Savaş l

17 15 0
                                    

Ordu hareket için toparlanırken Yuşa vur kaç yapacak 300 kişilik öncü birlikle yola çoktan çıkmıştı. Bir süre düşmanı ve öncülerini bir kaç askerle takip ettikten sonra bir plan yapmak için geri çekilerek birlikle buluştular.
Yuşa harita üzerinde birlik komutanına düşmanın  nerede kamp kuracağını , erzaklarının nerede olduğu , cephanelerinin nerede olduğu , komutanların hangi çadırda kaldığını ve oluşturduğu planı en ince ayrıntısına kadar anlattı ve birliği iki gruba ayırdıktan sonra belirlenen bölgelere pusu kurup beklemeye başladılar.

1 haftalık vur kaçtan sonra Yuşa ana karargaha 50 kişi ile döndüğünde ordunun morali biraz daha yükselmişti. Yuşa rapor vermek için imparatoriçe ve komutanlarla çadırda buluştuğunda biraz bitkin görünüyordu. Rush öfke ile Yuşa'ya bakarken "Birliğin kalanı ve birlik komutanı nerede?" Diye sorduğunda Yuşa imparatoriçeye döndü. "Bir hafta içinde 25 araba erzak , 16 araba cephane ve 20 komuta seviyesinde asker dahil 6 bin askeri imha ettik. Bizim zayiatımız yok imparatoriçe. Sadece iki kişi yılanlar yüzünden zehirlendi ve tedavi edildi. Lakin gözetleme esnasında bir şey dikkatimi çekti ve birlik komutanı ile görüştüm." Yuşa masa üzerindeki haritada iki dağ arasında bulunan bir nehri gösterdi. "Buradaki nehrin önüne bir bent kurmuşlar. Nehrin suyu kesilince çamurda kurumaya başlamış. Çukur alanlardaki suyun çekilme ve çamurun kuruma durumuna bakarsak bent kurulalı neredeyse 3 hafta olmuş. Birliğin yarısını ve komutanını her ihtimale karşı orada bırakmak zorunda kaldım. Yaralı ve yorgun askerleri getirdim sadece. Geçebilecekleri alan 25 metre genişliğinde ve uzun bir alan olduğu için orada sayı üstünlüğünün bir anlamı yok. Lakin oradaki birliğinde yorgunluğu mevcut ve haber gönderemediğimiz için ikmal alamadılar. Ben 250 kişilik insanlardan oluşan bir birlikle oraya gidip onları değiştirmek için izninizi almaya geldim." Dedi. Generaller bir birine bakarken "Bazı yaraların iyileşmeden göreve çıktın ve şuan çok bitkin bir halin var. Kendini riske atamanı geçtim , burada bir problem çıkarsa planda değişiklik yapabilecek kişi sadece sensin. Görevine , janet'in subayı olan Urmia'nın , yarı yarıya bir birlikle devam etmesi daha doğru olur." Dediğinde Yuşa itiraz etti. "Janet benden defterimi alıp planla ilgili her stratejimi okudu ve uygulanabilecek tüm stratejik bilgilere sahip. Burada hıza daha çok ihtiyacınız olacak. Oradaki birliğin tek ihtiyacı ise sistematik hareket etmesi." Dediğinde Maria düşenceli bir şekilde haritaya bakmaya başladı. Yuşa derin bir nefes çekip "Lütfen imparatoriçe , bana güvenin." Dedi. Maria ise derin bir nefes verip generallerine baktı. "Tamam sen gideceksin. Birlik hazır olana kadar uyumanı emrediyorum ve Gabriel. Gitmeden önce yemek yediğinden ve sakladığı bir yarası olmadığından emin ol." Dedi. Maria çadırdan çıkarken herkes onu izlemişti. Çıkar çıkmazda Yuşa uykusuz gözlerinde parlayan öfke ile Rush'a döndü ve yakasından tutup onu kendine çekti. "Derdin ne senin!" Dediğinde Rush da öfkelenmişti. Lakin Rush'ın yüzündeki ifade korkuta bilecekken Yuşa'nın ifadesi öldürebilirdi. Rush , Yuşa'nın elini tutup "Sen ne yaptığı..." Diye karşılık vermek isterken Yuşa tutuşunu sertleştirdi. Alnındaki damar şişmişti. "Sarayda da ,başkentte de tavır ve hareketlerinizin üzerinde durmadım! Sizi anlamaya çalıştım ama şımarıklığında bir sınırı var! Buraya geldiğimde gösterdiğin tepki... Benimle bir kez daha o tonda veya imada hangi biriniz konuşursa , onun kafasını koparırım. Her şeyin bir sınırı var , bende sınırıma ulaştım. Artık haddinizi bilin 2.ordu komutanı demir yumruk Rush!" Dedi ve Rush'ı yakasından itip yavaşça çadırdan çıktı. Çadırın içi bir anda buz kesmişti. Yuşa dan böyle bir tepki beklemeyen komutanların hepsi afallamış bir şekilde bir birine bakarken Rush yumruğu ile haritanın olduğu masayı kırıp çadırdan ayrıldı.

Janet çadırdan çıktığında yükselen gerginlik onu savaştan daha çok bunaltmıştı. etrafta sessizce dolaşırken sıhhiye çadırının arkasındaki ağacın gölgesinde Yuşa'yı otururken gördü. Uzaktan , bir süre onu izlemek istedi. Yuşa etrafı kolaçan ettikten sonra ince zırhını çıkarmaya başladı. Yüzünde öfke ve acı vardı. Kıyafetlerini de çıkardığında köprücük kemiğinin altında çamur ile kaplı taze bir sargı vardı. Sargıyı çıkardığında Gabriel elinde kızgın bir bıçakla yanına geldi ve bıçağı teslim etti. Yuşa yaraya bıçağı bastırarak yarayı dağladı. Biraz merhem sürüp yarasını tekrar sardı ve yarayı gizleyecek şekilde temiz bir kıyafet giyip ağaca yaslandı. Gabriel , bıçağı temizleyip Yuşa'nın kucağına bırakırken Janet gülümsedi. Bu ona hediye ettiği bıçaktı. Gabriel oradan uzaklaştığında Janet bir süre daha bekleyip yaklaşmaya başladı. Yuşa uymuş gibi görünüyordu. Dikkatlice yaraya bakmaya çalışan Janet irkilerek geri çıktı. "Sen hiç ders almazmısın?" Yuşa gözleri açık bir şekilde onu izliyordu. "Ben yaranın durumunu merak ettim." Dediğinde Yuşa yine gözlerini kapadı. "Gizlice , çıplak birini izlemek , geldiğim yerde sapıklık olarak adlandırılıyor." Dedi , Janet utanmıştı. "Öyle değil... Ben... Burada dolaşırken..." Yuşa tek kaşını kaldırıp ona baktı. "Zırhımı çıkarmaya başladığım andan beri beni izliyorsun. Dik dik bakmamam seni görmediğim anlamına gelmez." Dedi. Janet daha fazla utanmıştı.

YUŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin