BÖLÜM 3. GÖZLERİ
Yarın sabah ders yokmuş gibi konuşuyorduk Neşe ile. Gece saat 3:00. Yatağıma uzanmış pencereden yansıyan mavi Ay ışığının eşliğinde tavana bakıyor bir yandan da Neşe'nin yazdığı mesajları cevaplıyordum. Gerçekten bir insan ön yargılı olmamalı. Tanıdıkca anladım, anladıkca sevdim, sevdikce de daha çok konuşma isteği doğuyordu bende. Haklıydılar. Neşe'ye hayran olmak için bi sebebe gerek yoktu. Temiz kalpliliği ile beni büyüledi resmen. Bir insan bu kadar... bu kadar mı masum olur ya? Çok geç kalmayalım diye 'iyi geceler' çekip whatsapp'tan çıktık. Güzel konuşmaydı. Dans etmeği, ansızın bir yerde rastgele şarkı söylemeyi seviyormuş. Çok komik değil mi? Bende de var o huy. Nerede olduğumu ve kimin yanında olduğumu umursamayıp rastgele şarkı söylerdim hep. Ama küçükken. Haaa, birde kedileri seviyormuş. Benim nefret ettiğim, hatta görünce tiksindiğim kedileri. En çok ta gri olanları. Kedilerden nefret ettiğimi söyleyemedim. Neşenin benden nefret etmesini istemem. Bir kedi için nefret edilecek insan değilim ama her ihtimale karşı söylemedim işte.
Neşe'yi bir kere görmüştüm. Üniversitenin ilk günü uzaktan bakmıştım sadece. Hepimiz pandemiyle alakalı maske takıyorduk. Uzaktan sadece gülümsemesinin yansıdığı siyah gözlerini görmüştüm. Yarın görücem zaten yeniden her kesi. Ama arkadaşlıktan daha çok matematik derslerinin nasıl olacağı beni heyecanlandırıyordu. Evet, matematik öğretmenliğinde okuyorum. İlk dersimiz yarın olucaktı. Bir müzik açıp uyumak geldi içimden. Genellikle bunu çok az yaparım. Ses olunca uyuyamıyorum. Şarkının sözleri çok güzeldi: 'Yarınlar yok gibi, güneş hiç doğmayacak. O gitti, ahh bitti. Bir daha hiç dönmeyecek'. Biraz heyecanlı ve birazda sevinçli bir şekilde müzik eşliğinde uyuya kalmıştım.
Sabah erkenden kalkıp üniversiteye gitmek için hazırlandım. Saat 9:30-da ders başlayacaktı. 8-de evden çıktım. Çocuklar 'erkenden toplanalım' diye yazmışlardı gruba. Güzel olur bence. Birbirimizi yakından görüp tanıya biliriz bu şekilde.
Üniversiteye vardığımda çocukların bahçede bankta oturup sohbet ettiklerini gördüm. Fatih'de ordaydı. Tek anlaşdığım o çocuktu, henüz. Kızlarla arası güzeldi. Her hangi bir kızla sanki askerlik arkadaşıymış gibi sohbet ede biliyordu. Yapamıyordum işte bunu. Kızlarla aram pek iyi değildi. İyi değildi derken, konuşmaktan çekiniyordum. Diğerlerinin bir kızla flört ettiğimi sanmaları sonra da onlara açıklama yapma gereği duymayı istemiyordum. Çocukların yanına gittim. Fatih Neşe ile sohbet ediyor, diğerleri de kendi makarasındaydı. Selam verip konuya dahil olmaya çalıştım. Üniversitede olduğumuz için doğal olarak pandemi ile alakalı maskeliydik hepimiz. Kızlardan biri 'Hadi maskeleri çıkarın da, o nur cemalinizi görelim' dedi. Herkes maskelerini çıkardı. Ben Erdemle 'Fatihe bak. Sanki 30 yaşında' deyip gülüyorduk. Bir anlık gözüm Neşeye kaydı. Allahım... Bu nasıl gözler? İnanamadım kendime. Siyah değildi gözleri, kahverengiydi. Sanki uzaktan bir çöle bakıyormuşum gibiydi. Ama yağmur yağıyordu çöle. Anında çiçeklar açmış ve gün batımının çiçeklere yansıyan görüntüsünü seyr ediyor gibiydim. Çok güzeldi... Aşırı güzel. Aramızda az çok 3 metre vardı. Ellerim titredi resmen. Bir sıcaklık bastı. Bana bakmasa bile ben o gözleri görüyordum. İşte bu kızdı. Seveceğim kız belkide.
Erdemin beni dürtmesi ile kendime geldim.
- Ne yapıyorsun oğlum?
- Hiç ya. Bi daldım gibi.
- Öyle kitlenip bakma lan. Yanlış anlarlar. Sonra başımız yanar.
- Başımız mı?
Erdemin sözü beni etkilemişti aslında. 'Başımız yanar'. Yanlış anlamış ola bilirim. Ama artık benim problemimi kendi problemi gibi mi görüyordu? Gerçekten hoşuma gitti bu. Whatsapp'ta biraz konuşmuştuk Erdemle. İyi çocuktu. Hep 'kardeşim, abi' diye hitap ederdi. Galiba onun da benim gibi arkadaşı yoktu ve ya çok azdı.
Erdem ve ben gülerek kızların yanına oturduk. Şansa bak arkadaş Neşe'nin
yanındaydım. Yüzüne bile bakamadan selam verip oturdum. Öyle havadan sudan konuşurken birden bir kedi geldi yanımıza. Tahmin edin bakalım. Evet, gri kedi hemde. Neşe kediyi okşayıp, sevmek için ayağa kalkıp ireli atıldı. Nasıl da güzel ama. Kedi değil, Neşe. Esen hafif sıcak rüzgarın Neşenin saçlarını karıştırması adeta gönlümde yer edindi. Saatlerce izleye bilirdim. Ben orada gri bi kediyi seven kız görmüyordum, benim gördüğüm açıkca bir melekti. Tamam, aşırıya kaçmış ola bilirim. Melek değil de, güzeldi işte. Çok güzel. Sevmesi için ona kedi verip saatlerce izleyesi geliyodu insanın. Bıkmadan, sıkılmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEŞE
RomanceÜniversite zamanlarında hiç aşık oldunuz mu? İşte benim hikayem. İmkansız bir aşk ve istekli bir erkek. Okumanızı öneririm. Teşekkürler <3