9 saat. Spor salonundan 9 saat önce çıkmıştık.
Saatleri dakikaları saniyeleri sayıyordum. Geçen her salisede Ray'in ömrü azalıyordu. Sandalyemin başında durmuş ağlamaktan harap olan gözlerim kapının çalmasıyla kapıya yöneldi.
"Max James geldi" annemin sesi kapının hemen dışından geliyordu. James kapıyı tıklatıp yavaşca içeri girdi. Bende banyoda yüzümü yıkadıktan sonra James'i karşıladım.
"Hoşgeldin"
"Hoşbuldum"
Sandalyeme tekrar yerleştiğimde James'in bana meraklı gözlerle baktığını gördüm. "Sor hadi ne soracaksan".
James ağzını araladıktan sonra geri kapattı. Gıcık olmuştum. Ayağı kalkıp bana doğru yürüdü. Kafamı göğsüne yasladıktan sonra "bana her şeyi anlatabilirsin. "Ben sana sormayacağım sen anlatacaksın "dedi. O kadar samimi söylemişti ki gözyaşlarıma hakim olamamıştım. "James Ray ölüyor"
James bu dediğime çok şaşırmıştı. Meraklı gözlerle bakmaya devam etti. Sen sabah uyurken sınıfa Alex geldi Ray'in nerede olduğunu sorduğumda "Hastanede ölecek "dedi. Meğersem sirozmuş. Çok ağır bir hastalık değil araştırdım. Belirtileri kilo kaybı, mide bulantısı ,iştahsızlık, yorgunluk vb.. bugün Ray ile konuştuğumda 2 kilo verdiğini söyledi. Hastalığı ilerlemiş olmalı. Bu kadar alkolün sonu iyi değil tabi ki. Zaten son zamanlarda yorgundu. James onunda ölmesini istemiyorum neden benim sevdiğim tüm insanlar ölüyor? Neden değer verdiğim insanlar beni bırakıyor? Ray'in gitmesini hiç istemiyorum!
Ben taramalı tüfek gibi sözlerime devam ederken James saçlarımı okşuyordu. Sinirlerimi tamamen boşaltmamı sağlamıştı. James'e çok şey borçluyum. "Açıkcası sirozu ne zamandan beri olduğu önemli. İçki kullanımını azaltmalı dikkatli beslenmeli vs vs , öleceğini sanmam eminim ki başarır ya daha kötüsü olsaydı?" Dedi James "İnsanların ölümü için kendini suçlama Max insanlar ölmek için varlar yaşamı kıymetli yapan bu."
Ben sızlanmaya devam ederken telefonuma gelen tek mesajla dikkatim dağıldı.
Alex: Ray ile hastanedeyiz hemen gelin!
Bana gelen mesajla tekrar gözlerim dolmuştu. Telefonu James'e doğrultuktan sonra onuda alıp hastanenin yolunu tuttum.
