IV. İDAM İPİ

57 4 18
                                    

Heyyoooo!
Nasılsınız?

Sarışın bir civciv.
Hiihihihih

BUĞRUL DERAN TÜFEKÇİ ;)

İYİ OKUMALAR :)

Altuğ Alexander'la konuşurken toplantı odasından çıktım. Buğrul Türkiye'ye bilet almıştı. İki saat sonra uçağıma binecektim. O zamana kadar uyusam iyi olacaktı.

*
Saatime baktığımda uçağın inmesine yarım saat kalmıştı. Yarım saat daha uyuyabilirdim.

*
Gözlerimi açtığımda yavaş yavaş herkesin uçaktan inmeye başladığını gördüm. Uçak ne zaman inmişti? Hiçbir şey hissetmemiştim. Gülümseyerek bir hostes yanıma geldiğinde

"Sizi uyandıracaktım Armin Hanım ama bir beyefendi uyandırmama izin vermedi." Kaşlarımı havalandırdığımda bu beyefendinin kim olabileceğini düşündüm. Sorun teşkil etmemek için hostese gülümseyerek teşekkür ettim.

Uyandırmaması iyi olmuştu. Uykumu almıştım ve huzurlu hissediyordum.

*
Buğrul beni almaya havaalanına gelmişti. Şu anda da arabada bana bir şeyler anlatıyordu.
"Karnım çok acıktı bir yerde duralım mı?"
"Ben sana eve gidince hazırlarım beraber yeriz bende acıktım." Sırıttı. Onun da işine gelirdi.

"Toplantı nasıldı?" Altuğ'u söylememe gerek yoktu.
"Kolun nasıl oldu?" dedim konuyu dağıtmamı anlamış olacak ki ilgilenmedi.
"İyi." diyerek geçiştirdi.

Evin önüne geldiğimizde korumalar kapıyı açtı. Biri Buğrul ve bana kafasıyla selam verdiğinde bende ona

aynı şekilde karşılık verdim.

Buğrul arabayı park etti ve arabadan indi. Bende arabadan indim ve otoparkın içinde bulunan asansöre bindik. Asansör evin salonuna çıkıyordu.

Salona geldiğimizde Buğrul kendini koltuğa attı.
"Biliyorum yol yorgunusun ama bende acıktım. Bize şöyle soslu bir makarna yapsana." Kaşlarımı çattım.
"Yapar mısın?" Gülümsediğimde mutfağa doğru ilerledim. O da arkamdan geldi ve cam masanın üzerine oturdu.

"Oturmasana kırılır." Sırıttı.
"Kırılmaz. Hem sen zenginsin yenisini alırsın." Göz devirdim.
"Niye yirminci masayı da kırman için mi?" Sırıttı.

"Yanlışın var on altıncı masa bu bir kere, hem ne yapayım vücudum kaslı." Sırıttım.
"Yağlı." Kaşlarını çattı.
"Kaslı." Kahkaha attım.
"Yağlı."

"Sırf fazladan tarçın yememek için susuyorum." Göz kırptım o da göz devirdi. Makarnanın sosunu hazırlamaya başladım. Domatesleri yıkadım. Sonrada kabuklarını soyup doğramaya başladım.

"Koskaca katilede domates soslu makarna yaptırıyorum ya helal olsun bana."
"En sevdiğin yemek hiç değişmedi de mi?"

"Hiç değişir mi kızım hâlâ domates soslu makarna." Güldüm. Küçüklükten beri aynıydı. Her gün domates soslu makarna yapsam her gün yerdi. Makarnaya aşıktı ama domatesli olanına.

Makarnaları kaynamış suyun içine attığımda. Karıştırdım. Buğrul yanıma geldi ve sosu karıştırmaya başladı. Sosun tadına baktığında yüzünü buruşturdu.

"Eee bunun tuzu yok."
"At." Biraz sosa tuz ekledi karıştırdı ve tekrar tadına baktı.

"Çok güzel lan bu." Bende tatlı kaşığı alıp tadına baktığımda Buğrul'un haklı olduğunu anladım.

"Tabii benim elim deydi ya ondan bu kadar güzel oldu." Makarnaları süzdüğümde tabağa koydum. Üstüne biraz da hazırladığım sosu döktüm.

Buğrul bir sap dere otunu kırdı ve makarnanın üstüne koydu.
"Son dokunuş olmadan olmaz." Bir tabak daha koyduğumda ona da sos döktüm. Buğrul hızla masaya oturdu. Kendi tabağımı ve Buğrul'un tabağını masaya koydum. Buğrul hemen yemeğe başladı.

HARESEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin