Two

55 6 7
                                    

Genç kız gözlerine vuran ışıklarla gerindi. Bir an gerçekliğini sorguladı, odasında değildi. Sonradan zihnine düşen düşünceyle rahatladı. Zaten odasında değildi. Dün akşam valizini topladıktan sonra üzerindeki yorgunluğa yenik düşmüş ve akşam yemeğini bile yemeden uykuya bırakmıştı kendini. Karnından gelen durmak bilmeyen gurultuların sebebi bu olmalıydı.

Boş duvara bakarak bir süre ayılmayı bekledi. Burnuna gelen güzel kokular gözlerini duvardan ayırdı ve ayaklarını soğuk zemine değdirdi. Soğuklukla içi ürperse de bunu önemsemeyerek adımlarını muhteşem kokunun geldiği yöne doğru attı. Adımları onu villanın mutfağına götürdüğünde üzerine önlük bağlı olan abisini gördü. Abisi kahvaltı hazırlamaya o kadar kendini kaptırmıştı ki kızın geldiğini sesini duyana kadar fark etmemişti

"Günaydın."

Adam arkasını döndü ve gördüğü manzaraya gülümsedi "Günaydın uykucu." usul adımlarla tezgahın yanındaki abisine ilerledi kız "Neler yaptın sen öyle." adam gururla sırıtırken cevapladı "Abin döktürdü, sen uyurken." kız gözlerini kıstı sorgularcasına "Ne zamandır uyuyorum?" adam gözlerini tavana dikti, aklından hesap yaptığı her halinden belliydi "Akşam saat 7 de uyumuştun, şuanda saat 11 olduğuna göre yaklaşık 16 saattir uyuyorsun."

Kız gözlerini geçirdiği şok ile birlikte pörtletti. Duyduğuna inanamıyordu "Dalga geçiyorsun." "Hiç bu kadar ciddi olmamıştım." gözleri az da olsa eskiye dönen kız şikayetçi bir tavırla konuştu "Avusturalya'da taş çatlasın 9 saat uyumam." adam tebessüm etti "Yolculuk seni yormuş olmalı."

"Salona geç, kahvalti hazir." ikisi de adımlarını salona yöneltti adam elindeki iki kupa çayı masaya yerleştirirken genç kız oturdu ardından da adam sandalyesini çekti ve onun karşısına yerleşti "Gala bu akşam biliyorsun değil mi?"  kız onaylarcasına başını sallamakla yetindi omletinden bir parçayı ağzına götürürken. Ardından aklına gelen soru ile konuştu "Saat kaçta?" "6 da orda olmamız gerek, 5 buçukta hazır ol." kız tekrar kafasını salladı "Ne giyeceğin belli mi?" "Yanımda bir şeyler getirdim." bu sefer kafasını sallayan adam oldu

Kahvaltılarını bitirdiklerinden kız abisine 'ellerine sağlık' demeyi ve çok beğendiğini belirtmeyi unutmadı ve ikisi de hazırlanmaya koyuldu. Chris biraz yürüyüşe çıkıp ardından uzun sayılabilecek sarı saçlarına şekil verdirmek için Los Angeles'a geldiğinde uğradığı kuaförüne gideceğini söyledi ve kızı da çağırdı. Fakat Astrid bunu reddetti. Kendi kendine hazırlanmaktan daha çok keyif alıyordu. Saç ve makyaj konusunda da fena sayılmazdı. Kendi halledebileceğini söyledi ve abisi evden çıktıktan sonra banyoya girdi.

Büyük küveti doldurmak için küvetin deliğine tıpayı taktı. Sıcak suyu açtı ve bir kaç saniye suyun musluktan küvete akışını izledi. Ardından kendine geldi ve kıyafetlerini çıkarmaya başladı. Tamamen soyunduğunda önce parmak uçlarını suya değdirdi. Suyun sıcaklığının iyi olduğuna karar verdiğinde yavaşça bir bacağını soktu, ardından diğerini ve tüm vücudunu sıcak suyla buluşturdu.

Suyun sıcaklığı tüm kaslarını gevşetirken usulca gözlerini kapadı. Kendini sıcak suyun verdiği rahatlığa bıraktı. Musluktan suya tek tek damlayan damlaların sesi doldurdu kulaklarını, huzurla tebessüm etti genç kız. Bu hissi o kadar seviyordu ki.

Bir süre suda bekledikten sonra artık yavaştan çıkması gerektiğini fark etmiş ve hızlıca saçlarını köpüklemişti. Ardından tıpayı açıp tüm suyun gittiğini izledi. Küvetteki su tükendiğinde vücudunu da köpükledi ve iyice kurulanıp küvetten çıktı. Askıdaki bornozuna uzandı ve üzerine sardı. Saçını da sardıktan sonra tamamen banyodan çıktı.

Saate baktığında 13.30 olduğunu gördü. 2 saattir banyoda oyanmış mıydı? Hâlâ 4 saati olduğu düşüncesi ile getirdiği kitaplardan birini okuma kararına vardı. Kitabı odasındaki kitaplıktan alıp yatağa uzandıktan sonra 3 cümle okuyamadan telefonundan gelen çağrı ile gözlerini okuduğu satırdan çekip telefonuna uzandı. Ekranın üzerinde gördüğü isim ile gülümsedi.

precious // tom hiddlestonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin