Başladığınız tarihi not eder misiniz?
Bir film izler gibi izliyorsunuz hayatı.
Ölüm hep başkalarına bulaşıyor.
Acı hep başkalarına.
Gitgide kirleniyorsunuz oysa.
Gitgide çirkinleşiyor yüzünüz.
Film bitiyor artık.Fırtınanın savurduğu yapraklar kaldırımda rotasız ilerliyor, sessiz çığlıklar pencerenin ardından içeri sızıyordu.
Pencerenin önünde kaloriferin tam yanındaki koltukta oturmuş avuçlarımda sıcak dumanı tüten elimi yakmasına rağmen bırakmamak için inat ettiğim fincan vardı. Dışarıdaki rüzgarın savurduğu yapraklar anlamsızca dikkatimi çekmişti. Saçlarım hala ıslak olduğu için bedenimi saran titremeye engel olamadım.
Daldığım pencereden önümdeki masada bildirim düşmesiyle telefondan çıkan sesten ve eş zamanlı olarak çalan kapı zilinden dolayı ürkerek yerimden kalktım. Ani kalkışımla elimdeki kupadan dökülen kahve canımı yaktı. Elimi sirkeyerek kupayı masaya koydum ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açmamla izin istemeden içeri giren Rümeysa'yı gördüm.
Sesini hafif yükselterek " Neredesin kızım ya ağaç oldum iki saattir. Mesajıma niye bakmıyorsun?" diye hayıflanmaya başladı.
Gözlerimi devirerek oturduğum koltuğa geri döndüm. Ceketini çıkarıp, ayakkabılarını çıkarma zahmetine girmeden yanıma geldi. Karşımda olan tekli koltuğa altındaki mini eteğe aldırış etmeden yayılarak oturdu.
" İlk defa evine geliyorum nasıl bir davranış bu." diye ağzını abartılı şekillere sokmaya başladı.
Arkama yaslanıp baştan aşağı onu süzdüm. Evime daha önceden gelmemişti ve nerede olduğunu bildiği umurumda değildi. Sürekli aklındaki planları gerçekleştirmek için yapmayacağı şey olmayan bir kızdı ve bu sefer o kurnaz aklından ne geçiyor merak etmiyordum. Gözlerimi kısarak gözlerine bakmaya devam ettim. " Ne yapmamı bekliyorsun evime geldin diye."
Dudaklarına sürdüğü bordo rujun üstünde dilini gezdirdi ve yüzüne yapmacık olduğu belli olan bir gülümseme yerleştirdi. " Bak şekerim sen sormadın ama söyleyim çünkü fazla vaktimiz yok. Yarım saatte hazırlan çıkıyoruz. Seni güzel bir mekana götüreceğim."
Yüz ifademden ne kadar belli olmasa da içten içe şaşırmıştım. Birbirimizden hiç haz etmezdik ve bu şekilde beni çağırmasının altında bir neden arıyordum. Yüzünde bir ifade aradım, kendini ele verir diye ama aptal sırtması dışında duygularını iyi gizliyordu. " Ne istiyorsun Rümeysa uzatmadan söyle uğraştırma beni." diye sordum. Ne kadar doğru bir cevap vermeyeceğini bilsem de.
Gözlerini abartılı bir şekilde devirip, "Hadi ama ya oyun bozanlık yapma. Anladın işte zorlama, geleceğini ikimizde biliyoruz."
Küçük alaycı bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Kafamı yavaş yavaş sallarken " Nasılda düşüyor masken hemen ama değil mi? Laf oyunu yapmamayı öğreniyorsun."
Saniyeler öncesine kadar gülen yüzü şimdi öfkeyle bana bakıyordu. Gözlerinde bozulmanın verdiği acizlik yatıyordu. " Gideceğimiz yere oruspu gibi giyin yani kendin ol yeter." Cümleyi kurarken yüzünde oluşan değişime bire bir tanıklık ettim. Sinsi gülüşü gözlerine yansıdı. Aklınca bana laf soktuğunu sanıyordu ama onu tanımayan biri bile hareketlerinden nasıl kaliteli bir oruspu olduğunu anlardı. Kendisi öyle olunca tabi herkesi kendi gibi sanıyordu.
Oturduğum koltuktan kalkıp yavaş adımlarla odaya doğru yöneldim. Yanından geçerken hafif kulağına doğru eğilip " İnsanın kendini bilmesi ne güzel değil mi, sana da tavsiye ederim. Fark edince senden kalitelisi olmadığını anlarsın belki. " diyip odaya geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
opia.
ChickLit( Uygunsuz içerikler mevcuttur.) ~ ... Benden bir tepki alamayacağının tespitini yaptıktan sonra üstüme eğilip belimden tuttu. Yaptığı harekete refleks olarak kendimi geri çektim, ellerinin üstüne elimi koydum. " Ne yapıyorsun?" Hareketim k...