7.BÖLÜM
Salı günü, yapmamız gereken provaları yapmak için gösteride görevli olan tüm öğrencilerle beraber konferans salonunda toplanmıştık. Matematik dersini kaçırmanın sefasını oluşturduğumuz samimi ortamda çekiyordum. Kel, kısa ve şişman, Amerika'dan gelen o adamın sıkıcı ders anlatışını çekeceğime burda defalarca prova yapmayı yeğlerdim. Okulda hiç tanışmadığım insanlarla hoş bir sohbet kurmuştum. Hatta gıcık olduğum çoğu kişinin aslında ne denli iyi insanlar olduğunu da fark etmiştim. Eğlenceli ve sosyal bir tayfaydı gösteri tayfası. Tabii Win, First, Dew ve Tu da yanımdaydı. Provalarımızda ara sıra hata yapsak da düzeltmek için iki günümüz vardı daha. O an şimdi olduğundan epey fazla yaşayacaktık konseptimizin ruhunu.
Kırmızı kapımızı açarak içeri dokuzuncu sınıfların tanrısı olarak isimlendiren gözlüklü, uzun boylu, esmer çocuk elindeki poşetleri sallayarak girdi. "Motive zamanı!"
Yakışıklı bulunmasına rağmen hiç egolu biri değildi, tebrik etmek gerekirdi böyle kalabilenleri. Beni mesela."Resim öğretmeni acil bir işi çıktığından dolayı gitmek zorunda kaldı. Kendi başlarının çaresine baksınlar dedi bir de bunları yolladı."
Poşetten bir sürü sandviç çıktı. Ne eksik ne fazla, hepimize yetti sandviçler. Resim öğretmeninin gitmesi iyi olmuştu, daha rahat ve eğlenerek çalışabilirdik. Her hareketimize laf edecekti yoksa.Win yanıma oturmuş sandviçindeki domatesleri ayırıp bana veriyordu.
"Yemez misin domates?"
"Yemem. Hem sen çok seviyorsun."
"Yoksa burda bir çift mi var!"
Gösteriyi sunacak kilolu, pembe yanaklı, küt saçlı kız elindeki mikrofonla Win ve benim çift olup olmadığımızı soruyordu. Listede bu kızın soyisminin Frenk ile aynı olduğundan akraba olup olmadıklarını düşünmemiş değildim. Ayrıca geçen hafta First'e gelip ondan hoşlanan birisi olduğunu söyledi, bizim oğlan kabul etmedi tabii.
Herkes bir ağızdan "Ooo" demeye başlamıştı. Win'e baktığımda utançtan kıpkırmızı olduğunu gördüm.
Kız da fark edince "Tamam tamam, dalga geçiyorum." dedi yine mikrofonla. Kızdaki özgüveni ve rahatlığı aklım almıyordu. Benim bile anksiyetem tutardı onun yapacaklarını yapıyor olsam. Telefonunu çıkarıp nostaljik şarkılar açtı mikrofonu hoparlöre yaklaştırarak. Birkaç kişi, ben dahil, eşlik ediyordu şarkıya. Dew ve First ise karşıma geçmiş birbirleriyle uğraşıyorlardı. First bir garipti bugün, endişeli duruyordu. Yetişmesi gereken bir yer varmışcasına.Tüm gösteri kadrosuyla toplanıp atıştırmalık yiyerek yaptığımız geyiğin ardından kendi işlerimizle ilgilenmeye dönmek zorundaydık. Kimi şarkılarla ilgileniyor, kimi kıyafetlerle, kimi dekorla, kimi de gösterisine hazırlanıyordu.
Win ile diğerlerinin provalarına yardım etmek için sahneye çıkacakken okul başkanı adımı seslendi. Win'e geleceğimi söyleyip okul başkanının yanına gittim. P'Off ve P'Tay'in sınıfından P'Tul'du okul başkanımız. Bizim oylarımızla okul başkanı olmuştu. Ona oy verirken oy pusulasına öyle bir bastım ki salon gürledi denilebilir. Demokrat, hak hukuk peşinde birisiydi kendisi.
"Geçen tebrik edecektim, edemedim.O maçta nasıl şov yaptın öyle?"
"Teşekkür ederim, elimizden geldiği kadar."
"Bir altyapıda oynuyor musun?"
"Geçen yıla kadar evet. Bazı özel sebeplerden dolayı bıraktım."
"Hem futbolcu olmak istiyorsun hem de bazı sebeplerden dolayı bırakıyorsun, öyle mi?Bir futbolcu egolu, bencil olmalı. Asla bırakmamalı hayalinin peşini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Similar/BrightWin
FanfictionBright unutamadığı eski sevgilisine tıpatıp benzeyen Win'i önce kullansa da sonrasında hayatın ona armağan ettiğini düşünmüştü.Hayat tüm gerçekleriyle hediyesini geri almaya gelebilir miydi? © Tüm hakları saklıdır. ‼️Bu kitap tamamen hayal ürünüdür...