"Hyung! Beni bekle."
"Acele et Seungmin."
Koşar gibi merdivenleri indim ona yetişmek için. Sabah birlikte kahvaltı yaptık merkeze gitmek için evden çıktık.
Oldukça gergin bir akşam geçirdik ama sabah hiç birşey olmamış gibi yaptık ikimizde. Zaten fazla abartılacak birşey de değildi.
Apartmanın kapısını arkamdan kapattım ve arabaya doğru hızla ilerledim.
Kapıyı açıp oturduktan sonra kendimi tutamadım ve güldüm.
Bakışlarını bana çevirince ona dönüp konuşmaya başladım."Hyung,daha dün çok centilmen bir insanım ben diyordun. Cidden çok centilmensin."
Omzuma hafifçe vurdu ve konuştu,
"Bugün centilmen hissetmiyorum."Kafamı sallayarak(onaylarmışçası-na),"Anlıyorum." dedim.
Gülerek yola başladık.
***
"Ne demek oluyor bu?"
"O günkü araç,o olmalı bizi takip eden. Geçtiğimiz yol üzerinde ilerlemiş,yani başkası olamaz. Dikkatli olmalıyız."
"Bir süre ailenle görüşmesen çok iyi olur."
Başını aşağı yukarı salladı gözleri yerdeyken.
"Baksana, ev arkadaşı arıyorum. Senin evin buraya oldukça uzak, yani demek istediğim ev arkadaşım olur musun? Hem tek başına da kalmazsın."
Bu şuan nereden çıktı bilmiyorum ama hoşuma gitmişti bu fikir. Onunla vakit geçirmek eğlenceli oluyor. Her zaman gülmek için sebep üretebiliyor.
Bu yanını seviyorum.
Ayrıca onun hakkında bir detay da fark ettim. Her zaman fazla rahat biri ama biriyle konuşurken(en azından benimle) kendini ifade ederken yanlış anlaşılmaktan çekiniyor ve telaşlanıyor. Bu konuyu bana açarken de fazla gergin görünüyor.
"Nereden çıktı ki?"
Kafasını kaldırdı ve bana anlayamadığım bir bakış attı.
"Yani demek istediğim birden neden bunu sordunuz? Sizinle ev arkadaşı olmak eğlenceli olur. Buna hayır diyemem. Sadece sebebini merak ettim."
"Ahh şey,ikimizden biri takip ediliyor ve sen isen,seni yalnız bırakmak içime sinmiyor. Tehlikede olmanı istemem."
Ona sıcak olduğunu düşündüğüm içten bir gülümseme sundum.
"Kabul ediyorsun yani?"
Başımı salladım ve konuştum,"Tabiki de."
***
1 hafta sonra"Bu benim odamda kalmış hyung."
"Sorun değil, sende kalabilir. Çok sıcak tutar."
Elimdeki çimen yeşili pofuduk battaniyeyle odanın kapısında dikiliyordum.
"Minho hyung."
"Efendim.""Şu,takip edilme işi unutuldu gibi,tehlike geçmiş midir?"
Bana döndü ve suratını buruşturdu.
"Açıkçası, birşeyi bekliyor olabilirler. Yani belki bir zamanı belki de birisini,bilemiyorum. Sen yine de dikkatli ol."Kafamı anlıyorum dercesine salladım ve sessizce odama doğru yol aldım.
Bu durum oldukça rahatsız edici. Zaten kim takip edildiği için mutlu olur ki.
Zarar görebilecek bir yakınım yok fakat yine de arkadaşlarım bile tehlike bölgesinde olduğu için çok fazla dikkatli davranmam gerekiyor. Ve bu beni geriyor.
Odadan duyduğum seslerle ayağa kalktım ve salona gittim. Minho hyung telefonla konuşuyordu.
"Benim evim değil orası annemlerin evi. Asılsızdır,büyük ihtimalle. Ama ben çıkıyorum şimdi."
Telefonu kapattı ve cebine attı. Ceketini giyerken konuştu.
"Benim çıkmam gerekiyor. Sonra görüşürüz."
"Bekle."
Bende ceketimi giyerken ayakkabılarımı giymeye çabalıyordum.
"Tamamdır. Çıkabiliriz."
Bana döndü ve sıcak bir tebessüm bıraktı ortama.
"Teşekkürler."
Uwuu çok seviyorum 2min'i
Naber?
Şuan yazıcak hiç birşey gelmiyor aklıma.
Okunma neredeyse 500 olmuş(!) Şaka mı?
Evde sevinçten tepiniyorum.
Seviyorum lan sizi<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelepçe-2min
FanfictionMor saçlı herif bir suçlu çünkü o polis kılığına girmiş bir hırsızdı.