Ablam Adıyamanlıydı yani daha doğrusu Adıyamana gelin gitmişti aklımıza direk o geldi. Babam onu ararken bende telefondan son dakikaya baktım son dakika Gaziantep Nurdağında 7.8 büyüklüğünde deprem ve kırmızı daireler içerisinde o görüntü bile enerjinin geçtiği yerleri yıktığını gösteriyordu.
Nihayet ki ablam açtı açtı telefonu da rahatladık. "İyiyim" dedi dedi de ama nasıl bir ses tonuyla dedi. Bizde bir yıllık yağmur onlarda ise bir yıllık kâr bir saate yağmıştı yağıyordu. Yalın ayakla karın üstünde nasıl durulur o çıplak ayaklar o buz gibi kara nasıl dayanır? Dayanmadı ki zaten çünkü birçok kişi donarak hayatını kaybetti . Şanlıurfa da fay hatları geçmemesine rağmen yıkılan binalar evler hayatını kaybeden canlar olduysa öbür şehirleri düşünemiyorum mesela Hatay'ın yollarıçatlaması gibi taş üstünde taşın kalmaması gibi.. Velhasıl kelam üzerinden 33 gün geçmesine rağmen hala devam eden artçılar artçıların yanında depremler, halla barınma sorunu yaşayan halk çadır ev konteynır bulamayan insanlarımız su bulamayan insanlarımız var. Şanlıurfa da resmi kaynaklara göre hayatını kaybedenlerin sayısı ilk gün ulaştıkları sayı 18 ken daha sonra da bin kişiye ulaştı resmi kaynaklara yansımamasının sebebi kimlikleri belli olmayan bir çok şehidimiz olmasıydı acı ama gerçek.üstünden otuz dört gün geçmesine rağmen ilk günkü gibi ilk günde kaldık. Bir sürü can gitti o kadar cenaze nereye sığdı bilemiyoruz kimisi isimsiz kimisi sahipsiz kimisi kefensiz gömüldü kimisi ise gömülmek bile nasibi olmadı bir mezarı bile olmayan onlarca kişi enkazlara birlikte alınıp atıldılar. Görevlerin küçük bir kız çocuğunu atıkları enkazların arasında vücudunun yarısı yani bacak kısmı olmadan kolundan tutup çöp atmaya gider gibi küçücük kızın bedeni alıp cenaze aracına bindirdiler. Bundan daha büyük daha felaket acı mı olur? . Bütün bu görüntüleri gördükten sonra tek istediğim "Ölümün hayırlısı" ve tek ettiğim duam ise "Rabbim ölümün hayırlısını nasip et"
Aynı gün içinde iki deprem yaşadık tabi artçıları saymıyorum. İki büyük deprem... İkinci depremden önce de mecbur eve girdik buz gibi hava rüzgar ile yağmur şiddetli bir şekilde esip yağıyorlardı hamile ablam birşeyler yesin diye hemen ayaküstü atıştırmalık birşeyler hazırlayıp odaya getirdim elimde çayla odaya girdiğim gibi ikinci deprem başladı. Tabi biz bununda artçı olduğunu düşündük ama maalesef ki yine yanıldık. farklı büyüklükte aynı gün arada dokuz saat farkla iki deprem yaşamak ne demek kimin aklı alır ki ? Kim düşünebilirdi ki? . O değilde ikinci depremi yaşadık deprem durdu aşağıya indikten sonra AFAD'dan deprem uyarısı aldık. Zaten bu can kayıplarımızın tek sebebi ihmalsizlikti başka da hiçbir şey değildi. Bugün 11 mart yani tam tamına üstünden otuz dört gün geçmiş hayatı normalleştirmeye çalışıyorlar bu hayat normale döner mi? Gidenler geri gelir mi yıkılan evler geri yapılır mı en basitinden bu psikoloji bütün olanları unuturmu? İnsanların çaresizliğini, haykırışlarını yardım isteyişlerini gözünün önünde çöken binaları evleri unutulabilir mi? Maalesef artık bir ömür boyu doğum lekesi gibi bir iz olarak kalır bizde . Evet geçmişi geri getiremeyiz ama peki geleceğimize yön veremez miyiz? Mesela Kızılay eşyaları satacağı yerine ihtiyaç sahiplerine ulaştırsa , gelen yardım tırlarının önünü kesip eşyaları stoklamak yerine yardım yerine ulaştırsa üstünden otuz dört gün geçmesine rağmen hala barınma sorunu yaşayan vatandaşlarımızın barınma sorunlarını çözse kalanlar için olmaz mı? İçimiz kan ağlıyor ama pamuk yerine tuz basıyorlar.
Bu süre içinde çok şeye şahit olduk maalesef depremzedelerle dalga geçenler, adres verip göçük altında kalan var diyerekten ekiplerin odak noktasını değiştirip gerçekten de göçük altında kalanları ölüme terk etmeler , sırf beğeni toplamak için sosyal medyada depremzedelerle dalga geçip babasını toprağın altına sokan hayırsız ve ne yazık ki hem cinsim olan kız, sizleri asla unutmayacam, unutmayacağız...
Neyse ikinci depremden çıktıktan sonra çocukları arabaya bindirdik 3 yaşındaki yigenimin hala bizim evimiz yıkılacak mı biz evsiz mi kalacağız minare evimizin üstüne mi düşecek , hala biz artık nerde kalacaz diyerek soru sorması beni derinden sarstı zaten üç yaşında ki bir çocuğun tek soracağı şey ve tek düşüneceği şey yemek su olması gerekirken bunları düşünmesi... o gün hiçbir zaman ve hiçbir şekilde unutulamaz arkadaşlar ya. İnsan doğası izin vermez unutmaya. İnsan doğasında alışmak var ama unutmak maalesef...
Hala ışığı açık bir şekilde uyumak ve heran olacakmış hissi oturduğun yerde sallandığını hissetmek, duş alırken hızlı hızlı bir şekilde almak, tek başına ailenden ayrı bir odada oturamamak şu anda herkes aynı psikolojiye sahip .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ŞUBAT
No Ficción6 Şubat sabaha karşı saat 4.17 de sarsıntıyla birlikte uyanmamız ve o sarsıntıyla birlikte yok olan evlerimiz canlarımız hayatlarımız,hayallerimiz, anılarımızın enkazların altında kalması ...