Kavag

18 2 6
                                    

Tam çekip gidecekken Michael kolumdan tuttu ve beni kendine çekti. "Bu kadar kolay çekip gidemezsin." Dediğinde çoktan çileden çıkmıştım. Onu tüm sinirimle ittirdim. Zarar gelmeyeceğini biliyordum çünkü arkasında yatağı vardı. Tahmin ettiğim gibi yatağına düştü. Bana sinirli bir şekilde baktı. Hatta o kadar sinirli baktı ki bir an için göz yanılsamasıyla gözlerinden alev çıktığını bile gördüm. Umursamdım çünkü bende en az onun kadar sinirliydim. "Nedenmiş o? Sen prenssin diye mi? Beni böyle mi ezikleyeceksin?! Sen prenssin ve ben sıradan bir çiftçinin oğluyum diye mi istediğim gibi çekip gidemem?! Söylesene Michael! Madem beni seviyorsun o zaman neden en ufak şeyde benden üstün olduğunu dile getiriyorsun. Benden üstünsün ama beni hâlâ burda zorla tutamıyorsun değil mi? Ben kendi ayaklarımla buraya gelmesem beni bu sarayda görebileceğini mi düşünüyorsun, Michael! Ne yapacaksın? Sana bu kadar kaba davrandığım için kovacak mısın beni? Yada canımı mı alacaksın? Söylesene!" Kaşlarını daha çok çattı ve belimden tutup beni yatağa çekti. Bir hışımla beni altına aldı ve kendisi üstüme çıktı. Kaçmak için sola veya sağa yuvarlanmayı denedim ama sol tarafı sol kolu ile kapatmıştı. Sağ tarafı ise bacağıyla kapatmıştı. İttirmek istesemde sağ eli ilede ellerimi kafamın üstünde tutuyordu. Ben ona kinle baktıkça oda sinirleniyordu. "Seni kovmayacak veya canını almayacağım. Ne düşünürsen düşün seni seviyorum! Bu aptal kavgaya gerek var mı? Sen söylese ne? Ne olsun istiyorsun?! Ayrılmak mı istiyorsun? Senin canını almamı, seni kovmamı mı istiyorsun?!" Kurtulmaya çalışarak biraz kıpırdandım. "Beni sevdiğine inanmak istiyorum Michael! Aramızdaki köylü-soylu farkını dikkate almak değil! Evet, sana hizmet ediyorum ama bunu sadece sen istediğin için yapıyorum! Sadece sana yakın olmak için! Yoksa hayattımın sonuna kadar babam gibi tarlamı onurlu bir şekilde sürmekten başka bir şey yapmazdım!" İkimizde sinirden etrafa alev atıyorduk. Sanırsam ne ben ne de o nasıl sakinleşeceğimizden emin değildi. Çekip gidersem birbirimize zaman tanıyabilirdik ama o çekip gitmeme oldukça karşı olacakki beni altında tutmaya devam ediyor. Sahi aklından ne geçiyordu da beni altına almıştı? Kavga onun yüzünden başlamıştı. Bana sırf eğlenmek için aptalca emirler veriyordu. Normal bir çalışan olsaydım sesimi çıkartmadan emirleri uygulardım ama o da bunun farkında olacak ki biz sevgiliydik!

Michael'in Gözünden...:

Onu buraya gelmeye zorlamamıştım bile. Doğruydu sırf buraya gelsin diye, sırf bana daha yakın olsun diye eski uşağımın rütbesini düşürtmüş hatta kovulmasına sebep olmuştum. Yinede asla seçime gelmesi için zorlamadım. Kraliyetteki tüm 16 yaşındaki gençleri bu seçime gelmeye zorlayabilirdim ama ben kendi ayakları ile gelsin istedim. "Böyle konuşarak beni çileden çıkartıyorsun! O kızı unuttum mu sanıyorsun?! Aklın Daniela'da değil mi?! Ona çiçek vermeler, beraber gezmeler, iltifatlar! Aynılarını bana yaptın mı ki?!" Kızgın bir ifadeden çok şaşırmış bir ifade sardı yüzünü. Bunu hatırlamamı mı beklemiyordu? Yoksa dediklerimde haklı mıydım? İlki olmasını istedim ama o cevap vermedi. Hiçbir şey söylemedi. Sadece gözlerini kaçırdı. Aklından ne geçiyordu bilmiyorum ama benim istediğim aklında sadece benim olmamdı. "Neden konuşmuyorsun? NEDEN GÖZLERİNİ KAÇIRIYORSUN?! Söylesene haklı mıyım?! Konuşsana Carl! Bana haksız olduğumu söylesene! Yanıldığımı ve onun sadece bir arkadaş olduğunu söylesene! Bana doğruyu söylemen için ne yapmalıyım?! Belkide Daniela'yı senin için imkansız kılmalıyım. Bir askerimi alıp köyle göndermeli ve Daniela'yı ayartmasını istemeliyim! Cevap ver Carl! Sessizliğinle beni öldürme!" Her meleğin böyle halleri var mıydı? Dünya'ya benim için mi gönderilmişti? Yoksa Daniela dene o kıza aşık olduğu için yaratıcı onu cezalandırmış mıydı? Yaratıcıdan yardım dilendim. Bir cevap için tüm kalbimle dua ettim. Yüzündeki o ifade.. Bana ne anlatmaya çalışıyordu? Bu şaşkınlık ne anlama geliyordu? Aklından ne geçiyordu ki suskundu bu kadar? "Hayır!" Diye bağırdı en son. "Sikeyim ki haklı değilsin! Haklı olmanı isterdim ama bende seni seviyorum işte! Beni sevmesine rağmen soyluluğunu kullanıp bana aptalca şeyler yaptıran bu adamı seviyorum bende! Her gece benden sıkılabileceğin düşüncesi tüm zihnimi sararken çaresizce sadece uyuduğum sayısız geceye rağmen sana bir şans verdim! Sadece sana değil kendime bile bir şans verdim! Şimdi tatmin oldun mu Michael?! Haklı olmadığını duymak seni daha-" sözünü bitirmesine izin vermedim. O bana bağırıp çağırırken sinirden dolan gözlerinin farkında mıydı ki? O kadar baştan çıkarıcı gözüktü ki bir süre sonra sözlerini bile dinleyemedim. Sadece yapıştım dudaklarına. Hazır olmadığını söyleyeli nerdeyse altı ay geçmişti. Belki hâlâ hazır değildi ama ben onu çok fena becermek istiyordum. Belki sevişmek ikimizide rahatlatırdı. Bu kavga daha nereye kadar uzayacaktı? Dudaklarından çekilmeden, sanki kutsal bir şeymiş gibi hissettiren dudaklarını hâlâ sertçe öperken, onun kıyafetlerini çıkarttım. Dudaklarından ayrıldım ve boynuna indim. Boynunu emdim. İz bıraktığıma emin olaraktan ısırırken kollarını serbest bırakttım. İniltisi beni daha çok baştan çıkardı. "M-Michael- ahh- sırası degi-" boynundan vücuduna indim. Açıkta kalan göğüs uçlarından birisini emdim, ısırdım ve diğerini elimle çekiştirdim. İniltisi gerçek olamayacak kadar baş döndürücüydü. Öyleki sadece bir sonraki adımımı düşüne biliyordum. Bir an için ondan ayrıldım ve yukardan ona baktım. Kızarmış yüzü ve pantolonundan belli olan sertleşmiş aleti. Vücudu zaten bana ne yapmam gerektiğini söylüyordu. Bir hışımla önce kendi pantolonumu sonra onun pantolonunu çıkardım.

O Benim Cennetim (BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin