Bölüm 19

550 40 0
                                    

"Rapor sahte. Gerçek raporu Cüneyt Çelikerin bilgisayarında da tarattım. Gerçek rapordaki imza başka birine ait." Rüzgar derin bir nefes aldı. "Taner Çeliker, Oğuz Çelikerin akli dengesini yitirmesine ve intihar etmesine sebep olan deneyin Kerem Soral tarafından yapıldığını sanıyor. Ve bu yüzden... Burçine yaklaştı. Kerem Soraldan intikam almak için Burçin Sorala yaklaştı."

Onur Burçinin bileğini daha sert sıktığında Burçin çoktan kendini soğuk betona bırakmıştı. Taner... kullanmak için mi ona yaklaştı yani?

"Sanerle ne ilgisi var peki bu olanların?"

"Burçin ve Saner skandalı. Saner Burçine Emirle iddiaya girdiklerini ve o yüzden böyle bir oyun oynadığını söylemiş. Aslında iddia falan yok. Emirin o günden beri tüm hareketlerini inceledim, hatta Türkiye ye geldiğimden beri izledim. İddia olsaydı bu kadar yıpranmazdı. Bundan Burçinin haberi yok ama... ben kaç gece o çocuğun bahçe kapısının önündeki ağacın altında sabahladığını biliyorum. Saner yaptı; sadece Burçini Taner için daha kolay lokma haline getirmek için. Şimdiyse... Onuru bu işe karıştırmaya çalışıyor. Nasıl böyle birşey yapabilir aklım almıyor. Nasıl bu kadar kolay ihanet edebilir bize?" Eylül uzanıp iki eliyle Rüzgarın yüzünü avuçladı.

"Bu kadar karamsar olma.... Küçükken kötü bir şey olduğunda... ağlar dururdum, sen sinirden etrafa saldırırdın, Sılaysa hiçbir tepki vermeden boş boş bakardı. Bizi avutan sakinleştirense hep Saner olurdu. Sanki sadece canı yanan bizmişiz gibi... sımsıkı sarılıp bizi teselli ederdi. Sadece altı yaşındaydık Rüzgar, ama o kocaman bir adam gibiydi. Evet Kerem Soral... baba dediğimiz adam, ne zaman başımız sıkışsa bizi kurtaran adam, bizi yeniden hayata döndüren adam ama... Kerem bizim babamızsa Saner de annemiz. Bizi sımsıkı kucaklayan ama herkes ayak altından çekildiğinde yorganını sanki duyamayacakmışız gibi yüzüne bastırıp hıçkırıklarla ağlayan annemiz... Saner bize, Kereme ihanet etmez. Mutlaka bir sebebi vardır." Rüzgar uzanıp Eylülün yanaklarını aynı Eylül gibi avuçları arasına aldı ve kısa bir süreliğine dudaklarını birleştirdi. Daha sonra da göğsüne bastırıp sımsıkı sarıldı.

"Hep böyle yapıyorsun."

"Ne yapıyorum?" Rüzgar Eylülün saçlarına küçük bir öpücük kondurdu.

"Böyle işte."

Rüzgar ve Eylül o şekilde gözlerini yumduklarında Burçin yavaşça oturduğu soğuk betondan kalktı ve aralanık oda kapısına yürüdü...

★★★

Burçinden...

Kendimi yatağımın ucuna bırakıp iç çektim.

"Vay canına." Kendimi berbat hissediyordum. Göğsümün üzerindeki ağırlık nefes almamı zorlaştırıyor ve ağlama isteğimi kamçılıyordu. "Babam ajanmıymış, o yüzden mi pek göreşemiyoruz? Çok havalı." Alayla mırıldanırken Onurun yanıma oturduğunu yatağın çöküşünden anladım ve başımı dizlerimden destek alarak yasladığım avuç içlerimden kaldırıp ona baktım. Yüzünde gram şaşırma belirtisi yoktu.

"Baban ya da Taner hakkındaki gerçeği biliyor muydun yoksa?" Başını iki yana salladı. "Neden hiç şaşırmadın o zaman?" Omuzlarını silkti.

"Umrumda mı sanıyorsun?" Dili umursamadığını söylese de sesindeki kırgınlık bariz belli oluyordu.

"Pekala. Umrunda olmayabilir ama... Abin eve gelirse haber verir misin? Bir tarafını koparıp eline vermek istiyorum da!" Başını salladı.

"Olur veririm." Sesindeki tuhaf tını ile göğsümdeki ağırlık yukarıya boğazıma kadar çıkarken, dudaklarımdan bir hıçkırık yükseldi. Bedenimi ona döndürüp yumruk yaptığım elimi göğsüne geçirdim.

"Aptal mısın sen?! Karşımda böyle durma!" Biraz daha bağırırsam yan odadan Rüzgarın ve ablamların koşup gelmesi kaçınılmazdı sanırım. Ama kendimi durduramıyordum, aynen gözlerimden akan yaşları durduramadığım gibi. "Neden hep aynı şey oluyor? Çok mu kolay lokmayım ben! Neden güvendiğim herkes şerefsiz?!" Elimi yeniden vurmak için kaldırdığımda bileğimden yakaladı ve kendi kucağına çekti.

Başımı eğdiğimden saçlarım yüzümü kapatıyor olmalıydı, bense kucağındaki elime bakıp ağlamaya devam ediyordum.

"Oğuz kim biliyor musun?" Tepki vermedim. "Abim." Burnumu çektiğimde kucağında olmayan elini bükülmüş sırtıma yerleştirdi. "Hımm, öldüğünde altı yaşındaydım, Taner ise yedi." Yutkundum. "Trafik kazası olduğunu sanıyordum. Annem ve Oğuz... araba tren rayının üzerinde durmuş ve... trenle çarpışmışlar. Oğuz olay yerinde ölmüş zaten, onun oturduğu yer rayların tam üzerindeymiş. Annemse... gördün, yürüyemiyor." Elini başımın üzerine getirip yüzümü kapatan saçları arkaya çekti ve çenemi tutup kendine doğru kaldırdı. "Kaza olsa kabullenmesi daha kolay olurdu... ama intihar olabileceği hiç aklıma gelmemişti." Çenemi biraz daha yukarı kaldırdığında bükülmüş belimi düzelttim ve dikleştim ama hala ona doğru eğilmiş gibiydim. "Arabada annem de vardı. Sadece kendini öldürmeye çalışmamış, annemi de öldürmeye çalışmış... Annem Oğuzdan hiç bahsetmez, ne zaman bahsedilse kriz gibi birşey geçirir." Ellerini çekip ayağa kalktı ve kapının sol tarafındaki aynanın önünde durdu. "Ortada bir deney var ve Oğuz ise denek. Delirdiğinden dolayı intihar ettiğini söylediler." Aynadaki yansımasından sırıttığını görür gibi oldum. "Buraya gel." Yavaşça yataktan da destek alarak ayağa kalltım ve yanına ilerledim. Arkasında durduğumda aynanın önünden çekildi ve ardıma geçip beni aynaya doğru ittirdi. "Yüzüne bak." Dediğini yaptım, kıpkırmızı gözlerime ve şişmiş dudaklarıma baktım. "Eğer Tanerin yerinde ben olsaydım da yapacak olduğum şey bu olurdu." Ellerini omuzlarımdan çekip belime doladı ve çenesini omzuma yasladı. "Eğer ailemi bu hale getiren adamın kızı olduğunu sansaydım..." Dudakları boynuma bir öpücük bıraktı. "İlk hedefim sen olurdun."

"Değilim." Sesin sessiz bir mırıltıdan farksızdı.

"Değilsin. Ama Saner öyle olduğuna inandırmaya çalıştı." Derin bir nefes aldım.

"Ne yapacağım ben?" Gülümsedi.

"Öyle olduğunu varsayalım ve... sırada ne var görelim."

"Ama-" Belimdeki kollarını sıkılaştırıp bu sefer hafif açılan omzuma bir öpücük kondurdu. Vücudum tamamen buz tutmuşken fısıltısını duydum.

"Emir... yeniden onunla birlikte olmak ister misin?"

Devam edecek...

Çirkin Ördek~Eve Dönüş 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin