Not: Hikayemizde biraz fazla karakter var, bu yüzden tüm karakteleri tanımamız biraz uzun bir zaman alabilir. :)
Not 2: Hikayeyi genelde iki farklı kızın ağzından yazmayı düşünüyorum ama ileriki bölümlerde neler olur bilemem. Şimdiye kadar hikayemizi Burçinin ağzından dinlediniz. :)
Not 3: Bana biraz Eve Dönüş 2 daha sakin başladı gibi geldi ha? Ne dersiniz? Diğer hikayemiz biraz daha aksiyon doluydu sanki. ^-^ Ahh her neyse! İyi okumalar. ;)
Ablam elindeki telefonu yavaşça sehpaya bırakıp eniştemin yanına oturdu. Babamla telefonda ne konuştu bilmiyorum ama gözgöze geldiğimizde burukça gülümsedi ve o çocuğa döndü.
"Hoşgeldin Rüzgarcığım." Adı.. Rüzgar mıymış?
"Hoşbulduk Hale abla ve de... özür dilerim. Hem geç kaldığım için hem de bu saatte rahatsız ettiğim için." Ablam elini önemli değil anlamında salladı.
"Geç oldu. Yorucu bir gündü, sen de yorulmuşsundur." Ablam ve eniştem yerinden kalkıp Rüzgara misafir odasını hazırlamaya giderlerken Rüzgara doğru eğildim.
"Kardeş miyiz biz şimdi?" Omuzlarımı silkti.
"Sanırım."
"Kaç yaşındasın?"
"Senden iki ay büyüğüm." Başımı umutsuzca sallayıp kanepenin ardına bıraktım. Bu gün ne lanet bir gün böyle...
***
Rüzgar evimize geleli bir ay oldu. İyi bir çocuktu ve de sakin. Onunla konuşmak için fazla bir çaba harcamadığınız taktirde varlığını unutabilirdiniz bile.
Aynı evde yaşıyorduk evet. Başlarda biraz rahatsız ediciydi ama zamanla alışmıştım, hatta hoşuma gitmeye bile başlamıştı. Akşam üzerileri beraber yürüyüşe çıkıyorduk, bazense benim ya da onun odasında film izliyorduk geceleri. Sabahları erken kalktığını söylemişti. Kaçta kalktığını bilmiyordum ama onbir de kalktığımda kahvaltım hazır oluyordu hep. Beraber kahvaltımızı edip azıcık dertleşiyorduk. Daha çok ben tabi. Rüzgar pek kendinden bahsetmeyi sevmiyordu fakat ben ona anlatmıştım. Hem Taneri, hem Emiri, hem de Saneri. Hiç yabancılık çekmeden hem de.
Bu gece Doruk bizdeydi ve biz uzun zamandır hiç güncellemediğimiz bloğumuz için dedikodu malzemesi arıyorduk.
"Nasıl olur da elimizde hiç dedikodu malzemesi olmaz kanka ya? Biz ki koskoca teletabilir..." Bloğumuzun adı. Ne, çok ahım şahım bir şey mi beklemiştiniz?
"Tüm yaz hiç güncelleme yapmadık. Sinem yeni sevgili bile yapmadı bu yaz ya, ne oldu bu kıza? İmana falan mı geldi ki?" Yastığımı alıp Doruğun kafasına fırlattım. Sinem bizim sınıfın kaşarıydı, tabi ben tahtını Sanerle yatarak devralmadan önce. "Şuanda elimizde olan sadece senin Emiri aldatmış olman ve benim aldatılmış olmam. Bunları mı yazsak?" Dalga geçtiğini biliyordum tabi ama bilmediğim birşey vardı; Aylinin Doruğu aldatmış olması. Bu yüzden ayrılmışlardı demek.
"Nasıl anladın?" Umursamazca internette dolanıyordu.
"Neyi?" Derin bir nefes aldım.
"Aldatıldığını." Omuzlarını silkti.
"Yatakta bastım." Yuh! "Aylinle iki yıldır çıkıyorduk ve henüz doğru dürüst öpüşmemiştik bile. Bu gerçekten çok koydu." Adını ilk defa gördüğüm bir iddia sitesine girdi.
"Neden anlatmadın ki bana?"
"Gerek yoktu. Bir ay geçti ve ben unuttum. Sadece biraz kırgınım o kadar." Başımı salladım ve arkadan bilgisayar başındaki Doruğumun omuzlarına sarıldım. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum, o yüzden sustum ve salak saçma bir iddia kuponu doldurmasını izledim.
"Kim olduğunu sormayacak mısın?" Kimin? "Tercih edildiğim çocuğun kim olduğunu?" Ben daha cevap vermeden yeni bir sekme açtı ve o ismi girdi; Onur Çeliker. Sanki duymuş gibiydim. İsim değil de soy isim biraz tanıdık gibiydi. Çeliker...
"Kim bu?" Fotoğraflardaki ultra yakışıklı çocuğa bakıyordum. Benim kankam da taştı tabi ama bu çocuğun ayrı bir havası vardı; bad boy havası.
"Taner Çelikerin erkek kardeşi." Taner? Bir hafta önce yurt dışına giden hergün mesajlaştığım çocuk mu? Üç aydır hergün yanımda olan ve iki aydır çıktığım çocuk? Hani Dorukla pek anlaşamayan? Hani bize geldiğinde Rüzgarın neden öyle davrandığını bilmesem de benimle konuşmamasına sebep olan?
Hayatım her geçen gün biraz daha tuhaflaşıyordu. Sadece bir gece sonra yeni okuluma başlayacaktım; Doruk ve Rüzgarla birlikte. Ve ben... biraz korkuyordum...
***
Uyanırken ağlıyordum. Uzun zamandır bu saatte uyanmadığımdan sanırım. Zorlukla gözlerimi araladım ve yeni hayatıma hazırlanmaya başladım. Ahh be kader!
Okul formalarımı özensizce giyinip sıfır makyajla yemek masasına indiğimde ablam da eniştem de Rüzgar da öküzün trene baktığı gibi bana bakıyorlardı.
"Ne?" Rüzgar çilek reçeli sürdüğü ekmeği tabağıma bıraktı.
"Markete giderken bile saçlarını maşalayan kız nerede? Taramamışsın bile." O kadar kötü müydü? Biraz önce aynaya bakmıştım aslında.
"Burçinciğin yeni bir okul istemediğini biliyorum ama-" Ablamın sözünü kestim.
"Doğrusu ben okul istemiyorum. Ayrıca... Taner geçen sene mezun oldu. Yani o okula giderken süslenmemi gerektirecek bir durum yok."
"Gözlerime bu işkenceyi yapmakta kararlısın yani." Rüzgarın ayağına tekmeyi geçirdiğimde acıyla inledi.
"Tamam be, sustum." Gözlerimi devirerek ablama ve enişteme döndüğümde gülüseyerek bizi izlediklerini gördüm.
İçim tuhaf bir duyguyla dolarken derin bir nefes aldım. Şuan biz.. mutlu bir aile gibiydik.
***
Yeni sınıfımıza ilk girme şerefini Doruğa bırakmış ve hemen ardından ben dalmıştım sınıfa. Ama Doruğun sınıfın ortasında dikilip kalmasını beklemiyordum tabi. Sırtına alnımı geçirip acıyla inlediğimde sınıftan bir kaç kıkırtı yükseldi.
"Yavaş ol." Rüzgar kulağımın dibinde fısıldadığında gülümseyip Doruğun bu şekilde donup kalmasına sebep olacak şeyi anlamaya çalıştım. En arka cam kenarı, Doruğun bana dün gece gösterdiği çocuk. Onur Çeliker. Oha ya!!
Elimi Doruğun sırtına yerleştirirken gözlerim Onurun iki sıra önüne kaydı. Ve bir kez daha sövdüm içimden. Saner Yüce.. ilkim.
Beni gördüğünde yüzünün asılmasını ya da tiksinirmiş gibi bir ifade almasını bekledim ama olmadı. Sadece gözlerime bakmayı sürdürdü. En sonunda gözlerini kaçıran ben olmuştum; şaşkın bir kız sesiyle."R-rüzgar?"
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çirkin Ördek~Eve Dönüş 2
Narrativa generale"Eğlenceli miydi?" Dişlerini sıkarak yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırdı. "Arkamdan yeterince güldünüz mü!?" "N-ne demek istiyorsun?" Sesli bir kahkaha attığında yüzüne bakabilme cesaretini gösterebilmiştim ama... kahkahalarını aniden kesip gözleri...