Burçinden...
Gözlerimi dayanılmaz bir baş ağrısıyla araladım. Bu ne lanet birşey?
"Başıııımm." Başımı ellerimin arasına alıp yan tarafa dönmemle çirkin ördekle göz göze geldim. "Ne baktın? Gülmeyi kes! Bir kere sen benden daha çirkinsin!" Onurun çocukken adımı verdiği ve okula başlayıncaya kadar sarılarak uyuduğu ayıcığı çirkin ördeğe dil çıkardım ve ona sırtımı döndüm."Şaka gibisin." Hemen karşımda Onur tekli koltuğa bağdaş kurarak oturmuş ve de kucağındaki bilgisayarı karıştırıyordu, tabi bana laf çakmayı ihmal etmeden.
"Sensin şaka." Gözlerini kısıp alayla sırıttı ve ardından yeniden somurtgan Onura döndü. "Sabah sabah, gerçekten çok neşelisin." Yaptığım iğnelemeyi duymazdan gelerek ayağa kalktı ve elindeki bilgisayarla yanıma oturdu.
"Laf kalabalığı yapma ve şu fotoğrafa bak, nasıl?" Gözlerimi devirdim.
"Neden zaten orada olacağını söylemedin?" Laptopun kapağını sertçe kapattı.
"Neden Emirle öpüştün?" Gözlerimi kırpıştırdım.
"Öpüşmedim tabiki."
"Öpüştün!" Hayır hayır! Böyle birşey yapmış olamazdım. Dalga geçip geçmediğini anlamak için yüzüne baktım ama tek gözünün altında atan damarı gördüğümde yutkundum. Cidden yapmış mıydım? Ben hatırlamıyordum.
"İsteyerek olmamıştır." Tısladı.
"Emin misin?!"
"Evet!" Gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı.
"Tamam öyle diyorsan." Bilgisayarı yeniden açtığında yatakta doğruldum ve bilgisayara başımı uzattım. Ama gözlerim ekranda olsa da aklım çok başka yerlerdeydi.
"Umursamadığını sanıyordum."
"Umursamıyorum zaten." Yüzümü buruşturdum. "Sakın başka anlamlar yükleme. Amacımız sadece ikinizin yakın birkaç pozunu yakalamaktı o kadar." Dudakkarımı birbirine bastırdım. Neden içime birşey oturmuş gibi hissediyorum?
"Öpüştüğümüz iyi olmuş o zaman." Parmağı hareket etmeyi bıraktığında başımı koluna yasladım. "O fotoğrafı yayınlayalım." Hareket etmedi. Hatta nefes bile almadı. Sabırla beklediğim birkaç dakikanın sonunda bilgisayarı koltuğa fırlattı ve kollarımı iki yanımda bastırarak üzerime tünedi.
"Ne yapıyorsun?"
"Asıl sen ne yapıyorsun Burçin! Amacın beni çıldırtmak mı?" Alay yüklü bir kahkaha attım.
"Ben mi? Ben mi seni çıldırtmaya çalışıyorum?"
"Ne yaptığının farkında değil misin?"
"Ne yapmışım?" Dudaklarını sertçe dudaklarıma bastırdı ve zar zor nefes aldığım ama almasam da olur dediğim dakikanın ardından dudağımı koparırcasına ısırıp geri çekildi.
"Beni öptükten sonra gidip başka herifleri öpemezsin!"
"Ama sen yapabilirsin öyle değil mi?!" Hızla başını salladı.
"Yapardım. Ama yapmadım, oldu mu?" İkimizinde nefeslerimizi düzenlemeye çalıştığı birkaç dakika boyunca gözleri gözlerimdeydi. "Burçi-"
"Yaparsam ne olur?" Fısıldayarak sorduğum soruyla dudağının tek kenarı yavaşça kıvrıldı. Birkaç saniye düşünürmüş gibi bir ses çıkardı.
"Boğulmak?"
"Nasıl?" Dudakları yeniden dudaklarımı örtüğünde ağzımı aralayıp dudaklarını kendimde hapsettim.
Bir süredir kendi kendime inkar etmeye çalışsam da bu sıcaklığı sevmiştim ve hiç kopmak istemiyordum.
Kollarımı yavaş hareketlerle boynuna dolarken üzerimdeki hakimiyetini arttırdı. Dudakları boynuna inmiş zevk veren işkencesini sürdürürken kapı birden açıldı.
"Onur, Tan-" Onur kendini yatağın diğer kısmına atıp çirkin ördeği yüzüme bastırırken Nesli derin bir nefes aldı ve konuştu.
"Saklama, gördüm."
"Neyi?"
"Onur, kız boğulacak şimdi." Onur çirkin ördeği üzerimden çektiğinde yanağına hafif tokat attım.
"Özür dilerim Çirkin." Gözlerimi devirdiğimde yeniden Nesliye döndü. "Ne var Nesli ya! Zaten ayda yılda bir öptürüyor, onda da sen-" Bu sefer bacağını çimdirdim ve utançla çirkin ördeği üzerime çeken ben oldum.
"Her neyse. Görmemiş gibi yapacağım ve de.. Taner aşağıda. Kız arkadaşının doğum günü için bir hafta erken dönmüş Amerikadan." Hangi kız arkadaş? Ne doğum günüsü ya? Bugün ay kaç ki? Kendimce parmak hesabı yapıp tuhaf gerçekle derin bir nefes aldım.
Nesli gittiğinde Onur Çirkini üzerimden çekti ve buruk bir gülümsemeyle yüzüme baktı.
"İki gün sonra doğum günüm." Başını sallayıp dudaklarını alnıma bastırdı.
"Önce aşağıya inelim Çirkin."
★★★
Nesliden...
Onurun Burçini üzerime ittirip 'çok yakın arkadaşlar' oyunları da neydi öyle? Sanki demin kızı götüren bendim de! Gerçi farkettim de Onur utandı ya! Eylülle daha uygunsuz bir pozisyonda bastığımda bile pişkin pişkin sormuştu orada ne işim olduğunu. Ama şimdi, resmen kızı peluş oyuncakla kapatmaya çalıştı. Neyse ne! Bu hiçbir şekilde ikimizi Tanere arkadaş gösterme girişimine bahane olama-
"Ne demek ayrılalım Burçin?" Acaba ardıma bile bakmadan odama mı tüysem? Ama hayır, yine kaşınıp dinleyeceğim arkadaş!
"Zaten aramızda birşey yoktu. Bu durumu daha da zorlaştırmanın bir anlamı yok." Oha lan! Rüzgar demişti de inanmamıştım. Neyse! Bu konular bana göre değil.
Ardıma döndüğümde kapı kenarı ile Onur arasında sıkıştım.
"Ne-" Elini ağzıma bastırdı.
"Asıl sen ne yapıyorsun? Sessiz ol, duyacaklar şimdi." Fısıldadığında başımı salladım. Elini çektiğinde yeniden Taner ve Burçini izlemeye geri döndüm; Onurla birlikte.
"Onur yüzünden mi? Nesli gerçekten arkadaşın mı yoksa bu evde olmanın başka bir nedeni mi var?"
"Açık konuş. Ne demek istiyorsun?"
"Ne demek istediğim belli değil mi? Gerçi Onur işini genelde otelde görürdü ama-" Onur harekete geçtiğinde kolunu yakaladım.
"Sakin ol. İnadına yapıyor." Onur derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalışırken zaten Burçin gerekli olanı yapmış Tanerin suratına beş kardeşi yapıştırmıştı.
"Doğru konuş! Üstelik... kendin çok bir adammış gibi karşıma geçip hesap soramazsın! Senin yediğin haltları da biliyoruz!"
"Sen ne saçmalıyorsun Burçin?!"
"Bu sinirin beni kullanma emellerine köstek olduğum için mi? Yazın başından beri uydurduğun hoşlanma zırvalıklarından dolayı olamaz herhalde! Sadece ayrılalımla yetin bence, daha fazla şerefsizlik yapıp zorlama beni."
Burçin yanımızdan geçerken Onur kolunu ellerimden kurtarıp Burçinin peşinden gitti. Bense bir süre bahçenin ortasında kalakalmış Taneri izledim. Suskunluğu açığa çıktığı için miydi yoksa gerçekten pişman olmuş olabilir miydi görebilmek için bekledim. Ama Taner sadece olduğu yerde dikilmeye devam etti. Ne kadar zaman sonra bilmiyorum eve girmek için harekete geçtiğinde beni farketti ama sesini çıkarmadı. Babasının çalışma odasına girerken de oldukça sessizdi.
Taner Çeliker bu işe abisinin intikamını almak için girmişti ama öğrenmesi ve yüzleşmesi gereken bir gerçek vardı; Eylem Soral kadar Cüneyt Çelikerin de suçlu olduğu gerçeği...
Devam edecek...
Hoho! Geldik sona. Bir sonraki bölüm final canlar. ;)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çirkin Ördek~Eve Dönüş 2
Tiểu Thuyết Chung"Eğlenceli miydi?" Dişlerini sıkarak yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırdı. "Arkamdan yeterince güldünüz mü!?" "N-ne demek istiyorsun?" Sesli bir kahkaha attığında yüzüne bakabilme cesaretini gösterebilmiştim ama... kahkahalarını aniden kesip gözleri...