37

1.9K 136 172
                                    

2 ay sonra

Umut kafasını yasladığı yerden zorla kaldırıp birkaç santim ötesindeki şişeyi eline aldı. Kafasına dikip içinde hiç kalmadığını fark edince sinirlenerek karşısındaki duvara fırlattı şişeyi.

"Seni de sikeyim."

Şişe paramparça olurken çıkardığı gürültüyle gözlerini sıkıca kapattı. Başı hiç durmadan ağrıyordu, en son ne zaman doğru düzgün uyuduğunu hatırlamıyordu. En son ne yediğini, ne zaman yediğini bile hatırlamıyordu. Yanındaki sigara paketini sallayıp içinde son iki tane kalmış sigaranın birini parmaklarının arasına aldı. Ucunu tutuşturup derin bir nefes çekti içine. Ciğerlerine dolan dumanla yeniden gözlerini kapatıp kafasını balkon kapısına dayadı.

Odasında duramıyordu. Odasında duramıyordu çünkü heryerde Emir'in izlerini görüyordu. Aynada kendisine bakamıyordu, ne zaman baksa Emir'in boyamış olduğu sarı saçları ona acı veriyordu. Balkonda en son onunla oturduğu, onu kollarında uyuttuğu sandalyeye de oturamıyordu. Umut hiçbir şey yapamıyordu. Kafasını yıldızların ışıltılı bir şekilde parladığı gökyüzüne çevirdi. İçine çektiği dumanı dışarı üflerken boğazına oturan yumruyla çaresizce yutkundu.

"Benim acılarımı kim kucaklayacak?"

Onu bu şekilde kaybetmeyi hazmedemiyordu. İki aydır düşünmekten deli olmuş, fotoğrafları gerçek olup olmadıklarına baktırmak için fotoğrafçıya bile götürmüştü ama gerçek olduğunu öğrenip ikinci kez yıkılmıştı. Onu aldattığına inanmak istemiyordu. İki ay geçmişti ama hala aynı şiddette öfkeliydi. Kabullenemiyordu. Asıl canını sıkan şey ise, onu hala deli gibi seviyordu. Öyle çok seviyordu ki şimdi çıkıp gelse ve her şeyin yalan olduğunu söylese ona yeniden inanacak kadar güçsüz hissediyordu kendini. Nasıl bu hale geldiğini bilmiyordu.

"Ağlamayacağım."

Bir damla gözyaşı dökmemişti iki ayda. Onu seven kalbi zaten gururuna ihanet etmişti, o yüzden ağlamayarak bedenini cezalandırıyordu. Kapının kenarına dizdiği şişelerden bir tanesini eline alarak kapağını açıp kafasına dikti. Ayık kalmaktan korkuyordu. Bedenini durmadan uyuşturuyor, işlevsiz hale getirene kadar içiyordu. Çünkü ayık olursa durmadan onu düşünüyordu ve düşünmek inanılmaz bir acı veriyordu kalbine. Bazı günler gözlerini kapatmaya bile korkuyordu. Gülümseyen yüzü gözünün önüne geliyor, kendisine aşkla bakan gözleri hayallerini süslüyordu.

Şimdi de o anlardan birindeydi Umut. Gözlerini kapattığı anda sevgilisinin hayali gözlerinin önünde belirmişti. Neresi olduğunu hatırlayamadığı bir sokakta elinden tutarak onu çekiştiriyor, kendisine kocaman gülümsüyordu. Çok sevdiği siyah tutamları alnına dökülmüş, Umut'un her baktığında kendisini kaybettiği gözleri parıl parıl parlıyordu. Kendi kendine gülümsemeye başladığında kafasında oynattığı sahne de yavaş yavaş silinmeye başladı. Umut sıradakinin ne olduğunu biliyordu, gözlerini açmaya çalışsa da açamayacağını biliyordu. Gözünün önünde o iğrendiği fotoğraflar belirdiğinde sinirle kaşlarını çattı. Gözlerini hızlıca açıp iki aydır kabusu olan görüntüyü kafasından yok etmeye çalıştı. Ne yapsa geçmiyordu, hangi yola başvursa acısı dinmiyordu.

Annesi odasının kapısını tıklattığında ona cevap veremeyecek kadar yorgundu Umut. Neden geldiğini, ne söyleyeceğini hiçbir şeyi umursamıyordu. Babası da uzun süredir dokunmuyordu ona, ne halde olduğunu gördüğünde Umut'u kendi haline bırakmıştı. Annesi odasının kapısını açtığında burnuna dolan alkol kokusuyla suratını buruşturdu. Oğlunu ilk kez bu halde görüyordu ve sebebini dahi bilmiyordu. Gönül meselesi olduğunu tahmin ediyordu sadece.

"Oğlum, telefonun ısrarla çalıyor."

Annesi kısık bir sesle konuştuğunda ruhsuz bakışlarını ona çevirdi. Telefonunun nerede olduğundan haberi bile yoktu. Kimseyle görüşecek halde de değildi zaten.

UMUT [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin