Evin holünde bekleyen bizimkilere bir şey demeden yukarı kata çıkan merdivenlere yürüdüm. Orada olanları konuşmak istemiyordum. Çok özel anlar yaşamış gibiydik. Anlatıp büyüsünü bozmak istemiyordum. Ama biliyordum ki çok sevgili meraklı annem odama sessizce gelecek, ne oldu, ne bitti hepsini anlatmam için başımın etini yiyecekti.
İçim de yavaştan filizlenen hislere de dur demem gerekiyordu ama olanlara da yön veremiyordum. Her şey benim dışımda yaşanırken sesimi çıkartamıyordum. Hayatımı üçüncü gözden izler durumdaydım resmen. Kendime gelmem lazımdı. Bir an önce. En iyisi biraz kestirmek.
Tam beklediğim gibi aradan on dakika geçmeden odam da bitmişti çok sevgili meraklı annem.
"Hemen nasıl geçti, nereye götürdü anlat bakayım annecim." Diyen anneme uzun uzun bakıyorum. Artık nasıl bakıyorsam tüm heyecanı sönüp yerine sinir geliyor. En iyisi kısa kesmek.
"Öyle heyecanlanacak bir şey olmadı. Gölette bir tur yaptırdı o kadar. İlk defa bir kızı atına bindirdiğini söyledi. Tabi ben de yemiş yaptım. Kim bilir kaç kızı yürütmüştür böyle. Keriz sandı herhalde beni."
"Ah benim saf kızım. Hamit'in hiç sevgilisi, sevdiği olmamış ki. Her şey de ilksin."
Anneme şaşkınlıkla bakıyorum. Nasıl ilktim ben. Beşik kertmemeydik acaba? Nasıl hiç sevgilisi olmaz. O kadar yakışıklı bir adamın hiç mi sevgilisi olmadı? Hayatta inanmam. Belki de onlar öyle biliyorlardır. Vardı ama söyleyemedi? Gizli ilişkisi vardır. Kim bilir.
Gizli ilişkisi olsa böyle davranır mıydı? Sanmıyorum. Sevdiği olsaydı bana bu kadar yakın olmazdı. Öyle biri durmuyor. Bu düşünce neden içime dokundu peki?
"Ne olursa olsun anne. Adamın geçmişi ve şu anı beni ilgilendirmez." Anneme sırtımı dönerek uyumaya devam edeceğim sıra koluma yediğim el hareketiyle yerimden kalktım. Annem resmen koluma resmen geçirmişti.
"Anne ne?"
"Bana bak bu iş olacak kaçırın yok bilesin."
"Anne bırak beni. Sal beni. Rahat bırak bir."
Anneme dönüp yeniden uyumaya çalıştım. Daha fazla bir şey söylemesini bekledim ama onun yerine odadan sabır çeke çeke gitmişti. Arkamı bakıp gittiğini teyit ettiğime göre rahat nefes alabilirdim.
Hamit neyin peşinde acaba. Aslında son yaptığım hareketten sonra benden ümidi kesmiş midir? Olabilir. Neden üzüntü tohumları sarıyor dört bir yanımı. Mutlulukla, huzurla dolu hayatımı düzene sokmak için onca çaba vermişken şimdi elin oğlu bozamaz bunu. Yedirtemem kendime.
Kafamın içi o kadar dolu ki uyutmamıştı. Odada canım sıkılmıştı. Keşke yanıma birkaç kitapta getirseydim. Olmadı en azından bilgisayarımı alaydım. Yazardım, karalardım bir şeyler en azından.
Daha fazla yatakta duramayıp kendimi pencerenin önüne atıyorum. Kollarımı kendime sarıp gözlerimin önünde duran eşsiz manzaraya odaklanıyorum. İki günümüz kalmıştı buradan gitmek için. Ne ara üç gün geçmişti. Dolu dolu o kadar anılarımız olmamıştı ama sanki alışkanlık içimde oluşmaya başlamıştı bu eve karşı. Ait olmaya başlamıştım. Bu hissi kabul edişim içimi dağladı. Yaktı. Külleri savrulup kalbimin dört duvarlarına yapıştı. Yanık kokusu sinmişti ciğerlerime. Acıttı.
Gözlerimi gökyüzünden çekip at sahasına baktım. Hamit ahırdan beyaz bir atla çıkarken o kadar naifti ki büyülenmeden edemedim. Kendime çeki düzen vermem gerekirken bu adama iyice kapılmam doğru değildi. Nasıl geleyim ki. Dört dörtlüktü. Akıllı bir adam olduğu aşikar. Neden benim gibi salak bir kıza evet desindi ki. Tamam o kadar da kötü değilim ama karşımda ki adamın yanında kendimi çok da mükemmel hissetmiyordum. Adeta küçük duruyordum. Yakıştıramıyordum kendimi onun yanına. Kendim gibi bile değildim. O kadar soğuktu ki. Buz kütlesi diye boşa demiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ÇIRPINIŞ
ChickLitBir kız düşünün, hayatı yalnızlığıyla baş başa kaldığı o dört duvar arasında geçirmiş özgürlüğü sadece küçük penceresinde gördüğü kadar bilen. Bir adam düşünün, karanlık yanını tüm sevdiklerinden sakladığı cehennemin ateşini ellerinde taşıyan ve s...