Soğumuştum hayattan, yaşamaktan. Kukla gibi oradan oraya savrulmaktan bıkmıştım. Bir çıkar uğruna kullanılmış olmaktan usanmıştım. Anlamsızlaşmaya başlamıştı yaşamak artık. Yitirmişti anlamını.
Önümde duran bu koca ev fazla soğuk ve kasvetli gözükmüştü gözüme. Çıkmak istemiyordum arabadan. O eve adım atmak istemiyordum. Girersem kabullenmiş olacaktım bu durumu. Bildiğin kendimi kucağına bile isteye atmış gibiydim. Zaman geri aksa ve bunların hiç biri olmamış gibi o dört duvar arasında kalan odamda devam etsem yaşamaya. Olmaz mıydı?
Kendimde güç bulmak için bacaklarıma tutundum. Nefes aldığım an batıyordu ciğerlerime oksijen. Bir hışım çıkarken arabadan Hamit bu halime şaşırmıştı. Oda direk çıkmış yanımda hemen belirmişti. Yanıma fazla yakındı. Elektriğin hala aktif olması iyice tüylerimi diken diken etti. Yazın ortasında kış etkisi yaratan bu adamın yanında üşümüştüm. Kollarımı kendime dolayıp sıvazladım. Hamit en sonunda bana bakmayı kesip yanımdan geçerek aileme yardıma koyuldu. Annemler valizleri alırken Hamit sadece benim valizimi almıştı. Keşke daha çok eşya koysaydım da fıtık olsaydı. Çantamı almak için adımlarımı arabaya yönlendirdim. Bizimkiler çoktan önden kaptırmış gidiyorlardı. Omuz silkip arkalarından gitmeye başladım. Onlara yetişmek adına hiçbir girişimim yoktu. İçimden gelmiyordu. İstemediğini insan daha ne kadar gösterebilirse o kadar gösteriyordum.
Annem arkasına dönüp duruyordu geliyor muyum diye. Yüzüm asık boş boş bakıp durdum. Yüzünü düzelt diye dudak hareketleriyle bir şeyler söyledi. Bende zorla gülen bir surat hediye ettim. Sanırım bela okudu ve önüne döndü. Gülüp yürümeye devam ettim. Taşlı yol ayaklarımı acıtmıştı. Sonunda kapıya geldiğimiz de sıcaktan terlemiştim bile. Kendimi suyun serinliğine bırakmak için sabırsızlanırken bir yabancının suyunu kullanacağım aklıma geldi. Dururuma yüzünce kez lanet savurup içeri geçtim.
İçerisi o kadar büyük ve ferahta ki nutkum tutuldu. Bu kadar da zengin olunmaz ki yani. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş bir oturma odası ve hemen arkasında küçük bar ve yemek masası vardı. Evde barları vardı. Bu nasıl lüks hayattı böyle. İçimden alış bunlara diyen iç sesime tokat savurup sustururken hala bakmaya devam ettim. Koca koltuk takımı gel kıvrıl gibi bakarken şöminenin üstünde duran TV şok etkisi yarattı. Bu kadar büyük TV hayatımda görmemiştim. Fakirliğimiz ve cahilliğimizle odanın ortasında duruyorduk. Annemle babam pek yabancı durmuyorlardı tabi. Çünkü onlar ben yokken ziyaret etmişler ve çoktan bu durumları benden habersiz konuşmuşlardı. Bir kere de haberim olsa şaşırdım. DNA testi yaptırma fikri gene kafamda belirmişti. Yaptıracağım an çok yakındır. Çantam elimde daha fazla dikkat çekmemek için ayaklarıma bakmaya başladım. Ben yabancılık çekip dururken Hamit bana bakıp hareketlerimi izledi durdu. Anca izler durur. Kart adam. Bir yerlerden çıkıp duran hizmetçiler korkmama neden olurken o halinden gayet memnun ve neşeliydi. Komik bir video izler gibi gözleri üzerimdeydi. Hamit'in annesi leyla teyze hemen annemin arkasında belirdi.
"Hoş geldiniz. Hemen odalarınıza yerleşin de yemeğe geçelim tam yemeğe oturmak üzereydik. Âdem de birazdan gelir at ağırındaydı. Kızım misafirlerimize odalarını gösterir misin?" Bir hizmetçiye seslenerek bize yol göstermesini istedi leyla teyze. Anneme sarılırken baya bir neşeliydi hali. Annemde kocaman sarılırken baya bir mutluydu. Sinir bozucu olan bu görüntü midemi bulandırdı. Adem amca da bize katılıp babamla tokalaşırken beni fark etmemeleri için dua etmeye başladım. Ama ilk fark eden leyla teyze oldu.
"Kuzum hoş geldin. Gel buraya öpeyim seni kocaman."
Zor bela kendime gelip yanına gittim. Beni yakaladığı gibi sarılmasına şaşırsam da kendimi toplayıp karşılık verdim. Gene de içten bu tatlı kadına kinli oluşumu kaldıramıyordum.
Sarılmayı bırakıp elini öptüm. "Kendini kendi evinde gibi hisset olur mu benim güzel gelinim." Şokla ona bakarken Hamit arkamdan gülme krizlerine girdi.
"Ben beğenmedim bu kızı anne çok asabi."
"Ben sana sanki dünden razıydım."
"Arabama bindiğin an razı oluşunu kanıtladın güzellik"
Güzelim demesine mi içten sevineyim yoksa kabullenmiş olduğumu gösterdiğime mi sinirleneyim bilemedim. O alaycı suratını dağıtasım vardı. Ona da sıra gelecekti. Leyla teyze aramızda ki gerilimi fark etmiş gibi hemen araya girdi.
"Hadi yemeğe geçelim. Yerleştikten sonra hemen gelirsiniz olur mu?" Annemle konuşmaya devam ederken ben Hamit'e bakmaya devam ettim. Aramızda dolaşan elektrik gene yerini almıştı. O elektriği suratında patlatmak istedim.
Valizim hala Hamit'te olduğundan istemeye istemeye yanına gidip elinden almaya çalıştım. Ama izin vermeyip kendisi taşıyarak bana tahsis edilen odaya kadar taşıdı. Annemle babamın gitmiş olduklarını görünce şaşırdım. İnsan bir beklerdi dimi. Ama nerde.
Merdivenlerden çıkarken biran kol kaslarına gözüm değdi. Her an birine dalacak gibi hazırlardı. Ben çok kaslıyım edası da yoktu ama gene de ben buradayım edası da vardı. Ne çok inceledim böyle. Banane varsa var.
Hamit en son da kalan karşılıklı iki kapıda durdu. Sağ kapıyı açarak içeri girdi. Kapı oymalı tahtadandı. Çok güzel motiflerle doluydu. El yapımı olduğu çok belliydi. Dokunmaya korkarak girdim. Elimde kalırdı ederdi. Bunun parasını ödeyemezdim. Hoş burada ki hiçbir eşyayı böbreğimi satsam ödeyemezdim de neyse. Odaya bakınca boydan boya cam dikkatimi çekti oda baya bir büyüktü. Sol duvara dayalı yatak karşısında büyükçe beyaz gardırop duruyordu. Gardırobun kabakları boydan boya aynaydı. Oda sade ve fazla havadardı. Gardırobun yanında bir kapı vardı. Ebeveyn banyosudur. Orasına Hamit gittikten sonra bakacaktım. Hamit neyi bekliyorsa bir türlü çıkmamış put gibi durmaya devam etmişti. Çantamı yatağa bırakıp boş boş bakmaya başladım. Teşekkür etmemi beklediği belli olan hali en sonunda dayanamayıp sabır çekerek çıktı. Zafer edasıyla kendimi yatağa attım.
Yatak kendi yatağımdan daha yumuşaktı. Üzerinde zıplama isteğimi es geçerek banyoya yöneldim. Banyoya girerken karşımda duran jakuziyle ağzım beş karış açıldı. Misafir odasına bile bundan koymuşlar. Tamam, zenginsiniz de abi bu kadar belli etmeyin bari. Gösteriş manyakları. Neyse en azından deneyimleyebilirdim. Yanında duran muslukta ellerimi yüzümü yıkayıp odaya geri girdim. Pencere yönelip perdeyi çekip önümde duran manzara odaklandım. At çiftliğin de olduğumu karşımda duran atlar sayesinde anlamıştım. Ne kadar salaktım leyla teyzede Âdem amca atların yanındaydı derken doğru söylüyormuş. Önden başka arkadan başkaydı ev resmen. Camı açıp temiz havayı içeri alırken aklım da rüzgârla durulmuş, sakinlemişti. Karnımdan gelen sesler artık yemek diye bağırıyordu. Çok yorulmuştum. Hem bedenen hem de ruhen. Yıpranmıştım.
Valizimi açıp yerleştikten sonra üstümü değiştirmeye karar verdim. Kirlileri nerde bilmediğimden yatağa elbisemi koyup üstüme yırtık bir pantolon ve askılı bir bluz geçirdim. Sonra sorardım leyla teyzeye artık. İlk karnımı doyurmam gerekti. Aç ayı oynamaz sonuçta.
Kapıyı açıp tam çıkarken karşı odadan da Hamit çıktı. Ona çatık bir yüzle bakarken o yarım alaycı gülüşüyle yüzünü aydınlattırdı. Karşımda ki oda ona mı aitti şimdi. Bilerek mi yapmıştı bunu?
"Orası senin odan mı?" Parmağımla gösterdiğim kapıya bakan Hamit bir kapıya baktı sonra bana baktı. Yüzünde ki o alaycı bakışı silmek için yanıp tutuşuyordum. Elbet en son gülen ben olacaktım.
"Evet. Ne o çok şaşırdın. Ama inan bilerek yapmadım. Annemin oyunlarından biri işte. Hep yüz yüze gelirsek ısınırız ederiz diye düşünüyor." Gözlerini devirip koridorda ilerlerken ben dediğiyle kala kaldım. Ne demek ısınırız. Oğlu buz kütlesinden farksızken çok zor.
"Oğlunun acaba buz kütlesinden bir farkı olmadığından haberi var mı?"
Hamit dediğim cümleyle durdu. O sıra duvarda ki tabloya bakıp ilerlerken ona çarptım. Hemen geri adım atıp kafamı tuttum. Arkasını dönüp tepemden bakmaya başladı. Meydan okuyan deli mavisi gözlerinde ezildiğimi hissettim. Ondan korkan bir yanım vardı. Çünkü dışardan öyle bir sert adama benziyordu ki. Katil olduğuna yemin edebilirim. Eline ne yakışırdı silah.
Etrafımızda dolanan o elektrik gene ortaya çıkmıştı. Oda hissediyor muydu acaba?
Öpecek kadar yakınımda oluşu rahatsız etti ve hemen geri adım atan ben oldum. Kendimi toplayıp yanından geçerek merdivenlerden inmeye başladım. Oda daha fazla durmayıp arkamdan gelmeye başladı.
"Gözde çiftimiz de geldi"
Âdem amcaya ters ters bakmamak için kendimle cebelleşip annemin yanına oturdum. Sofra da yok yoktu. Bu kadar dolu dolu bir sofra görmemiştim hayatımda. İlk ve son olarak yaşanmış anılarıma karışmıştı bile.
Önümde duran çorbayı içmeye hemen başladım. Ben içerken karşımdaki koltuğa Hamit oturdu. Biran da iştahım kaçmıştı. Acaba anneme yer değiştirelim diye sorsam ne derece kızar. Bence kızmayı bırak herkesin içinde döver diyen iç sesimi onayladım. İlk defa doğru bir şey demişti. Karşıya bakmayı ret ederek yemeğime odaklandım. Fazlasıyla açtım. Çorba enfesti. Bir kâse daha istesem acaba çok mu görmemişler gibi olurdu acaba.
Boş çorba kâseleri önümüzden alınırken kendimi lüks bir restoranda hissettim. Hizmette yok yoktu. Halimiz şükürler olsun iyiydi ama bunların yanında fakir kalmamız kanıma dokunuyordu. Hayatı onlar yaşıyordu asıl.
Yemekler yenmiş son olarak tatlılara gelmişti. Tatlıyı yiyecek yerim kaldığından şüpheliydim. Tıka basa yemiştim. Artık önümde ki şahsa ne kadar rezil oldum bilemiyorum ama umursamadan yemeğe devam etmiştim. Âdem amca Hamit ve babam kahve içerlerken biz tatlıları bekliyorduk. Önüme konan sütlaçla gözlerim bayram etti.
"Anneni arayıp tatlı olarak ne sever kuzum diye sormuştum. Sütlaca bayıldığını söyledi. Bende kendi ellerimle sana sütlaç yaptım. İnşallah beğenirsin."
Leyla teyzeye bakarken içten içe kinlenen tarafımın yumuşadığını fark ettim. Gardımı geri toplamaya çalışırken ona samimi bir gülümsemeyle karşılık verdim. Yavaştan kanımın ısınmaya başlamıştı. Ne ara unutmuştum bana yapılan bu komployu. Kendime gelmem lazımdı.
"Teşekkür ederim leyla teyze çok incesin."
Önüme konan sütlaca bakarken içimde bir burukluk vardı. Tatlı kaşığını alırken hissizleşmiş gibiydim. Kendimi üçüncü gözden izler gibiydim. Bedenim benden bağımsız hareket ediyordu. Tabaktan bir kaşık alırken hala izliyordum öylece. Ağzıma götürürken o kadar yavaştım ki.
"Artık şunu yesen diyorum"
Karşımdan gelen kart adamın sesiyle elim hava da ağzım açık kala kaldım. Sinirle gözlerimi ona sabitlerken hala aynı pozisyondaydım. Komik bir durumun içinde olduğumu biliyordum. Ama canımı sıkmasına da izin veremedim. Ona inat daha da yavaşlayıp kaşığımı ağzıma getirdim. Sinirli ve ağzı açık hayliyle o kadar tatlı ve komikti ki. Eğlenmiştim. Sütlaç da sütlaçtı mübarek, çok güzeldi. Hissiz olan duygularımı canlandıracak kadardı resmen.
Sütlacımı da bitirmiş öylece otururken konuşulanları hiçbir şekilde takip etmiyordum. O kadar çok odaklanmıştım ki sütlaca uzaktan kısık geliyordu sesleri. Acaba kaç gün burada kalacaktık? Eğer fazlaca kalırsak ben buradan obez olarak ayrılabilirdim o kesin.
"Kaç gün kadar kalacaksınız?"
Az önce aklımdan geçirdiğim soruyu hamit dile getirmişti. Aklımı mı okumuştu bu adam? Ona bakarken o bizimkilere bakıyordu. Kesin üçüncü gözü de vardır bunun o gözle de beni izliyordur durmadan.
"5 gün kadar kalacağız evladım." Diyen anneme kafamı bir hışım çevirirken boynumdan bir çat sesi de gelmesi bir oldu. Ne demek beş gün. Koca beş gün bana beş sene gibi gelecekti.
Boynumda bir sızı yeşerirken hareket edemiyordum. Paniklememeye çalıştıkça gözlerim doluyordu. Aniden yaptığım hareket resmen boynuma mal olmuştu. Boynuma elimi götürüp ovalarken canımın acısından resmen içten içe kıvranıyordum. Hamit'in gözü bana değmiş olmalı ki suratı değişti biranda. Endişelenmiş miydi o? Endişelensin bir zahmet ilerde ki eşi boynunu kırdı az önce.
"Jülide iyi misin?" Hamit artık endişesini dayanamayıp dile getirirken ben içten halime sövmekle meşguldüm. Dayanamayarak artık ağlamaya başlamam da cabasıydı. Ya neden bir kere de olaysız bir gün geçiremiyordum. Neden yani. Her günüm sorun, olaydı.
Hamit hemen yerinden kalkıp yanımda bitmişti. Gözlerimi kapatmış acıdan başka bir düşünmüyordum. Kalkamadığımı anlayan hamit beni kaldırmış bir yerlere sürüklüyordu. Ona güvenen bedenime de bir posta sövmeyi ihmal etmedim. Gözlerimi açıp yere bakmaya devam ettim. Bir elim hamitin elini tutarken diğer elim hala boynumdaydı. Elini öyle bir sıkıyordum ki artık tırnaklarım etini yarmıştı. Onda kalıcı bir iz bırakmak istemiyorken bırakmış olmak kalbime dokunmuştu. Acıdan değil de şimdi buna üzülüp ağlarken kendime şaşırıyordum doğrusu. Koltuğa oturturken nazikti kart adam. Elimi bırakırken ben hareketsiz ne yapacağını bekledim. Arkadan gelen annemin laflarını beynim algılamıyordu. Onlarında telaşa girdiğini biliyordum ama ben ne zaman sorunsuz bir kız olmuştum ki.
Gözlerimi açıp karşımda duran adama baktım. Telaşlı bakan gözleri koyu mavilere bürünmüştü. Acizlikle bakan deniz mavisi gözlerim dolanıyordu gece mavisi gözlerine. İçimi gördüğüne yemin edebilirdim. Acımı gözlerinde görürken bir bütün olduğumuz şu an üşütmüştü bedenimi.
Elleri boynumda gezerken hasarın ne derecede olduğunu çözmeye çalıştı hamit. Derin bir nefes alıp güç yollamaya çalıştı gözlerinden bana. Ne yapacağını anladığımda ise daha çok gözlerimden yaşlar süzüldü. Böyle kalacağıma onu yapmasını açıkçası yeğlerim. Gözlerimi yavaşça kırpıp açtığımda başını tamam şeklinde salladı. Gözlerimi kapatıp yapacağı hareketi bekledim. Boynumdan bir noktaya bastırıp kafamı döndürmesiyle çığlığı bastım. O kadar çok canım yanmıştı ki o dönüş bilincimi yitirmek üzereydim. Hamit beni tutmasa belki de bayılmıştım bile. Hala elleri boynumdaydı. Gözlerimden akan yaşlar ellerini ıslatmıştı.
"Ah be kızım neden öyle bir tepki verdin ki bak az daha boynunu kırıyordun."
"Yapmadığı şey değil ki leyla hep böyle sorunlu ve çok çıkışlıdır maşallah bizim kız."
Annemin lafına sinirle bakarken hala acıdan kıvranıyordum. Ben canımın derdindeyken kadın hala laf yetiştirme derdindeydi. Ölsem de laf ederdi kesin.
"En azından hamit bu konularda tecrübeli de hemen müdahale etti"
Oğlunun omzuna koyarak gururla sıktı leyla teyze. Annemde imrenerek baktı tabloya. Ben de anneme ciddi misin bakışlarımla ezdim durdum. Ve bu böyle devam etti durdu.
Konuşacak durumda olmadığımdan anneme laf yetiştirmeyi sonraya erteleyerek kendimi saldım. Etrafı duymamazlıktan gelmek en iyisiydi. Zararlı ben çıkacaktım.
Kendimi yavaşça toparlamaya çalışırken hamit sessizliğini korumaya devam etmişti. Aha eş olarak alacağın insan böyle hala almakta kararlı mısın bakalım paşa hazretleri.
Belime yerleşen elle havaya kalkan bedenime şok oldum. Beni kucaklayan hamite bakarken o bizimkilere bakıyordu.
"Kızın üstüne gitmeniz bittiyse yukarı odaya çıkartıyorum. " Peki, bunu bana sordun mu acaba hamit bey? Bana dokunmana izin veren kim acaba hamit bey? Bunun acısını da elbet çıkartırım. İyice kurulup fıtık olmasını sağlamaktan başka elden gelmezdi. Ellerimi boynuna dolayıp kafamı omzuna koyarken biran da güven duygusuyla dolup taştım. Deniz gibi kokuyordu. En sevdiğimden. Huzurluydu kolları. Ve bu huzur içime dokunuyordu. Kilit vurduğum hislerime ulaşıyor kırmak istiyordu. İzin veremezdim. Yapamazdım. Eski halime dönemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ÇIRPINIŞ
ChickLitBir kız düşünün, hayatı yalnızlığıyla baş başa kaldığı o dört duvar arasında geçirmiş özgürlüğü sadece küçük penceresinde gördüğü kadar bilen. Bir adam düşünün, karanlık yanını tüm sevdiklerinden sakladığı cehennemin ateşini ellerinde taşıyan ve s...