▶︎ onuncu bölüm.

193 75 15
                                    

Duvara yaslanmış açık pencereden içeri giren rüzgarın sesini dinliyordum, her bir esinti farklı bir ses çıkarıyordu. Bu seslerin arasına telefonumun çalma sesi de eklenince odanın tek kişilik orkestradan hiçbir farklı kalmadı. Yerdeki telefonu elime alıp, isme bile bakmadan kulağıma götürdüm.

"Ah, sen miydin Felix." Gözlerim halen rüzgarda uçuşan perdedeyken kendime çektiğim bacaklarımı zemin boyunca uzattım.

"Ne, festival mi?"

"Doğru, meteor. Bugün en net görüneceği gün değil mi?"

"Pekala, görüşürüz." Kısa bir iç çekip giyinmek için ayağa kalktım. Dolaba doğru ilerlerken gözlerim aynadaki yansımamı süzdü. Giyinmeden önde yapmam gereken bir şey vardı.

Telefonumu eşofmanın cebine koyarak aralık kapıdan çıktım. Büyükannem dışarıda olmalıydı. Bana yardımcı olurdu.

~

"Onunla beraber izlemek istedin değil mi?" Diye sordu Yuqi.

"Ne alakası var?! Sesi kötü geliyordu sanırım morali bozuktu." Aldığı cevap karşısında arkadaşı için endişelendi, Jisung kolay üzülen biri değildi. Daima enerjik, etrafına ışık saçan biriydi. Onu bu halde hayal bile edemiyordu.

"Beklettiğim için üzgünüm." Jisung'un sesini duyduğunda arkadaşına bakmak için kafasını kaldırdı Felix. Tabi gördüğü şey karşısında buz kesilmesi birkaç saniye almıştı.

"Jisung!" Yuqi hayranlığını saklama gereği duymadan yerinden fırlayıp arkadaşının yanına ilerledi.

"Garip duruyor değil mi?" Jisung utangaç ve yorgun arası çıkan sesiyle sorduğunda Felix oturduğu yerden kalkıp ikilinin yanına gitti. Jisung'un omzuna fazla sert olmayan bir yumruk atıp fikrini belirtmek istercesine konuştu.

"Dalgalı mı geçiyorsun sen? Çok iyi duruyor." Jisung yıllardır sarı kullandığı saçlarını siyaha boyatmıştı.
Bir ara ben de denemeliyim diye geçirdi Felix içinden. Sahiden çok yakışmıştı. Kendisine de yakışır mıydı diye düşünmeden edemedi.

"Bir anlık kararla boyadım, bugüne özel de diyebiliriz." Yuqi elini siyah saçların arasına geçirip arkadaşını sinir etmek ister gibi tuttuğu tutamları karıştırmıştı.

"Çok havalı duruyor!" Felix tek kaşını kaldırmış Yuqi'yi izliyordu. Arkadaşına ondan başka kimse yakın olsun istemiyordu. Ama ne yazık ki bu ona bağlı değildi.

"Muhabbetiniz bittiyse meydana gidelim mi? Meteor yağmuru yakında başlar." Duyduğu cümle Jisung'un aklında tek bir isim canlandırdı, Minho. Dahyun ile beraber meteoru izleyeceklerdi. En azından plan buydu. Olanları ertesi gün kendi öğrenirdi nasıl olsa.

"Pekala, hadi gidelim." Felix, hâlâ Jisung'un kolunda olan eli çekip kendi kolunu geçirerek arkadaşını sürüklemeye başladı. Şaşkın bakışlar ile onları izleyen Yuqi ise abisinin kıskançlığına sadece gülmekle yetindi.

Birkaç sokak lambasının aydınlattığı yolda yürümeye başladı üçlü. Diğer herkes gibi meydanda izlemek yerine daha yukarı, dağa çıkma kararı almışlardı. Birkaç ağacın olduğu düzlükte durup oturacak alan aramaya başladı Yuqi.

Jisung ise diğer ikiliden bağımsız yokuştan aşağı inerek çimenlere bıraktı kendini. Gökyüzü yıldızlarla doluydu, ay ise hiç olmadığı kadar parlaktı bu gece. İşte o an devasa meteor görüş alanına girdi. Yörünge etrafında ilerlerken çıkardığı ateş dünyadan bile görünüyordu. Gözleri hayranlıkla parladı Jisung'un. Sonra bir şey fark etti, meteorun alt tarafının parçalanıp yaklaştığını...

O an gözleri hiç olmadığı kadar parladı, ama bu sefer hayranlık duyduğu için değil, korktuğu içindi. Jisung'un son hatırladığı şey ise düşen yıldızın altında yanında olmak istediği kişiydi. Minho.

your name 𝜗𝜚 minsung. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin