Son görüşmelerinin ardından bir hafta olmuştu yaklaşık. Hoseok, Yoongi'den aldığı kitabı nerdeyse bitirmeye kadar gelmişti; Yoongi ise yine aynı tekdüze hayatına devam ediyordu. Mutlu olmuştu aslında ama ne zaman mutlu olsa kötü şeyleri aklına getirir, kendisini üzer, yine düşünceler arasında kendisini kaybederdi. Yine aynısını da yapmıştı.
Hoseok odasında oturmuş şiir kitabını heyecan ile okurken kapısı çalınmıştı. Kafasını kaldırmadan 'Gir' dedi.
Annesi:
"Hoseok, oğlum! Sevgilin geldi." Dedi gülümseyerek. Hoseok kafasını kaldırıp baktı annesine. "Gelsin."
Annesi geri çekilip sevgilisi içeriye girince kapıyı kapattı.
"Merhaba sevgilim!"
"Hoş geldin Soobin!"
Sevgilisinin yanına oturup ne yaptığına baktı. Kitap okuyordu. Onun için kitap okumak berbat bir şey idi. Ne anlıyordular diye düşünüp dururdu.
"Kitap mı okuyorsun?" Dedi alaycı bir bakış ve tonda.
"Şiir."
"Ne fark ediyor."
Sinir ile nefes verdi Hoseok. Sevgilisini severdi ama kitap düşmanı olması kendisini çok sinir ederdi. Kitap ve şiirler onun için bir merhem idi. Kaçış yolu idi.
"Bırak şunu hadi ama!"
Şiir kitabını hızla kapıp aldı elinden. Hoseok hemen ona dönüp sinir ile sesini yükseltti.
"Hey! Ne yaptığını zannediyorsun?!"
"Okuma, sevgilin gelmiş onunla ilgilen."
Şiir kitabını havaya kaldırdı kendisinden kısa olan sevgilisi ulaşamasın diye. Hoseok ulaşmaya çalıştı ancak nafile. Soobin elini beline attı sevgilisinin. Ona yaklaşmaya çalıştığında, Hoseok sert olmayacak şekilde karnına vurdu. O anki refleks ile eğildi sevgilisi. Hemen kitabı elinden alıp ondan uzaklaştı.
"Ya sessizce yanımda durur kitabımı birlikte okuruz, ya da sen gidersin!"
"İnsan sevgilisine böyle mi yapar?!" Dedi.
"Hak ediyorsa evet."
Tekrar yatağına oturup okumaya devam etti.
"Ya ne anlıyorsun şu şeyden?"
Göz devirip cevap vermemeyi tercih etti.
"Hey sana diyorum!" Israr edince cevap vermek zorunda kalmıştı.
"Birçok şey?"
"Ne gibi?"
Derin bir nefes alıp-verdi.
"Neyi anlatayım? Onları okurken kendimi bulduğum mu? Okurken ki huzurlu oluşum mu? Şairlerden, yazarlardan bir sürü şey öğrenmem mi? Aşkın tarifini mi?"
Sayacağı tonlarca şey var iken o sadece en yoğunlardan bahsetti.
"Yaşayarak anlarsın aşkı."
"Nedense yaşayamıyorum ama..." Dedi mırıldanarak.
"Efendim?"
"Yok bir şey!"
Tekrar kitabına döndü. Soobin yanına oturup ne okuduğuna baktı.
"Bakarken kıyamamak mı, yoksa doyamamak mıdır aşk?"
Sesli okuduğunu biraz düşündü.
"Ne demek istiyor bu kitap, şiir mi bu?"
Hoseok'un ağlamasına ramak kalmıştı.
"Ya neden bu kadar cahil kalmışsın be adam!"
Umursamadan kitabın arasından eskimiş nota baktı.
"Dokunurken kıyamadım, bakarken doyamadım; gidince amma da özledim..."
"Bu da mı bu şaire ait? Niye ayrı?"
"Hayır, kitabı aldığım genç yazmış olmalı."
"İyi." Dedi doğrulup Hoseok'un kitaplığına göz gezdirdi.
Hoseok okuduğu söz ile çok duygulanmıştı. Yeni tanıştığı Yoongi adlı kişi çok güzel sevmiş, değer vermiş ancak sanır ki kaybetmiş... Böylesine güzel bir insana sahip olmak isterdi.
"Bu kitaplardan ne anlıyorsun cidden? Odanın hepsini kaplamış bu şeyler."
"Onlara dokunma!"
Hafızasını kaybedince odasına girdiğinde o kitaplar ile karşılaşmıştı. Çoğunu okumuştu ve o kadar derin anlamlar besliyordu ki... Bazılarını bitirmemek için ara vermişti. Kimden geldiklerini bilmiyordu ama ona yinede teşekkür etmişti.
"Niye ya?! Dur okuyacağım bir tanesini."
"Her gece onu düşünmekten saatim ilerlemek oldu. Kim sorsa saat kaç diye, cevabım hep aynı... O'na doğru."
Hoseok duyduğu tümceler ile mest olmuş bir şekilde kitaba bakarken, sevgilisi yine boş konuşmuştu.
"Ne ya bunlar?" Dedi alaycı gülümsemesi ile.
"Çık odamdan!"
"Nasıl?"
"Ne zaman bu yargıların biterse gel! Ve mümkünse uzun bir süre olsun. Şimdi git!"
Kitabı yerine bırakıp ona yaklaştı Soobin.
"Ne yani onlar için benim mi kırıyorsun?"
"Senin kalbin var mıydı?!"
"Şimdi git hadi!"
Kolundan çekip onu odadan attı. Kapıyı kilitledi. Sevgilisi kapının arkasında bağırıyordu ancak asla umursamadı. Rahatlamış hissediyordu. Şiirlerden anlamayan, bunları küçümseyen birisi ile olmak onun için en zor şey idi. Böyle birisine nasıl aşık olduğunu sorguladı. Aşkı bile doğru düzgün bilmeyen birisi ile sevgiliydi.
Yatağına uzanıp kulaklığını taktı. Ve devam etti kaldığı yerden. Sözler, şiirler ve Yoongi'nin araya bıraktığı küçük notlar onu çok etkilemişti.
"Aşkı güzel tanımlamış..." Dedi okuduğu karşısında.
"Bakınca nefesin kesiliyorsa, onun gözlerinde boğuluyorsan, ikinizinde gözleri birbirinizin üzerindeyken parlıyorsa; en önemlisi sevgisini hissettiriyorsa aşkı yaşamışsın demektir."
Herkese göre farklıydı nasıl yaşandığı, ancak onun yaşadıkları karşısında çok net anlaşılır ki: o gerçek anlamda hissetmiş bu duyguyu. Sonuna kadar sevmiş tüm benliği ile...
Hoseok düşündü, neden kendiside böylesine şeyler hissetmemişti Soobin ile?
Böylesine birisi ile bir ömür yaşamak isterdi...O sadece aşkı anlatırdı Hoseok'a, oysa aşk sadece birkaç cümle ile, söz ile anlatılamazdı. Yaşayıp anlarsın, hissedip anlatırsın, o duyguyu anlayıp anlatırsın.
Şu da gerçektiki: aşk, tatlı olduğu kadar, yakardı da insanı. Aşkın ateşi ne kadar büyükse; içindekiler bir o kadar yanardı. İki kişinin arasındaki sadece bir duygu olarak nitelendirilemeyecek kadar yoğun bir hissiyat idi aşk.