Okşadı oğlunun başını.
"Hadi birtanem, kalk artık şu yataktan."
Hoseok yatağının bir ucuna sığındı. Düşünüyordu: rüyasını, o adamı, Yoongi'yi... O günden sonra bir daha haber alamamıştı; arıyor açmıyordu, mesaj atıyor bakmıyordu. Harbi ne olmuştu böyle? Ya o adam kimdi? Daha sık rüyalarında garip şeyler görüyordu. Yine yüzünü çıkartamayan birisi ile güzel dakikalar, bunlar ne idi? Kafasını çok kurcalıyordu bunlar. Hatta çok düşünmekten olsa gerek bazı geceler uykuları kaçıyordu.
"Hoseok! Hadi ama konuş annenle!" Dedi babası. Ta iş gezilerden oğlunun bu tür şeyleri yapmasına 'şımarıklık' olarak nitelemesine rağmen eşinin ısrarlarına dayanamayarak gelmişti.
"Ya rahat bırakın beni!" Yorganını kafasına kadar çekip saklandı bir nevi.
"İyi," dedi babası. Ve odadan çıktı.
"Bak onu bile bezdirdin."
"Sanki çok ilgileniyordu!"
Annesi onu dinlemeden çıktı odadan. Yorganını atıp etrafa baktı. Düşünmekten beyni acımıştı. Çok beğendiği okuyup okuyup doyamadığı şiir kitabının en sevdiği yeri açtı. Yoongi sayesinde keşfetmişti bu şairi.
"Aşk; görmekten çok özlemeyi sever,
Dokunmaktan çok düşlemeyi ve aşk öyle haindir ki; nerde imkansız varsa gider onu sever."Ne haklıydı bu dizeler öyle... Kendi derdini anlatmıştı, aynısını... Yoongi imkansızdı ve çok güzeldi. Onu sevmek çok güzeldi aynı şekilde kalbinide ağrıtıyordu. Güzel gözleri kendisini bulunca kalbinde bir his, karnında bir ağrı meydana gelirdi. Bunlar çok güzeldi. Ancak imkansız idi.
Geçen gördüğü karşılıklı güzel dizeler... Hâlâ çözememişti onları. Annesininde anlatmaya pek niyeti yoktu gibi.
Hoseok içindekileri daha fazla tutmak istemedi içinde. Kime anlatabilirdi ki?
"Jimin!" Dedi bağırarak. Tabiî ya o, onu dinler, akıl verir. İçide rahatlamış olur hem. Hemen telefonunu aldı eline. Jimin'in numarasına tıklayıp bekledi.
"Alo kuzen?"
"N'aber Jimin?"
"İyidir, senden?"
"Pek iyi değil ya, sana ihtiyacım var hemdem..."
"Hemdemin hemen uçuyor! Geliyorum, bekle beni."
Gülümsedi: "Bekliyorum seni." Telefonu kapatıp yataktan kalktı. Üzerindeki pijamaları çıkartıp rahat bir şeyler giydi. Odasını toplayıp, kitaplarını havalandırdı. Her şey iyiydi. Bir tek Jimin eksik idi.
Kapının hızla açılmasıyla irkildi. Elini kalbine koyup nefes aldı.
"Ben geldim kuzen!"
"Neden böyle girdin?! Kalbime iniyordu."
"Oh, özür dilerim,"
Yatağa oturdu: "E anlat bakalım, dinliyorum."
Hoseok'ta yanına oturdu. Nerden başlasaydı?
"Ben..." Dedi hafif utanarak. "Sen?"
Nefes alıp bıraktı.
"Ben aşık oldum."
Şaşkınlık ile gözlerini açtı Jimin. Önce sevinmiş sonra yüzü düşmüştü... Yoongi öğrense nasıl üzülür diye düşündü.
"Kime?" Dedi korkarak. Duyacağı isim her kim ise yinede kötü olucaktı...
"Şey, o biraz sıkıntı..."
"Söyle, ayarlarım ben..." Dedi. E nihayetinde böyle demesi lazımdı.
"Şey ya tanımazsın ama."
"Söyle ya!"
"Peki... Yoongi diye birisi."
Jimin ikinci şokunu yaşıyordu. Birisine aşık olmuştu ve bu kişi Yoongi idi! Yoongi'nin bundan haberi var mıydı?
"Ne?!"
Bunu hemen Yoongi'ye söylemeli miydi?
"Nasıl! Cidden Yoongi mi?"
Başını salladı masumca. "Tanıyor musun?"
Tanıyorum dese ne olurdu? En iyisi yalan söylemek yoksa kurcalardı."Hayır,"
"Ama sevindim adına."
Hoseok üzgünce:
"Ya ama sorun olan şey başka..."
"Nedir?"
"O başkasını seviyor..."
Seni seviyor aptal, demek isterdi Jimin...
Bilmiyormuş gibi sordu."Sevgilisi mi var?"
"Hayır, sevgilisi yıllar önce gitmiş, ya da ölmüş, bilmiyorum. O hâlâ onu unutamamış, kalbinde yaşatıyor... Ne güzel seviyor öyle değil mi?" Dedi gülerek.
"Ya... Evet."
Ah Hoseok, bir bilsen onun seni ne çok sevdiğini... Bir bilsen yıllar geçmesine rağmen seni hâlâ ilk günki gibi sevdiğini; bir bilsen hâlâ senin ile yatıp senin ile kalktığını, bir bilsen Hoseok, sen olmadan, senin ile yaşadığını.
"Sen nasıl aşık oldun buna?"
Utanmıştı Hoseok. Yanaklarının kızarıklığı ile başladı anlatmaya.
"Ya önce normaldi... Sonra şiirleri, sözleri, sevişi, her şeyi çok başka geldi gözüme. Bazılarını gözlerime bakarak söylediğinde bir soğukluk oluyor, tüylerim ürperiyordu. Hani Soobin başkasını sevdiğini söylemişti ya," Evet dedi başı ile.
"Heh işte, o günden bir-iki hafta önce..."
"Yazık, cidden aşık olmuşsun sen..."
Omzuna vurdu Jimin'in.
"Ya! Ne yazığı? Çok güzel bir şey."
İnanmazlık ile başını salladı. O duyguyu tatmamıştı ki nerden bilsin?
"Ee, en son ne yaptınız?"
"Şey, en son... Ona ayrıldığımızı söyledim ve birinden hoşlandığımı da. O günden sonra bir daha görüşemedik... Ne aramalarıma ne de mesajlarıma döndü." Dedi üzgün sesi ile.
Jimin anlamıştı: Yoongi, onun birisini sevdiğini duyunca çok üzüldüğünü ve bu yüzden onun ile görüşmediğini biliyordu... En kısa sürede onu görmeye gitmeliydi.
"Ah, tüh üzüldüm..." Hoseok'a sahte gelmişti bu. Gözlerini kısarak baktı kuzenine. "Ha, gerçekten üzüldüm, gerçekten. " Diyince Hoseok gülümsedi.
"Ee ne yapmayı düşünüyorsun peki?"
Bilmiyorum dercesine omuzlarını silkti.
Sevmek imkansız değildi, imkansız olan sevilmekti.