02/10/1322
"Herkesin acı içinde bağırdığı, ağladığı ve yerlerin kan olduğu günlerden birindeydim. Babam cariyelerinden biri tarafından öldürülmüş ve bizi tek başımıza bırakmıştı. Kucağımda uyuyan küçük Hyunjin bile üstüne sarılmış yorganın altında tir tir titriyordu. Okyanus tarafında olsak bile vücudum ateş kesilmişti. Tabiki mecaz anlamında dedim o ateş taraflarındaki yaşayan her hangi birine bile güvenmiyorum ve büyük ihtimalle onlar bunu yaptı. Ve artık sana da güvenmiyorum baba bizi böyle yüz üstü bırakıp gittiğin için. Kendini tek başına bil..."
***
Kütüphanenim en arkalarında bulduğum günlüğümü okurken ve gözlerim dolarken kendimi buldum. O an ki bütün düşüncelerin bir durgun suyun kıyıya vurması gibi sarsılmıştı. Ben hala o saf halimi istiyordum ama Hyunjin'in tekrar bunları yaşanmasını istemiyorum. Zaten taç merasiminden bir şekilde kaçmıştım. Biraz kafa dinlemek istiyorum.
Kafamı tahtadan yapılmış masaya dayadığım an kapı bir anda açıldı içeri Hyunjin girdi. Endişeli ve huysuz bir hali vardı.
Hyunjin: "Merasim başlamak üzere ama sen hala burdasın.."
Jisung: "O taç benim için çok gereksiz Hyunjin. Tek istediğim Watre dağına gidip hafif kafa dinlemek o zaman orda beni kimse rahatsız etmez"
Hyunjin: "KAFANDAN BİLE GEÇİRME! ORDA KAÇ TANE OKYANUS YÜREKLİ İNSAN ÖLDÜ!"
Hyunjin sözlerini söyleyip belime sarıldı. İlk defa onu bu kadar tedirgin görüyordum. Ve o ağlıyordu...
Hyunjin: "Senide o cariyelere düşkün aptal babam gibi kaybetmek istemiyorum..."
Jisung: "Hyunjin.. O adam hakkında düşünmeyeceğimize yemin etmiştik unuttun mu? Tamam geliyorum hadi gidelim."
Yaslandığım masanın üstünden kalkıp gözlerimi hafif ovuşturup omzumdan belime sarkan mavi kuşağımı düzeltim. Bu kuşak benim kraliyetten olduğumu gösteren aptal bir kumaş parçasıydı. Yani bir işe yaradığını görmedim.
Koridorda koşarak merasim müziğinin çalındığı zamana yetiştim. Nefes nefeseydim ama değmişti. Bu merasime kardeşim için geldim şimdi ise onun gözünün önünde kral oluyorum. Hyunjin mutluydu gözlerimin içine bakıp gülümsüyordu. Yanıma gelip yan masadaki tacı kafama taktı ve babamın öldükten sonra kalan broşunu yakama iliştirdi.
Yani bir gün bende ölüp gideceğim ve belkide ülkenin yarısı benden nefret edicek. Niye bu kadar mutlularmış gibi kendilerini zorluyorlardılar ki? Belkide onlarda beni öldürceklerdi. Ve şimdi de benden bir seçim yapmamı istediler.
Özel Muhafız Seçimi
Normalde şuanki durumda eski ben olsaydım sevinçten altıma sıçmıştım. Çünkü o günlerde babamın bize verdiği muhafızlar ve vezirlerle geçti zamanım. Hepside asık yüzlü hayat yoksunu insanlardı. Büyüyünce kendi muhafızımın eğlenceli biri olmasını isterdim. Şimdi ise sadece Hyunjin'i korumasını isteyeceğim birini seçecektim.
Bir sürü muhafız adayı yan yana dizilmiş sırtları dik ayakları paralel şeklinde yere bakıyorlardı. O aptal adamın kuralları yüzünden bunu saygı çerçevesinin içinde bir davranış olduğunu varsaymam lazımdı.
Sırayla muhafızlara göz gezdirirken bir muhafızın kafası dik bir şekilde gördüm. Aslında amacım ona kızmak değildi ama niyeyse sesim yükselmişti. Siktir bende o narsist kişilere dönüşüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[Fire Wave | Minsung]
FanfictionDünya'nın bir alt katmanında oluşan bir evren... Ateş ve okyanus yıllardır gizli bir sözleşmeyle savaşmama kararı almasından 78 yıl geçmişti. Bu iki bölümü ayıran Watre dağını geçmemek şartıyla iki tarafta huzurluydu. Tabi şimdilik... Not: Kitabı ar...