Sondan Bir Önce

41 1 0
                                    


Geniş bahçedeki tahtadan oturma gruplarına tüm kuzenler dağılmıştık. Masanın üzeri mezeler, meyveler ve rakı şişeleri ile doluydu. Gelişimin şerefine içiyorduk. Herkes neşeli bir sohbetin içindeydi. Ağızıyla, usulünde içiyordu. Boş beleş konuşmasalar keyifli ortamdı ama ortamın iq seviyesi beynimi kanatacak türdendi.

Sabah beni karşılamaya gelmeyen Adil iti de yanımda oturuyordu. Rakı bardağımı bardağına vurup yüzüne baktım. Yakışıklı herifti şerefsiz, üniversitede karşıma çıksa tavlamak için epey uğraşırdım. Kafasını çevirip yüzüme baktığında hafifçe sırıtıp, "Sabah neredeydin Adil efendi?" diye hesap sordum.

"Babanla tarladaydık." dedi. Bunu tahmin etmiştim. Kafamı yavaşça aşağı yukarı sallayıp, "Bensiz nasıldı buralar?" dedim.

"Aynı." diyip bardağı komple kafasına dikti. Masayı sertçe vurup yeni bir tane daha doldurdu. Geriye doğru yerine yaslanıp, hala ona bakan bana baktı. "Bir şey mi oldu?" dedi.

"Ben soracaktım onu, bir şey mi oldu? Geldiğimden beri değişiksin." diyip elimdeki rakıyı içmeden masaya bıraktım. Sevmiyordum tadını.

"İçmeyecek misin rakını?" dedi. "Sevmiyorum Adil." dediğimde garip bir şekilde gülüp elindekinden büyük bir yudum aldı. Kaşlarımı çatıp sinirle yüzüne yaklaştım. "Ne oluyoruz amına koyayım!" dedim. Göz kontağını bozmadan sadece kafasını geriye doğru çekti. Sanki ben hiç konuşmamışım gibi arkamdaki kalabalığa bakıp, "Ee gençler Işık ablayı bir ziyaret etmeyelim mi?" dedi.

Stresle arkama doğru yaslandım. N'apıyordu bu orospu çocuğu? Abimler beni ne zaman karıya götürmek istese Adil kurtarırdı. Hijyen mijyen bir şeyler sallamıştım ona. Şimdi o beni ateşe atıyordu. Boş gözlerle ortadaki masayı izlerken nefesini kulağımda hissettim.

"Üniversitede alem yapa yapa hijyeni siklemiyorsundur artık kardeşim." dedi. Hiçbir şey demedim. Kafamı tutukça salladım. Herkes hep bir ağızdan gidelim dediği için reddedemedim de. Usulca ceketini üzerine geçirmeye çalışan Faruk abimin yanına gidip şansımı onda deneyecektim. Boğazımı temizleyip söze girdim. "Abi ben bir şey diyecektim."

"He aslanım." dedi.

"Yol yorgunu falanım Işıl mevzusuna katılmasam ben?" dediğimde kaşları çatıldı. Asla anlamayacaktım. Sikişmiyorum diye kızan tek topluluk benim sülalemdi. "Yorgunluğunu atarsın paşam. Yürü." dedi. El mahkum arabaya doğru ilerledim.

.

Işılın mekanından gelip odalara dağılmıştık. Ayça diye yeni bir kızı vermişti bana. Performans sıfırdı anasını satayım. Kıza bir sürü yalan sıkmıştım. Neyse ki müşteri gizliliği vardı da bizimkiler duymayacaktı. Aşağıdan gelen kırılma sesi ile hızlıca doğruldum. Noluyordu lan?

Merdivenleri hızla inip dedemin çalışma odasına destursuz girdim. Yüzü kıpkırmızı olmuş bir Faruk abim onu yatıştırmaya çalışan Adil vardı. Kalın ahşap masanın arkasında oturan dedem ise onları izliyordu. Babam da dedemin karşısında oturuyordu. Girdiğimi duydukları anda hepsi bana döndü.

"Hayırdır?" dedim nefes nefese. Tek tek hepsinde gezindi gözlerim en son Faruk abime baktığımda ise yüzünü ekşiterek kafasını çevirdi. Adil'in ellerini itip cama doğru yürüdü. Asla anlam veremiyordum olanlara. Şaşkın şaşkın abime bakarken babamın sesini duydum.

"Bugün baktığım tarlada mevzu düşündüğümüzden büyük. Ona sinirlendi." dedi. Böyle saçma sapan bir şeye bu tepki mi verilirdi.

"Sabah sen, abin, Adil bir de Osman gidin bakmaya. Hem bu işlere karışırsın vaktin geldi artık." diyen dedeme döndü bakışlarım. Gelir gelmez iş mi yaptırılırdı amına koyayım. İçimden geçenlere tezat bir biçimde kafamı salladım, olur anlamında. Abimin yanına doğru gitmek üzere adım atmıştım ki, dedemin gür sesi ile olduğum yerde durdum. "Çıkabilirsin Eymen. Sabah senin uykunla uğraşamayız birde." diyerek kovdu odadan beni. "Hayırlı geceler." diyerek çıktım odadan. Bunların tripleri ile uğraşamazdım. Hızla odama çıkıp uyumak için kapattım gözlerimi.

.

Sabahın köründe uyanıp kahvaltı ediyorduk. Şafak daha yeni sökmüştü. Horoz bile anca ötüyordu. Tarla kaçıyormuş gibi bu saatte ayakta dikiliyorduk. Karşımda çayımı dolduram annemin suratına baktım. Gözleri şişmişti. "Anne uyu sen istersen, ben hallederim buraları. Şişmiş gözlerin." dediğimde kafasını iki yana sallayıp çaydanlığı ocağa koydu. Omuz silkip kahvaltı etmeye devam ettim. Masanın bir ucundaki abim hiçbir şey yemeden sadece çay içiyordu. Arada öyle öfkeli bakışlar atıyordu ki nefes dahi alasım gelmiyordu. Her an çatabilirdi bana.

"Hadi kalkın iş uzun." diyerek hızla ayağa kalkıp kapıya doğru çıktı. "Önce bir lokmamı yutsaydım, boğazıma dizdiniz yemeği." diye kısıkça söylenerek ayağa kalktım. "Görüşürüz anne." dedim baş selamı ile. Gözleri dolu dolu bir vaziyette o da baş selamı verdi. Kaşlarım anlamsızca çatıldı. Hızla arabaya gidip ön koltuğa attım kendimi. Şoför koltuğundaki abime doğru bakıp, "Annemin canı bir şeye mi sıkkın?" dedim.

"Kavga çıkacak diye korkuyordur." dedi arka koltuktaki Adil.

"Bu kadar büyük bir olay mı bu? Yeni mi aldık tarlayı nerede bu tarla?" dediğimde abim sinirle bana dönüp, "Gidiyoruz ya Eymen dön önüne, sus." dedi. Sanki çocuk azarlar gibi. Hiçbir şey demeden önüme döndüm. Uğraşmayacaktım bu deliyle. Zaten yüksek lisans başvuru mu yapmıştım onay mailini bekliyordum. Sonra bir daha görmemek üzere gidecektim buralardan. Azcık daha sıkıyordum dişimi.

Neredeyse bir saatlik yolculuğun ardından daha önce hiç görmediğim bir yere gelmiştik. Daha biçilmiş bir tarla bile değildi. Belli yeni alınmıştı. Bunun için miydi bu kavga denilecek türden bir yerdi. Sadece tek bir ağaç vardı. Baya büyükçe bir şeydi onun dışında genel olarak engebeli bir araziydi. Araba durunca hepimiz çıktık içinden. Abim hızla sigara yaktı. Bana çatmaması için hafifçe önden ağaca doğru ilerliyordum. Şu an ne yapacaktık hiçbir fikrim yoktu. Ne diye bu saatte buraya geldik, adamlar da gelecek mi, bir anlaşma mı olacak hiçbir şeyden bahsetmiyorlardı. Ön sağ cebimden bir sigara çıkarıp ateşledim ucunu. Ağacı izleyerek yavaşça sigaramı içtim.














19.10.2023

Sukha'nın Sonu |BxB|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin