Önceden beni götürdüklerinden daha farklı bir odaya getirilmiştim. Benden bir süre sonra Beyaz da buraya getirilmişti. Bu sefer odamda bolca su da vardı. Her ne kadar susamamış olsam da yudum yudum içiyordum.
Daha fazla içemeyeceğime kanaat getirince bardağı masaya bırakarak yatağın üstüne oturdum. Acaba burda sigara içsem sorun olur muydu? Sorabileceğim kimse de yoktu ve ben biraz daha sigara içmezsem sinir küpüne dönecektim. Uzun süredir uyanık olmanın verdiği yorgunlukla yatağa uzandım. Masaya bıraktığım telefonumu alıp kilidi açtım. Bir umutla çekip çekmediğini kontrol edince bütün umutlarım aniden yok olmuştu.
Kapı açılınca gelen kişiye baktım. Daha önce görmemiştim. Doğrulup yataktan kalktığımda bir şeyler söyleyip eliyle yatağı işaret ediyordu. Oturmamı istediğini düşünüp yatağın üzerine oturdum. Buradaki herkes gibi onunda kolumda bileğini tamamen kaplayan beyaz bir cihaz vardı. Ben yatağa oturduktan sonra cihazını biraz kurcalayıp kolunu benim bedenimin üzerinde gezdirdi. Bunu yaparken gözlerini cihazdan ayırmamıştı. Parmağıyla kasıklarıma doğru tam da canımı yakan kısma hafifçe dokundu. Bunu yaparken bir şeyler de söylüyordu. Acaba doktor falan mıydı? Canım acıyor dediğim için kontrol mü ediyordu?
Yanında getirdiği çantadan minik bir silindir çıkardı. Daha sonra yine çantanın içinde bir şeyler çıkarıp silindirin içine doldurdu. İşini bitirmiş olacak ki, gözlerimin içine baktı. Önce parmağıyla karnımı işaret etti. Bu sırada yine anlayamadığım sesler çıkarıyordu. Daha sonra elindeki silindiri koluma yaklaştırdığında tedirgin olduğum için kolumu arkama saklamıştım. Memnuniyetsiz bir şekilde bakışlarını çekip tekrar çantasına yöneldi. Elindekine benzer bir silindir daha çıkarıp kendi koluna yaklaştırmıştı. Silindiri koluna bastırıp çektiğinde; silindiri bastırdığı yerde ufak bir kan damlası belirmişti. Çantadan bir pamuk alıp bastırdı ve tekrar gözlerimin içine bakmaya başladı.
Bir şeyler söylüyordu ama tek bir kelimesini bile anlayamıyordum.
"İğne mi yapacaksın? Ya bana zarar verirse?"
O da beni anlamadığı için boş boş suratıma bakıyordu. Zarar vermeyecekti biliyorum ama ya iğnedeki şey her neyse benim vücuduma uygun değilse ne olacaktı? Sonuçta bizler başka gezegenlerin uzaylılarıydık.
Bana bakıp birkaç şey daha söyledikten sonra arkama sakladığım kolumu sertçe çekip silindiri koluma bastırmıştı. Ufak bir sızı dışında bir şey hissetmemiştim. Kanayan yere bir pamuk bastırıp yine anlamadığım şeyler söylerek odadan ayrıldı.
Daha bir dakika bile olmamıştı ama oldukça acı veren sancı bedenimi terketmeye başlamıştı. Burada geçirdiğim her saniye beni şaşkınlığa uğratıyordu.
▪︎▪︎▪︎
Adamın bana verdiği ilaçtan sonra rahat bir uyku çekmiştim. Gözlerimi açtığımda hava çoktan aydınlanmıştı. Yatağımın yanındaki masanın üzerinde burnuma kokusu dolan yeni yemekler bırakılmıştı. Birkaç lokma atıştırdıktan sonra yatağa dönmüştüm. Sıkıntıdan ve sigarasızlıktan patlamak üzereydim.
Dizlerimin dibinde yatan Beyaz'ın tüylerini okşuyor ve kendi kendime onunla sohbet ediyordum. Teyzem ve Servet Abim meraktan delirmişlerdir diye düşünüyordum. Geri döndüğümde onlara bu olanları nasıl anlatacaktım? Kesin deli damgası yiyecektim. Beynimde dolaşıp duran düşüncelerle boğuşurken odanın kapısı açıldı.
Hyperion kapıyı sonuna kadar açmış kapının önünde bekliyordu. Yataktan kalkıp masanın üzerine bıraktığım eşyalarımı ceplerime doldurdum. Kapının önünde durup Hyperion'un kolumu tutmasını beklemiştim.
Çembere tekrar girdiğimde süslü koltuk boştu.
"Kral Aethra yakında burada olacak." Hyperion konuştuğunda umutla ona döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pleuron (Uzaylı)
Fantasía'Korktuğunu hissedebiliyorum. Korkma.' Fısıltı gibi bir ses işittiğimde etrafıma bakındım. "Kim konuştu?" Herkes garip bir şey sormuşum gibi bana bakıyordu. "Köpeğin." Aethra'nın oturduğu koltuğun yanındaki kadına baktım. "Ablacım ne kullanıyorsu...