4. Bölüm

20 4 0
                                    


Yüz yirmi beşinci kez anlamadığım bazı sesler duyup dürtülmeme rağmen gözlerimi açmak oldukça zor geliyordu.

"Ne var ya? Bir rahat verin." Sesim uykulu olmasına rağmen sert çıkmıştı. Gözlerimi araladığımda Aethra'nın gülümseyen suratını görmüştüm. Arkadaki camdan havanın henüz aydınlanmamış olduğunu gördüm.

"Daha kargalar bokunu bile yememiş." Söylenerek yattığım yerden kalkıp doğruldum. Nasıl olsa dediklerimi anlamıyordu.

Elini sol koluma atıp kolumu nazikçe çekti. Beyaz bilekliği bileğime yaklaştırırken yüzündeki gülümseme silinmiş ciddi bir hal almıştı. Sanki dünyanın en önemli işini yapıyor gibi ciddiydi.

Bilekliği takarken canımın yanacağını tahmin etmediğim için canımın yanmasına gereğinden fazla tepki vermiştim.

Bilekliği koluma tamamen taktığında üzerindeki ekrandan bir şeylere dokunup duruyordu.

"Sanırım oldu. Anlıyorsun değil mi?"

"Anlıyorum." Onun ki kadar sıcak bir gülümseme gönderdim. Böylesi daha iyiydi. Çemberin dışında da iletişim kurabilecektik.
"Peki canımın hala acıyor olması normal mi?"

"Normal. Bir kaç gün acıyabilir."

Kafamı hafifçe sallayıp bilekliğime göz attım. Hiçbir şey anlamıyordum. Değişik semboller vardı.

"E ben bundan hiçbir şey anlamadım."

"Nasıl yani okuyamıyor musun?"

Kaşlarımı kaşdırıp kafamı hafifçe sağa sola salladım.

Çömeldiği yerden kalkıp kapıyı açtı.

"Eerie'yi çağırın."

Emrini verip odanın içine tekrar döndü.

"Hallettirmeye çalışacağım."

"Olmazsa dilinizi öğretirsin." Alayla gülümsedim.

"İstiyorsan öğretirim."

▪︎▪︎▪︎

Benim için hazırladıkları yeni kıyafetleri giyip aynadaki görünüşümü süzmeye başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Benim için hazırladıkları yeni kıyafetleri giyip aynadaki görünüşümü süzmeye başladım. Oldukça güzel olmuştu. Umarım bizim gezegenimizdeki moda anlayışıyı da bu tarza doğru geçiş yapabilirdi. Üzerimdeki eski kıyafetlerden kurtulmak bedenime de iyi gelmişti. Ormanda koşuştururken oldukça kirlenmiştim.

Eerie, onların dilini okuyabilmem için oldukça çabalamıştı ama ne yazıkki bunu yapmak mümkün değil gibiydi. Önemli olan birkaç komutun sıralamasını öğretmişlerdi. Zaten burada çok fazla kalma niyetim olmadığı için pek de önemli değildi.

Odadan ayrılıp salona -çemberin bulunduğu, taht odası- geçtim.

"Ben hazırım, gidebiliriz." Sesim salonda yankılanmaya başlayınca salondaki herkesin bakışı bana yönelmişti. Portalın bulunduğu ormana gidecektik. Bu kez yalnız gitmiyorduk, konunun uzmanları da bizimle beraber gelecekti.

Pleuron (Uzaylı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin