otuz (f)

966 79 138
                                    

"Ben alırım onları. Sen kapıyı aç." deyip anahtarı uzattı Heeseung. Sunoo anahtarı aldı ve karşısındaki kapıya ilerledi. Heeseung da valizlerle arkasından geliyordu. Sunoo kapıyı açtı ve ardından kendilerini içeri attılar.

Bir senedir biriktirdikleri parayla sonunda bu dağ evini tutabilmişlerdi. İki sene önce Yuna ve Jisu ile geldikleri yerdi burası. Ya o zamandan bu yana çok pahalanmış ya da o zaman garip bir şekilde paraları varmış ki önceden burayı daha kolay kiralamışlardı.

Heeseung valizleri bir kenara bırakıp Sunoo ile beraber içeri yürüdü. Etrafa bakınıp evi gezdiler. Girişte kısa bir koridor, koridorun solunda küçük bir mutfak ve koridorun karşısında bir oturma odası vardı. Oturma odasına girdiğinizde sağdan yatak odası için ayrılmış olan bölümü görebiliyordunuz, arada duvar yoktu. Banyo ise yatak odasına bitişikti. Özünde ebeveyn banyosu olsa da evde başka banyo yoktu zaten. Açık yeşil duvarlar da eve tatlı bir hava katıyordu.

Sunoo gezmeyi bitirdikten sonra yatağa attı kendini. "Hatırladığım kadar güzelmiş." Heeseung gülerek ona yaklaştı ve yanına oturdu. "Abartma. Sanki on sene önce geldik." Sunoo da güldü ve oturdu. "On sene gibiydi ama o zaman aralığı." dedi ve Heeseung'ın elini tuttu. Heeseung tebessüm ederek Sunoo'ya yaklaştı. Küçük bir öpücük bıraktı. "O zaman aralığı hiç yaşanmamış gibi davranıyorduk hani? Üzmüyoruz kendimizi, değil mi?" Sunoo başını sallayıp gülümsedi. Ayrı kaldıkları günler hiç yaşanmamış gibi davranmak istiyorlardı.

Heeseung ayağa kalkıp elini Sunoo'ya uzattı. "Hadi valizlerimizi boşaltalım, sonra da yemek yeriz." Sunoo Heeseung'ın elini tutup yataktan kalktı. "Çabuk olalım ama. Acıktım ben." Heeseung güldü ve başını salladı. Girişte bıraktıkları valizleri yatak odasına taşıdılar. Çantaları boşaltıp odaya yerleştiler.

Ardından Heeseung mutfağa geçmiş, yemek yapmaya başlamıştı. Bir bir sebzeleri doğuruyor, baharatlıyor, kavuruyor, yıldönümü yemekleri için ortaya güzel bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu.

"Sadece dışarda yesek ve sen de şimdi benimle ilgilensen olmaz mı?" dedi Sunoo sevgilisine arkasından sarılırken. Yüzünü Heeseung'ın geniş sırtına gömdü. Heeseung güldü. Sunoo'nun ilgi isteyen halleri hoşuna gidiyordu. "Olmaz. Ben pişirmek istiyorum." Elini önlüğüne silip Sunoo'ya döndü. Kollarını beline sardı. "Seninle yemekten sonra ilgilensem nasıl olur?" dedi ve eğilip kısaca öptü kendinden kısa oğlanı.

Ama Sunoo geri çekilmesine izin vermedi. Ellerini ensesinde birleştirip daha da çekti kendine. Heeseung hemen karşılık verse de gülümsemeden edemedi. Sunoo çekilmeyince kucakladı onu. Sunoo Heeseung'ın omzuna tutunduğunda Heeseung onu karşıdaki boş tezgaha oturttu. Sunoo bir saniyeliğine geri çekildi. "Hâlâ yemek önceliğin mi?" Heeseung dudağını ısırdı ve ellerinin altındaki sevgilisini süzdü. Karşısında onu isteyen güzelliğe baktıkça eriyip gidiyordu. "Aç olduğunu söylediğini hatırlıyorum..." Sunoo dudaklarını büzdü. "Bu evet demek mi oluyor?"

Heeseung gülerek sevgilisinin saçlarına bir öpücük bıraktı ve geri çekildi. Arkasını dönüp işinin başına geçti. "Neden bana yardım etmiyorsun? Böylece daha çabuk hazırlarız." Sunoo tezgahtan inip Heeseung'ın yanına geldi. "Senin için ne yapabilirim?" Heeseung eliyle buzdolabını işaret etti. "Dolaptan et çıkarabilir misin?" Sunoo hemen dolaba yönelip eti çıkardı. Ardından yine gelip Heeseung'ın başında dikildi. "Ne yaptığımızı bile bilmediğim için bana her hareketimi söylemek zorundasın." Heeseung güldü. "Jjamppong yapıyordum. Sen bırak şuraya, ben alacağım." Sunoo dediğini yapıp elindekileri bıraktı. "Ben en iyisi içeri gideyim, sen tek başına daha rahat çalışırsın zaten." dedi pek yardım edemediğini düşünerek ve işten kaçmak için. Heeseung omuz silkti ardından. "Sen bilirsin. İstersen gidebilirsin." Sunoo oturma odasına yönelmeden önce Heeseung'ın yanağına bir öpücük bıraktı.

ex || heesun ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin