1.

416 23 18
                                    

18 Aralık 20??
Bugün tam anlamıyla koca bir hayatın bitiş günüydü..
Saçlarından geçen rüzgarlar Ecel terlerin soğutuyor, Nadir mor gözleri aşağıya bakıp akan trafikteki insanların koşuşturmasını inceliyordu..
İşte onun vatandaşları...
Bir türlü mutlu edemediği çocukları.. Bir yerden bir yere koşuşturarak hayatlarını idame ettiriyorlardı.
Artık onu için bunları hiçbir önemi yoktu..
Biraz daha insanların inceledi. Havada iyice kapamaya başlamış bulutlar son güneş ışıklarının dışarıdan hapsediyor içeriye girmesine İzin vermiyorlardı.
Feribottan inen insanları yürüyüşleri hızlanmaya başlamıştı. Yağmur damlaları nazikçe İstanbul'u üzerine düşüyor, güzelliğini ıslak bir şekilde gösteriyordu..
Ağaçlar, çiçekler, otlar damlalara karşı gövdelerini cesurca germiş tanrının nimetini selamlıyorlardı.. İnsanlar ise tam tersi bir şekilde ev ve dükkanlarına kaçışıyor, onları sanki delecekmiş gibi damlaların altından hızlıca ıslanmamak için uğraşıyorlardı..
Yağış biraz daha hızlandı.
Caddelerinin rögarlarına doğru minik dereler misali sular akmaya başlamıştı. Küçük su birikintilerin üstünden atlayan kediler Sokak aralarına kaçarak sıcak bir yer arama derdindeydiler.. boğazdaki sular köpürdükçe köpürerek kıyıya hızlıca vuruyor; orada rüzgarla beraber hızlanan deniz, gemileri beşik gibi sallamaya devam ediyordu...
Bunları penceresinden isteyen Yaşlı çift bir yandan çayının yudumlayıp bir yandan da Barış Manço'nun unutulmaz eserlerinden olan kayaların oğlunun dinliyordu...

Toprak Ana ile Kaya babanın oğluyum ben....
toprak anam sevgi dolu bereket dolu....
toprak anam sessiz ama toprak anam dopdolu....
toprak anam toprak anam Anadolu
Kadın kocasına baktı; yıllarını geçirdiği, birlikte güldüğü, birlikte ağladığı.....
Her zaman yanında olan saçları ağarmış, yüzü gençliğine elveda etse bile canlılığını yitirmemiş mavi gözlerine..
aşık olduğu adamına.
Adam ise karısının kırışmış ve kurumuş olan ellerin nazikçe tuttu. Pencerelerine düşen binlerce yağmur damlalarıyla, eski duvar saatinin sesi duyuluyordu koca köşklerinde.. İstanbul'un görüntüsü buğulanmıştı. Kadın kocasına dönerek ;
- son yaptığın elbise çok güzeldi. Peki denedi mi? adam ise başka yerlere dağılmıştı.. Mavi gözlerini 75 yaşındaki ama hala güzel Biricik eşine çevirdi.
-hayır dedi.. sonra tekrar İstanbul'un güzelliğine daldırdı kendini. Karısı aldığı cevaptan tatmin olmamıştı. Kocasına merakla,
-neden denemedi? ne zaman yeni bir şeyler tasarlamaya başlasan bitirene kadar hep sorardı...
- bilmiyorum ama önceleri giymek için bir sebebi vardı ama şimdi yok artık dedi. Adam burukça.
Radyodaki şarkı değişmiş daha matemli bir hava bürünmüştü.. Kocasının ne demek istediğini tam anlamasada, daha fazla sormadı..
Yağmur şimdi yerdeki tüm nesneleri çırpar olmuştu.. Sokaklarda hayat belirtisi kalmamış, gök gürültüsü her yeri esir almıştı...
İki yaşlı çift ıslandıkça renkleri ortaya çıkan evleri izlemeye koyuldu...

12.54 Washington Beyaz Saray

- Buraya gelsene bi Brayn. Adam elindekileri mutfağa bırakıp servis odasındaki seslenen kadına doğru yavaş adımlarla ilerlemişti.. Ona bakarak,
-ne oldu Emma? Kadın sabırsızlığın verdiği heyecanla,
-o nasıldı? Yani demek istediğim sinirli miydi, üngün müydü.... Yoksa..
-Emma! Bu bizim ilgenip;konuşma hakkımızın olduğu bir konu değil!
Sakın başkaların yanında açma ya da söyleme..... Adam biraz duraksayarak arkasına ve çevresine uzunca bir süre bakındı.. Derin bir nefes alarak.. Kadının kulağına ;
- Bak biz altıüstü bir saray görevlisiyiz. Her zaman izleniyor olucağız. İşine bak ve paranı al.. Anladınmı! Sakın böyle şeyleri ne içeride ve dışarıda bir daha konuşma hayatından olmak istemiyorsan..
Adam kaşıyla tamammı diye soruyordu.. Bu sözlerin üzerine kadının canı daha da sıkılmıştı. Gözlerini başka yere kaçırarak yaptığı hareketleri bir daha gözden geçirmek kanısına varmıştı.... O sadece ülkesi için endişeleniyordu her Amerikan vatandaşı gibi..
- Brayn yeni absent getirmen isteniyor..
Kapı eşiğinden ona seslenen iri cüsseli siyahi adama döndü. Hemen Emma dan uzaklaşıp öne çıktı.
- Tabi Efendim. Şimdi hazırlıyorum.
Adam bilmem kaçıncı içkiyi servis etmek için mutfağa yöneldi.. Arkasındaki kadına son bir bakış attıktan sonra içki tezgahındaki şişe ve bardağı hazırlamaya koyuldu..
Emma ise öylece put gibi yerinde kalmıştı. Tüm çalışanlar gibi o da çok endişeliydi ama elinden yapabileceği bir şey yoktu. Artık tüm dünya bunu yakın bir zamanda öğrenecekti.....

 Tengri'nin Laneti ( Countryhumans) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin