1. BÖLÜM "11"

266 9 3
                                    


MEL'UN...

Sessizlik karanlığın içinde yankılanırken  ıssız sokakta her şeyden habersiz evinin kapısını örten kurbanıma baktım. Üzerinde ki pahalı gri palto ve kırışıksız , mükemmel lacivert takım her ne kadar zengin olduğunu haykırmaktan çekinmese de  büyük göbeği onun mükemmel görüntüsünü bozmaya yetiyordu. Önce karanlık ve ıssız sokağı endişeli gözlerle taradı , daha sonra kimsenin olmadığına kanaat getirince cep telefonunu çıkararak bir kaç tuşa basıp kulağına götürdü. Gecenin ikisin de kimi aradığını tahmin etmek zor değildi, büyük ihtimalle ona gönderdiğim hediyelerden korkmuştu, hal bu ki ben çok masum şeyler göndermiştim. Onun hediyelerimden bu kadar korkması dudaklarımda soğuk bir tebessüme neden olmuştu.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         

Fazla bile yaşamıştı . Tek gözümü iyice kısarak görüşümü netleştirdim, kırmızı ışık alnında belirdiğinde işaret parmağım çoktan tetiği çekmişti. Önce telefon elinden düştü sonra kurbanım dizlerinin üstüne çöktü. Tam alnın ortasından akan kan burnuna doğru yol çiziyor daha sonra haylazca çenesinden damlıyordu. İşte şimdi tarih tekerrür etmişti.

Sönmeye yüz tutmuş sokak lambası karanlığın içinde bir elmas gibi parlıyordu. Her ne kadar bu görüntüyü ömrümün sonuna kadar izlemek istesem de zamanım kısıtlıydı. Kurbanım hızlı bir şekilde yere düşerken binanın tepesinde ki yerimden kalkıp silahımı özenle gitar kutusuna yerleştirdim. O benim en sevdiğim oyuncağımdı. Siyah deri eldivenle sarılı ellerim yerde ki maskeye gitti. Maske yüzümde ki yerini alırken üzerimde ki ceketin kapşonunu kafama geçirdim. Siyah botlarım betonda sessiz ama hızlı adımlarla ilerlerken binanın eski merdivenlerini hızla indim. Apartmanın siyah hafif paslanmış demir kapısını kendime doğru çekerken eski kapıdan hafif gıcırtılı ses yükselirken ellerim kapının kolunda bir an duraksadı. Sessizlik ve gizlilik benim en büyük takıntımdı. Oluşan aralıktan iri bedenimi çıkartmayı başarmıştım. Kapıyı yavaşça kapatarak küçük kan gölünün süslediği cansız bedene baktım, yanına yaklaşmak için attığım her adım nefret ve huzur doluydu. Bacaklarımı kırarak eğildiğimde maskenin altında ki ruhsuz gülüşüm büyüdü. Canımı sıkan küçük ama önemli bir nokta vardı; ölümü acısız olmuştu. Zedelenmesin diye kutuya koyduğum kırmızı lotus çiçeğini kurbanımın üstüne koyarak kutudaki kırmızı kağıdı alıp onu da özenle çiçeğin altına koydum. Nota son kez baktığımda hafif bir iç çektim, gerçekten onunla yeniden buluşacaktık. " Bir gün cehennemde buluşmak dileğiyle sevgili 11... Mel'un Bakalım varlığımı daha ne kadar saklayacaklardı.

^^^^

Kelimeler yağlı bir urgan gibi boğazıma dolandığında, acıyı damağımda hissetmekten kendimi alıkoyamadım. Ellerim beni bu amansız ölümden kurtarmak için hareket etmiyordu, ya da hareket etmek istemiyordu. Doğruyu söylemek gerekirse ben ne istediğimi bile bilmiyordum. Çehreme yansıyan belirsizlik bunun en büyük kanıtıydı. İçimde öyle bir derin boşluk vardı ki bana kendimi hiçmişim gibi hissettiriyordu. O boşluk her saniye büyürken ben onu seyretmekten başka bir şey yapamıyordum . Sanki... Sanki izlemeye mecvurmuşum gibi. Sanki ölümün bana yaklaştığını görüyor da gelmesini izliyormuşum gibi. Uzun süredir baktığım duvar artık gözlerimi rahatsız etmeye başlamış ve siyah benekler halinde kırık beyaz duvara yansımıştı. Sanki orada çok önemli bir şey varmışta gözlerimi çevirsem yok olacakmış gibi. Belki de o siyah noktalar kurumuş kan lekeleriydi. " Abla... Bunu nasıl yapabildin? "

SUİKASTÇİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin