Eveet, bugün okul gezisi var. Yatağımdan fırladım ve üzerimi değiştirdim. Bugün gezi olduğunu unuttuğumdan biraz geç kalmıştım. "Akıl mı kaldı." Saat sekizde evden çıkmış olmam gerekiyordu. Bu yüzden hemen çantamı hazırladım. Biraz bisküvi, bir şişe su, kulaklığımı, kitap ve şarj aleti aldım. Evden çıkarken Hale, kafama şapkamı geçirip burnuma güneş kremi sürerken güldü. "Dikkatli ol." "Tamam." diye onayladım ve evden ayrıldım. Koşarak okula gittim ve servislerden birine bindim. Şans eseri Kerem de benimle aynı servisteydi. Ona her şeyi anlattığım için içim artık rahattı. Gidip yanına oturdum. Bu gezimiz piknik olacaktı ve tüm gün orada çok eğlenecektim. Kerem çantasını göstererek "Bak! Voleybol topu getirdim." dedi. Uzun bir yolculuktan sonra ,yaklaşık iki saat, servisten indik. Herkes bir yerlere dağılırken hocalar da buradan ayrılmamamızı ve yan taraftaki ormana girmememizi söylüyordu. Tabii ki bunu dinlemeyecektik. "Ne de olsa kurallar çiğnenmek içindir." Tamamen mutlu bir şekilde voleybol oynuyorduk. Kerem bir smaç vurdu ve top ormana kaçtı. Hoppa! Ne oldu şimdi. Kanka az daha sert vursaydın uzaya gidecekti top. Atan alır ben gitmem. "Of ya!" Kerem ormana yürüyordu ama içim onun yalnız gitmesine el vermedi. Oynadığımız diğer arkadaşlar da peşimizden geldi. Mine, Ömer, Tuna ve Buse. Ormana girdiğimizde çok sık ağaçlar vardı. Topun nereye gittiğini bilmediğimiz için her yeri aramalıydık. İkişerli gruplar halinde ayrıldık. Kerem ve ben, Mine ve Tuna, Ömer ve Buse.
Buse
Of, yeter artık ara ara yoruldum. Biraz otursak mı Ömer? "Tamam hadi gel bak şurada bir taş çeşme var. Biliyor musun Ömer, bazen fazla düşünmekten çok yoruluyorum. "Nasıl yani?" Mesela insanların benim hakkımdaki düşüncelerini, sevilip sevilmediğimi düşünmeden duramıyorum. İçimde hep bir boşluk var ve bu boşluğu dolduramıyorum. Kendimi çok yalnız hissediyorum. Ama sana çok güvendiğim için bunları anlatıyorum, lütfen bunları sır olarak sakla olur mu? "Tabi ki de! Sakın merak etme Buse, her yalnız olduğunu hissettiğinde yanında olacağım..."
Tuna
Amma da söylendin be kızım, hadi biraz daha dikkatli ara. "Arıyorum zaten kör müsün?" Ben değilim de sen öylesin sanırım, acele et de bari diğerlerini bulalım. "Neredeyiz biz?" Bilmiyorum ama yakında olmalılar. "Ben susadım." Tam da önemli bir şeyin ortasında susa zaten! "Susuzluğumu ben mi kontrol ediyorum yarım akıllı!" Üff, al yanımda bir şişe getirmiştim. " Iyy iğrenç, ben senin ağzının değdiği şişeden ölsem su içmem!" O zaman zıkkımın kökünü iç! Bak ilerde bir çeşme var, git oradan iç. Tabi iğrenmezseniz prenses hazretleri. "Ha ha ha, ne şaka ama." Kaç dakika oldu gelen giden yok ama illa ki biri buraya gelir. Umarım saat çok geç olmadan bizi bulurlar...
Tunç
Haydi be Kerem amma mızmızlandın bulalım şu topu da gidelim. "Ayağım ağrıyor dedim ya!" Onu topu atmadan önce düşünseydin. "Oğlum senin güçlerin falan vardı, kullansana şunları." Aynen ya zaten bana da kayıp top bulmak için güç bahşedildi! "Tamam tamam sustum." İleride bir çeşme var sanırım. "Ahh" Tuttum! Önüne baksana, az daha düşüyordun. " Ooo, yalnız sarı gözler yakıyor." Telefonun yanında mı? " Yok, seninki?" Hayır. Neyse şu çeşmenin başında oturup biraz bekleyelim.
Ömer
Hala kimse gelmedi, bir şey olmasından korkmuyor musun? "Korkuyorum ama burada garip bir şey var, sanki saatler geçti ama hocalar gelmedi." Off keşke telefonlarımızı piknik alanında bırakmasaydık. "Ömer, çeşmeden su damlıyor ama bunda bir gariplik var." Ne oldu ki? "Bu su kırmızı..."
Mine
Kaç saat geçti, hala gelmediler. Hep senin yüzünden, bizi getirdin buraya, olacağı buydu. "Ben ne yapayım Tunç'u takip ettim." Sana mı kaldı onu takip etmek! Neyse çekil önümden, su içicem! "Öf iyi be, ben biraz etrafa bakacağım." İyi gi- Tu...Tuna! Çeşmeden su damlıyor. "Hadi canım şaka yapıyorsun, ben kahve akmasını bekliyordum." Kes dalga geçmeyi! Bu suyun rengi kırmızı...
Kerem
Ne oldu sana ya? Hiç konuşmuyorsun. "Ne diyeyim ki, son zamanlarda çok olay yaşadım." Ben yanındayım unutma. "Sağol, ben bir elimi yüzümü yıkayayım çok terledim." Tamam. "Ohh mis gibi soğuk su." Tunç! "Ne?" Gözlerin kanıyor! "Nee!" Yansımana bak. "Gerçekten kanıyor, peki ben niye hissetmiyorum? Buldum! Kırmızı, tehlike demek. Sanırım bana önsezi gücü verecek." Harika, hadi bu yeni gücünü kullanıp diğerlerini bul. "Deneyeceğim." "Kerem! Hepsi burada, yanımızdalar."
Duyun beni arkadaşlar hadi! "Tunç..!" Ömer, neredesiniz? "Arkana bak." Sonunda buldum sizi. "Sen buraya nasıl geldin?" Aslında hepimiz farklı boyutlarda ama aynı yerdeyiz. "Peki bizi nasıl çıkaracaksın?" Bana sıkıca tutunun ve güvenin, sizi olmamız gereken boyuta götüreceğim. Mine ve Tuna'yı daha demin aldım. Sıra sizde. "Tuttuk." 3,2,1 çektim sizi. Oh be. Herkes burada. Hadi piknik alanına geri gidelim...
Arkadaşlar bu arada top ormana kaçmamış ormanın girişindeki çalıların üzerinde kabak gibi duruyormuş. Bugün beni buradan almaya Hale gelecek. O yüzden birazdan gideceğim ama saat kaç? "Saat bence beş falandır." "Bence de" Yok artık! Sadece 15 dakika geçmiş. Demek o yüzden kimse bizi aramaya gelmedi. "Ama bu nasıl olur?" "Ayrıca Tunç, bize orada neler olduğunu anlatmadan seni bırakmıyoruz." "Evet, neydi o öyle astral seyahat falan." "Peki kan akan çeşme" "Hepsini anlat!" Ne yapmalıyım? Onlara güvenmeli miyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey Senin Yüzünden
FantasyBu fantastik gerilim kitabı sizi bazen mutlu bazen mutsuz hissettirebilir ama karakterimiz Tunç için işler her zaman yolunda gitmez. Karşılaştığı bazı doğa üstü olaylar sayesinde özel güçleri olan Tunç ablası ve arkadaşlarıyla birlikte tüm bunların...