28

777 63 4
                                    

JIMIN...

Yoongi küfrünü de savurup telefonu yüzüme kapadığında içimi bir telaş kaplamıştı. Hoseok dahil herkes bir anda dönüp bana bakmışlardı.

Taehyung tırnaklarını yemeyi kesip kaşlarını çatarak gözlerimin içine bakıyordu. Ben sana demedim mi? dermiş gibiydi. Jeongguk'un ise içinden sövdüğü, fazlasıyla belli oluyordu.

Namjoon ifadesiz bir şekilde Seokjin'e bakıyordu. Seokjin ise elindeki noodle kutusu ile öylece kalakalmıştı.

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra patlayan kişi Taehyung olmuştu.

"Lan Hoseok sen neden bunu durdurdun ki?! Assaydı ya kendini!"

Hoseok yüzüne ciddi bir ifade yerleştirmişti şimdi. Taehyung'a göz devirdi ve bana döndü.

"Jimin, gerçekten Yoongi'yi görmeyi istiyor musun? Bak eğer emin değilsen-"

Sert bir şekilde yutkundum ve gözlerimin içinin parladığını düşünerek kararlı bir ses tonuyla konuştum.

"Eminim hyung. Yoongi'nin karşısına geçeceğim ve halinden memnun olup olmadığını, gözlerinin içine bakarak soracağım."

...

Arabanın camından, geride bıraktığımız ağaçları sayıyordum. Bu, kafa dağıtmam için en etkili yöntemlerimden biriydi. Ama ne yaparsam yapayım yine de Hoseok hyungun söyledikleri aklımdan çıkmıyordu.

"Kapıma geldiğinde ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Bitkin düşmüştü ve konuşurken sesi çatlıyordu. Onu en son annesinin mezarında öyle görmüştüm. Daha ne olduğunu bile soramadan omzuma gömmüştü kafasını."

Sertçe yutkundum ve gözlerimi hafifçe kapadım.

"Onu eve aldım ve içini dökmesi bitene kadar başında bekledim. Kendini toparladıktan sonra ne olduğunu sordum. Bana, babasının onu aradığını ve onu, tüm sevdikleri ile tehdit ettiğini söyledi. Gerçekten korkmuştu. Gözlerinden okunuyordu. Babasının Yoongi'yi defalarca bu şekilde tehdit ettiğini biliyordum ama Yoongi'nin hiçbirini takmadığını da biliyordum. Çünkü o zamanlar sevdiği biri yoktu."

Gözlerimi açtım ve göz kapaklarımın altında biriken yaşların dökülmemesi için kafamı yukarı kaldırdım.

"Ama artık sevdiği biri varmış Jimin. Hayatına dahil etmek istediği, fakat kendi karanlığında onun da ışığını kaybetmesinden korktuğu biri varmış. İnanamadım duyunca. Çünkü ona sürekli 'duygusuz' derlerdi. Duygularını dışa yansıtmazdı. Gülmezdi, ağlamazdı, sevinmezdi, üzülmezdi... Ama Yoongi bu duyguların her birini dışa yansıtmasını sağlayan biri ile tanışmış, Jimin."

Gözlerimdeki yaşları artık engelleyemediğimi anladım. Tutmanın ne anlamı vardı ki? Saldım gitti. Akmalarına izin verdim ve kafamı yine cama çevirdim.

"Bana gelip 'Hope, hayatını karartacak birini buldum.' dediğinde öyle bir sövmüştüm ki... Pişman mıyım? Hayır. Tekrar olsa tekrar yaparım. Eğer isterse içindeki karanlığı aydınlatabileceğini bir türlü anlatamadım ona. Ama belki de aşık olduğu çocuk ona bunu anlatabilir. Ha Jimin?"

Göz yaşlarım tombul ve kızarmış yanaklarımdan çeneme doğru akarken dudağımın uçunun hafif kıvrıldığını fark ettim. Gülümsüyordum. Hem de elimde olmadan.

"Yoongi'nin hayatını aydınlatabilir misin? Bir daha intihar etmeye çalışmamasını sağlayabilir misin? Onun yüzünü güldürebilir misin? Bunları yapabilir misin Park Jimin?"

Elimin tersi ile ıslak gözlerimi sildim.

"Yoongi sana çok aşık Jimin. Sana zarar gelmemesi için Seul'den Daegu'ya kadar geldi. Sana zarar gelmemesi için kendine zarar vermeye çalıştı."

Gülümsüyordum gülümsemesine ama yine de Yoongi'nin Daegu'ya geldiği gibi kendini asmaya çalışması aklıma geldikçe sol tarafımı bir sızı kaplıyordu.

Sonunda yanımda oturan Jeongguk'un beni dürtmesi ile daldığım derin düşüncelerden uyandım ve derin bir nefes aldım. Yutkundum ve arabanın kapısını açtım.

Önünde durduğumuz şirket pek büyük bir yer değildi. Sanırsam sadece kayıt işleri ile ilgileniyordu.

Aldığım derin nefesi sesli bir şekilde verdiğimde beş arkadaşım da yanımda belirivermişti. Onların bana verdiği cesaret ile şirkete doğru ilk adımımı attım.

Umarım Yoongi benimle konuşmak ister,

Umarım yine lafları ağzıma tıkmaz,

Umarım ona, ondan deli gibi hoşlandığımı söylememe fırsat verir,

Ve umarım, bir daha hayata küsmez.

Derinden - YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin