'13

18 3 1
                                    

Ev kelimesi, söylemi çok basit. İki harf, tek hece, tek kelime. Bazenleri evde hissetmek için gerçekten bir eve girmeye gerek duymaz insan. Bazenleri evde hissetmek için, bir insanın yamacında olmanız yeterli olur.

Evinizin temeli sağlam ise dünyanın en huzurlu insanı hissedersiniz orada. Eğer temeliniz sağlam değil ise her an o ev başınıza yıkılacak gibi hissedersiniz.

Neydi benim bu hissettiğim?

Huzurlu muydum?
Yoksa evim her an başıma mı yıkılacaktı?

Araftı bunun adı. Araftaydım. Ne huzurlu ne de huzursuz. Verdiğim karar pişman edecek gibi hissediyordum sadece.

Tüm hislerimi kaybetmişken böyle bir karar vermem ne kadar doğru kestiremiyordum. Yanlışsa sonuna kadar gidecektim bu yanlışla birlikte.

Lakin doğruysa neden böyle hissediyordum şimdi? Neden sevdiğim adam kollarımın arasında uyuyorken mutlu değildim?

Her şeyi bir kenara bırakıp baştan yepyeni bir sayfa açmaya gelmiştim buraya ama her düşündüğümde bir engele takılıp düşüyordum. Geleceğimizi göremiyordum.

Konuşup hallederiz sandım, gerçekten unuturum sandım. Ama bunu daha ilk günden yapamadım. Gece boyu düşündüm, düşündüm durdum. Bu çıkmazdan kurtulamadım.

Ağladık, teselli ettik birbirimizi. Göğsümde uyuya kaldı ağlayarak. Yine kıyamadım ona. Yine kıydım kendime. Belki saygısızlık ettim kendime, gurursuz oldum.

Yinede sevdiğim adamın yanındayım diyerek avuttum kendimi. Yanlıştı belki, çok yanlıştı. Ama kalkıp gidemedim. Bırakamadım.

Onun bana yaptığını bir kere yaptım, bırakıp gittim. Ama onun yapmadığı bir şeyi yaptım. Onsuz yapamayıp, her an onu düşünüp geri döndüm yanına. Tek başıma gittim, tek başıma geldim.

Yukarıdan ağlama sesi geliyor. Taehyung kıpırdanıyor lakin uyanmıyor. Onu düzelterek yavaşça kalkıyorum yanından. Yukarı çıkıp bebeğinin yanına gidiyorum.

Conan, Conan, Conan.

Benim ona söylediğim isim.

Yavaşça kucağıma alıyorum küçük bebeği. Susması için kucağımda sallıyorum biraz. Mayışıyor biraz, serçe parmağımı ağzına götürüyorum. Hemen emmeye başlıyor, acıktığını anlıyorum.

Kucağımda sallamaya devam ederek mutfağa iniyorum yavaşça. Etrafa biraz bakındıktan sonra mamasını katıyorum biberona.

Kucağımda ki Conan'a dikkat ederek diğer elime biberonu alıp odaya çıkıyorum tekrar. Çömeliyorum yere nazikçe, biberonu veriyorum. Uykulu haliyle hemen emiyor mamasını.

Gözlerim dolu dolu izliyorum onu. Sevdiğim adamın başka bir kadından olan çocuğuna bakıyordum. Yediremiyorum kendime lakin hiçbir suçu yoktu çocuklarının.

Onları suçladığım için kızıyorum kendime lakin elimden hiçbir şey gelmiyor. Eğer affedersem Taehyung'u her gün bu görüntüyle karşılaşacağımı düşünüyorum. Verdiğim kararın yanlış olduğunu anlıyorum.

Yediremiyorum kendime, bundan sonrası için kabullenebileceğimi sanmıyorum. Nasıl hiçbir şey yokmuş gibi bakabilirdim ki onların yüzüne?

Annelerini isteyecekler elbette, her konu açıldığında daha da mahvolacağım. Nasıl yapabilirim ki bunu kendime?

Derin bir nefes alıyorum, sıyrılmaya çalışıyorum düşüncelerimden. Aşağıdan koşuşturma sesleri geliyor, büyük bir hışımla kapı açılıyor. Kucağımda ki bebek irkiliyor.

"Jeongguk!"

Gözlerim hemen buluyor gözlerini, ağlamış uyanır uyanmaz. Ağlıyor yine, dinmiyor göz yaşları. Öylece bakıyor bize. Gülümsüyor. Gelip alıyor kucağımdan bebeğini, yatırıyor yerine.

Yutkunamıyorum, elini uzatıyor kaldırıyor beni yerden. Sımsıkı tutuyor, elleri çok soğuk. Aşağı iniyoruz birlikte. Oturuyoruz yerimize tekrar.

"Gittin sandım." diyor. Elleri ellerimde hala. Bir cevap bekliyor benden. Gözlerimin içine bakıyor. "Gitmek istedim," dedim. beklediği değildi bu, kırılıyor. Devam ediyorum, "ama seni bırakıp gidemedim."

"Her gün böyle mi yaşayacağız biz Jeongguk?"

Ellerime, avuçlarıma küçük buseler konduruyor. Göz yaşları ıslatıyor ellerimi, nefesi kesiliyor.

"Aşkım, ben her sabaha böyle mi uyanacağım?" duraksıyor. Derin nefesler almaya çalışarak devam ediyor. "Geceleri beni göğsünde uyutup, sabah kalktığımda olmayacakmışsın gibi mi hissedeceğim hep? Ansızın yine gideceksin gibi hissediyorum Jeongguk, korkuyorum. Çok korkuyorum."

Durduramıyor ağlamasını. Haklı, her gün böyle mi yaşayacağız. Ben her gün her şeyi yutup hayatıma devam mı edeceğim, her gün kendime saygısızlık mı yapacağım?

"Taehyung." diyorum. Kaldırıyor kafasını, gözlerine bakınca dilim tutuluyor, unutuyorum cümlelerimi. Toparlamaya çalışıyorum kendimi. "Ne yapacağımı bilmiyorum, anla beni, yalvarırım anla beni."

"Jeongguk, veda konuşması yapma tekrar, lütfen. Kaldıramam bunu." Beni kendine çekip sarılıyor. Ürkek bir kuş, göğsümden uçamıyor ama zarar veriyor göğsüme.

"Hayır, hayır veda konuşması değil bu." diyorum. Yanıtlıyor beni hemen, "Ne peki?" geri çekiliyor yavaşça, elleri yüzümde, okşuyor yavaşça yanaklarımı.

"Sadece nasıl alışacağımı bilmiyorum. İki tane çocuğun var Taehyung, nasıl alışacağımı bilmiyorum onlara. Aşamıyorum bazı şeyleri." Dolu gözleriyle izliyor beni, hak veriyor. Elimizden bir şey gelmiyor, bir çözüm yolu yok, bir çıkış yolumuz yok.

"Halledebiliriz, üstesinden gelebiliriz birlikte her şeyin. Söz veriyorum sana." İnanmak istiyorum bu laflarına, yapamıyorum. "Taehyung." diyorum. "Biriciğim." diye yanıtlıyor beni hemen.

"Ne olurdu o gün beni bırakıp gitmeseydin?" Yıkılıyor, göz yaşları akıyor usulca, konuşamıyor. Ağlıyor, ağlıyorum. Çıkmıyor aklımdan, kurtulamıyorum geçmişimizden.

"Özür dilerim, özür dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. İnan geçmişe dönme şansım olsa, ayrılmazdım yamacından." Titriyor sesi, boğazı düğüm düğüm, konuşmakta zorlanıyor.

"Olsun, olsun aşkım." Olmuyor, olmuyor aşkım.

"Jeongguk," diyor, kelimelerini yutuyor. Titriyor. "Eğer gitmek iyi gelecekse sana, iyi olacaksan," duraksıyor, söyleyemiyor. "Git." diyor.

Gitmek çözüm yolu değil. Denedim, yapamadım. İyi olamadım, her gün dahada kötüleştim.

"Hatrım, nasıl ayrı kalayım senden? Sen söyle." Başını önüne eğiyor, yapamıyoruz birbirimizden ayrı kalınca lakin birlikte de olmuyor, bunu biliyoruz.

"Jeongguk, gidersen eğer, geri dönecek olursan seni bekleyeceğim hep. Biliyorum iyi değilsin burada, çok canın acıyor. Gitmek istersin belki. Ama gidecek olursan eğer,"

Susuyor, gözleriyle anlatmak istiyor. Ağlıyoruz ve ağrıyoruz. Kanıyoruz ama yara bandı olamıyoruz birbirimize. Elleri ellerimde, derin nefes alıp devam ediyor.

"Son durağın benim evim olsun."

ıhlamur çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin