6.3

3.2K 192 40
                                    

Sena Şener, teni tenime.

.

"Anne, baba Defne, kız arkadaşım."

Kabul edilme korkusu girdiğimiz her yeni ortamda kendini gösterebilirdi. Ben kolay adapte olabilen bir insan olduğum için bunu hiçbir zaman sorun etmemiştim.

Şu ana dek.

Sevdiğim adamın ailesiyle tanışana dek.

"Merhaba," dedi annesi. Gözlerim onda gezindi. Kumral, ince hatlı gerçekten çok güzel bir kadındı. Ve Onuru gören herkes ilk bakışta söylerdi, sevgilim annesine benziyordu.

Hemde her şeyiyle.

Gülümsedim. Başımı hafifçe sallayarak öne çıktım ve elimi uzattım. Ben öne çıktığımda Onurun eli belime yerleşmişti bile.

"Merhaba," diye karşılık verdim bende. "Tanıştığıma memnun oldum. Nasılsınız?"

Karşımdaki kadın elimi sıkmak yerine nazikçe tuttu ve bedenimi kendisine çekti. Hafifçe bana sarılarak aramızdaki gerginliği erittiğinde Onur tam arkamdaydı, biliyordum. Her şeyiyle bana destek oluyordu. Ne kadar gergin olduğumu bilerek.

Annesinden ayrıldığımızda babası elini uzattı. Onunla göz göze geldiğimizde ise sıcacık bir şekilde gülümsemişti. "Merhaba kızım," dedi gülümsemesi gibi sıcak bir ses tonuyla. "İyiyiz. Sen nasılsın?"

Gülümseyerek bir adım geriye, sevgilimin hemen yanına döndüm. O da elini tekrar belime yerleştirdi ve beni hafifçe kendine çekti.

"İyiyim, teşekkür ederim." dedim gülümsemekten kasılan yüz kaslarımla. Dürüst olmak gerekirse hâlâ çok gergindim.

Onur hemen olaya el attı. "Bizim çıkmamız gerekiyor," dedi kısaca. "Alışveriş yapacağız. Çok fazla işimiz var. Pazartesine kadar yetiştirmemiz gerekiyor."

"Oğlum bari bir çay içseydiniz?" Annesi hafif uyarır tonda Onur'a hitaben konuştuğunda Onur umursamadı. "Biz dışarda içeriz anne," dedi uzanıp çantasını yerden alarak. Çantasının üzerine koyduğu iki şapkadan kot mavisi olanı benim kafama taktı. Ben şaşkınlıkla ve utançla tepki bile veremeden koyu kahve olanı da kendisi taktı ve salaş çantasını omzuna astı. "Hadi görüşürüz," dedi kapıda ikimizi izleyen anne ve babasına kısaca bakarak.

Onlar ise onun bu haline alışkın gibi bir şey söylemeden bizi izliyorlardı. Onur elimi tutup ilerlemeye başladığında babası bana hitaben konuşmuştu. "Bunu saymıyoruz kızım. Yemeğe bekleriz bir gün seni," gülümseyerek ona teşekkür edip ikisine hitaben tekrar memnun olduğumla ilgili bir şeyler söylemiştim. Bu sırada Onur elimden tutmuş arkasını bile dönmeden anne babasına hafifçe bay bay yapmış beni de kendi bedeniyle ilerletmişti.

"Ayy," dedim bahçeyi çıkar çıkmaz. "Çok ayıp oldu Onur."

Gülerek omzunun üzerinden bana baktı. Ardından adımlarını yavaşlattı sanki az önce ailesinin önünden beni kaçıran o değilmiş gibi. Sonra yüzündeki sırıtışla bana yaklaşıp dişlerini elmacık kemiğine hafifçe bastırarak beni ısırdı.

Ve bunu yaparken o kadar keyif aldı ki gülüşü bana kafayı yedirtecekti.

"Ya sen ne tatlı bir şeye dönüştün öyle," dedi gülerek başımı iki eliyle tutarken. Alttan alttan ona bakarken çatık kaşlarım onu daha da keyiflendirdi. Bu defa alnıma, tam kaşlarımın ortasına bir öpücük kondurdu. "Çatma kaşlarını."

"Kaçırdın resmen beni," dedim ters ters.

Ne yapayım dercesine omuzlarını silkti. "Güzelim bizimkiler seni salmazlardı asla. Ve ben seninle saatlerce vakit geçirme şansım varken bizimkilere bunu öldüremezdim. Özür dilerim."

00:20 •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin