3.6

12.5K 521 53
                                    

"Miray, ıslak mendil paketini yollasana."

Miray, elindeki telefonu çimlerin üzerine atıp çantasına uzandı ve içinden ıslak mendil paketini çıkardı. Paketi Cana attığında tam sağ çaprazında duran voleybol topuna uzanıp aldı. Oturduğu yerden ayaklandığında, adımlarının hedefinde voleybol sahası vardı.

Bahçedeydik. Dersimiz boştu çünkü hocanın çocuğu rahatsızlanmıştı. Ben ve Can ders çalışıyorduk. Miray da yanımızda bir şeylerle oyalanıyordu. Hava beklediğimizden iyi olduğundan çimlerin üzerime kurulmuştuk.

Önümdeki kimya sorusunun üzerine kiraladığım işlemleri bir kere daha silmeden önce kulağımdaki kulaklıktan gelen müziğin sesini arttırdım. Yere yüzüstü uzanmış, kitabıma gömülmüştüm. Ama allahın belası soru beni tam on dakikadır uğraştırıyordu.

Silgiyi bırakıp kalemi tekrar elime aldığımda emin olduğum işlemleri bir kere daha tekrarladım. Kaçırdığım nokta neresiydi?

Üzerime bir gölge düştü. Tam o anda biri kalemi elimden aldı ve kenardaki boşluğa soruyu çözmeye başladı.

Kafamı kitaptan kaldırdım.

"Sarp?" Dedim şaşkınlıkla bezenen sesimle. Kulaklığımı kulağımdan çıkarıp boynuma indirdim. Bu hareketimle kafasını sorudan kaldırıp bana bir gülümseme yolladı. "Selam."

Hafif bir şekilde ben de gülümsemiş olsamda samimiyetine anlam veremedim. "Selam?" Dedim sorgu dolu bir sesle.

Çözdüğü sorunun doğru şıkkını işaretleyip kalemi kitabın üzerine bıraktı ve eğildiği yerden ayaklanmadan hemen öncesinde dudaklarını araladı. "Dakikalardır onunla uğraşıyor gibiydin," dedi gülümsemeye devam ederek.

Ona cevap verecektim, yanında gözleri bizde dolanan ancak Canla kısa bir sohbetin içinde olan Onuru görmeseydim.

"Yine de akşam sen de orada ol," dedi tok bir sesle Cana. Gözleri ağır ağır Sarpın üzerinde gezindi. "Belli olmaz. Koç seni ana kadroya çekmeyi düşünüyor."

Ne konuştuklarına anlam veremedim. Çünkü kalbim bir maratonun tam ortasındaymışım gibi delicesine çırpınıyordu sol tarafımda. Öylece durdum ve saniyeler sonra kısaca bana uğrayan gözlerine baktım. Tek kelime bile etmedim.

"Sen niye gelmiyorsun? Dün de yoktun?"

Bende gezinen gözlerini oyalanmadan üzerimden çekti. Kaşları çatılmıştı. Ve yüzünde karşısına dikildiğinizde sert bir şekilde toslayacağnız bir boşluk vardı. Kelimenin tam anlamıyla boş bakıyordu gözleri.

"İşim var benim," dedi kestirip atarak. Ardından çatık kaşlarıyla Sarpa bir bakış attı ve Canın sol tarafından geçip okula doğru yürümeye başladı. Sarp kısa bir süre onun arkasından baksa da kendini hızlıca toparlayıp bize görüşürüz dedikten sonra yanımızdan ayrıldı. Ben de soluk soluğa kafamı, önümdeki kitaba devirdim.

"O da neydi öyle?" Miray, şaşkınlıkla yüklü sesiyle yanımıza yaklaşıp bedenini benim yanıma devirdiğinde başımı kitaptan kaldırıp da ona bakmadım.

Çünkü ben de bilmiyordum. Tavırlarına da, birkaç gündür bok gibi olan moraline de anlam veremiyordum. 

Lütfen kötü bir şey olmasın, diye diledim içimden. Dillendirmeye korktuğum o büyük gerçek gelip onu bulmasın.

"Bu Sarp," dedi Miray. "Ne ayak?"

Onun sorusunu duydum ama önemsemedim. Kafam, az önceki anın içinde takılı kalmıştı. Dalgınlıkla gözlerimi Cana kaldırdım. "Bir derdi var," dedim kısık bir sesle. "Günlerdir ruh gibi dolanıyor. Büyük bir derdi var."

Can, omuzlarını geriye atarak avuç içlerini çimlerin üzerine yasladı. Kafasını iki yana salladı bilmiyorum diyerek. Muhtemelen Onurun bu hali onun da dikkatini çekmişti.

Telefonumu elime aldım.

Bilinmeyen Numara:

Bilinmeyen Numara: En sevdiğin şarkı olduğunu biliyordum bunun

Bilinmeyen Numara: Ve benim sıcacık olan ellerim senin ellerin için her zaman burada olacak. Sıkı sıkıya tutmak için burada olacağım her zaman.

Bilinmeyen Numara: :')

Ve şarkının onun için olan anlamının altında kalarak sol gözümden akan yaşı hızlıca sildim.

Bölüm Sonu.

00:20 •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin