5- Siyah Maske

11 2 0
                                    

ℍ𝕪𝕦𝕟𝕛𝕚𝕟:
"Ah! Yeter dur artık!"

Elindeki ıslak deri kemerle, hâlen derin izler bırakıyordu; sırtıma. Nedenini bilmediğim bir şekilde.

Kim olduğunu bilmiyordum. Yüzünde, sadece gözlerinin gözüktüğü siyah bir maske; Üzerinde ise sadece ellerinin gözüktüğü siyah bir kıyafet vardı. Kısacası sadece gözlerini görebilirdiğim bu kişi beni saatlerdir acımasızca dövüyordu. Üstelik ben nedenini bile bilmiyorum!

"Seni adi şerefsiz, sen bunları hak ediyorsun!"
Vurdu, bir kez daha acımasızca.

"NEDEN YAPIYORSUN BUNU!?"
Acıyla kıvranırken, aynı zamanda ağzımdan çaresiz sesimi kullanarak söylediğim son şey oldu bunlar...

{Bir kaç saniye belki dakika belki de saat sonra}

Acıyla yattığım yerden kalkmaya çalışırken, yere düştüm tekrar. Çünkü bu kişi beni yatağa kelepçelemişti.

"HADİ AMA! BURADA BENİ BU ŞEKİLDE TUTAMAZSIN!"
Kısık sesimin böyle gür çıkmasına şaşırmama vakit kalmadan, kapı şiddetle açıldı. Duvara vuran ahşap parçayla yerimden sıçradım.

Hızlı bir şekilde, tekrardan içeriye giriş yapan siyah beden; yine bana odaklanmıştı.

"Kaşınıyorsun yine."
Çenesi kasılarak, ukalaca söylemişti. Çenesinin ve dişlerinin kasılmasından sinirli olduğu çok belliydi. Belki de onu daha fazla sinirlendirmemem gerekiyordu ama bu hiç benlik değildi.

Hayatım boyunca hep inatçı bir kişiliğe sahip olmuştum. Bunu en iyi Lixie bilirdi. Sahi ya, ne güzel günlerdi...

{Güzel her şeyin sonunun geldiği gibi sonu gelen anılar¹}

"Hyunnn! Verir misinn??"
Yüzünde ki, şakayla karışık sinirle söylediğini cümleden sonra. Tabiki ona istediğini vermedim! Verir miydim? Hiç!

"Umm?"
Düşünür gibi ona bakarken, onun da bana heyecanlı bakışlarını fark etmemle bozdum sessizliği.

"Hayır!"
Koşarak kaçmaya başladım.

"Aish! Gel buraya!"
Oda peşimden beni kovalamaya başladı. Lix, benden kısaydı doğal olarak bacakları da kısaydı. Benim bir adımım, onun iki adımına eşitti. 1.58 olmanın zararı olsa gerek...

En sonunda yorulmuş olacak ki durdu. Küçük yeşil kanepesine tutundu. Soluklandı ve derin derin nefes alıp vermeye başladı. Bende daha fazla kıyamadım ve yanına gittim usulca. Yavaşca öptüm alnından. Elimdekini ise uzattım ona.

"Al Böceğim."
Dedim, gözlerinin içine bakarak...

{Anılardan çıkıp, acımasız hayata dönüş}

"Sana, beni burada bu şekilde tutamazsın dedim."
Halsizdim, yorgun düşmüştüm belki ama hâlâ ona karşı direniş gösteriyordum.

Üzerime doğru gelmeye başladı yavaşça. Yaklaştı, yaklaştı çok daha yakınıma. Nefesinin sıcaklığını hissedecek kadar yakınımdayken durdu, sonunda. Bir kaç saniye öylece baktı, yorgun düşmüş suratıma.

O bakarken bende boş durmamıştım. Bende ona bakıyordum. Sadece gözlerini görebilirdiğim bu kişinin gözlerini ezberlemiştim. Kahverengi iri gözleri vardı. Gözleri kıvrıldı. Ve ben bundan, onun sırıttığını anlayabilmiştim. 

"Neden buradayım ben?"
Daha fazla, olduğumuz pozisyonda kalmak istemediğim için sessizliği bozmuştum. O ise hâlâ yüzüme bakıyordu, aynı surat ifadesi ile.

Çok değil, bir kaç saniye sonra biraz geri çekildi. Ardından, bilincimi kaybetmeme sebep olacak bir biçimde; sert bir kafa attı. Ve evet haklıydım, beni bayıltabilecek kadar sertti. Bilincimi yitirmeden önce duyduğum üç kelime:

"İntikam için bebeğim."
Sonrası ise karanlık...

NightMare... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin