Müjgan, Cavidan, Cengiz, Ercüment ve Ecevit hep birlikte bir masada oturuyorlardı. Önce Ecevit, Müjgan'a baktı. Müjgan rahatsız oldu, gözleri Ercüment'e kaydı. Ercüment de rahatsız oldu. Cavidan'a bakıp gülümsedi. Cavidan da gülümseyerek karşılık verdikten sonra Cengiz'e döndü. Cengiz de başını Müjgan'a çevirdi hemen. Müjgan gülümsedi, Cengiz de gülümsedi. Müjgan tekrar Ecevit'e baktı. Ecevit de saatine baktı ve bıkkın bir edayla:
"Ee, niçin toplandık buraya? Niçin bu sofradayız bu gece?" dedi
Cengiz çatalını ve bıçağını yavaşça tabağa bıraktı. Ardından ağzını peçeteyle silip ayağa kalktı.
"Sevgili dostlar, bu gece bu sofranın etrafında toplandık çünkü..."
"Çünkü ne?" dedi Ecevit, yüzünde bıkkın bir ifadeyle.
"Çünkü aranızdan biri karımı skmiş!" dedi Cengiz. Bunu söylerken gayet sakindi. Fakat diğerleri onunkilerden bambaşka duygular içindeydi. Ercüment, Ecevit ve Cavidan şaşkınlık içinde, Cengiz'in söylediklerini anlamlandırmaya çalışıyordu.
Cengiz'in eşi Müjgan öfkeyle ayağa kalktı ve bağırdı:
"Kes be geri zekalı! Ne dediğinin farkında mısın sen!"
"Boşuna tatava yapma burada! Biliyorum beni aldattığını!"
"Saçmalıyorsun şu an! Nasıl vardın bu aptalca sonuca?"
Cengiz, ceketinin cebinde buruş buruş olmuş bir kağıt çıkardı ve Müjgan'a verdi. Müjgan kağıdı yavaşça açtı. Bu bir DNA testinin sonucuydu. Oğulları Tuna'nın babasının Cengiz olmadığını gösteren bir DNA testiydi.
"Allah senin belanı versin! Nasıl yaptın bana bunu?" dedi Cengiz.
"Sana inanamıyorum. Demek ki bu DNA testini yaptıracak kadar güvenmedin bana. Yazıklar olsun. Aramızdaki sevgi, saygı, sadakat bu kadar mıydı?" dedi Müjgan. Hayal kırıklığı ile bakıyordu Cengiz'e.
"Ulan orospu, ne sadakatinden bahsediyorsun sen? Sen beni aldattın kahpe! Başkasının çocuğunu bana kakaladın!"
"Ne olmuş kakaladımsa? Sen iyi bir insan olsaydın ona babalık yapardın! DNA testi değil!"
"Ahlaksız kadın seni! Hâlâ konuşuyor musun bir de?"
Bunun üzerine Ercüment hiddetle ayağa kalktı:
"Ulan sen benim karımı skmedin mi? Hâlâ hangi ahlaktan bahsediyorsun?"
Masa kısa bir süreliğine buz kesmişti. Hemen sonrasında Cavidan da ayağa kalktı.
"Ne? Saçma sapan konuşma! Yemin ederim ki Cengiz'le benim aramda bir şey yok! Bu ne çirkin bir iftira böyle?"
Ercüment donakaldı. Bunu bilen Cengiz üstüne gitti.
"Söylesene Ercüment! Desene, bizim evliliğimiz sahte diye! Benim resmi nikâhlı başka bir karım var desene!"
Müjgan ise bir önceki itirafta takılı kalmıştı.
"Allah'ın cezası seni! Seni ahlaksız herif! Sen bana burada ahlâk dersi verip dışarıda arkadaşının karısıyla mı düzüşüyorsun? Alçak!"
Cavidan ağlamak üzereydi. Bu gerçek ona çok ağır gelmişti.
"Allah seni kahretsin! Beş yıldır evli olduğumuzu sanıyordum! Oğlunun annesine nasıl yaptın bunu?"
"Siktir git! Hangi oğlumun annesi? Bu çocuk benden değil!"
"Ne demek benden değil? Bu çocuk basbayağı senden!"
Ercüment gözlerini Cengiz'e dikti.
"Bu çocuk Cengiz'in çocuğu."
Cavidan ve Cengiz utançla başını öne eğdi. Müjgan donakaldı.
"Bir dakika, siz de mi?"
Cavidan atıldı:
"Evet, biz de. Tıpkı senin benim kocamı ayarttığın gibi!"
Bu sözden sonra Cengiz adeta bir aydınlanma yaşamıştı. Hayal kırıklığı içinde Ercüment'e baktı.
"Sen, benim karımla mı yattın? Sen ne aşağılık bid adamsın!"
"Kes lan! Sen benim iki karımla da yattın!"
"Yavşak! Çocuk da senden, değil mi?"
"Ne münasebet! Kısırım ben!"
Ortalık yeniden buz kesti. Bu sefer gözler, sofranın bir köşesinde usulca onları dinleyen Ecevit'e yöneldi. Ecevit başını aşağı yukarı salladı ve kendinden emin bir şekilde ayağa kalktı.
"Evet, çocuk benden." dedi.
Bu sırada Cengiz, Ecevit'i gözleriyle süzüyordu.
"Yazıklar olsun sana! Herkesten beklerdim de senden beklemezdim!"
"Niçin beklemezdin? Boş zamanlarında pasif gay olduğun ve benimle bir ilişki içinde olduğun için mi?"
Bu sefer gözler Cengiz'e çevrildi. Müjgan ne yapacağını şaşırmıştı. Gerçi şaşırmıyordu artık.
"Vay be! Utanmaz herifler sizi! Koca koca adamlarsınız, birbirinizi mi skiyorsunuz?"
Cengiz, Müjgan'ın yanından usulca ayrıldı ve Ecevit'in yanına geçti. El ele tutuştular.
"En başından beri biliyordun gay olduğumu, Müjgan."
"Hayır, bilmiyordum!"
"O hâlde, sırf babanla sohbet etmek için size sık sık gelmelerimden anlaman gerekirdi."
"Babam mı?"
"Evet, baban. Ben aslında babanı arzuladım hep. Onun da bende gönlü vardı. Fakat bu imkansız bir aşk hikâyesiydi. Bu yüzden aşkımı kalbime gömdüm. Ama ondan vazgeçemedim. Bu yüzden her gün size geldim, her gece sizde kaldım, her sabah kahvaltımı sizde yaptım. Ben en çok babanı arzuladım."
Ercüment ağzı açık dinliyordu dönen muhabbeti.
"Kancayı takmadığın bir ben kalmışım. Helal olsun. Boş ağaç kovuğu bulsan ona da geçirirsin sen."
O sırada TEMA Vakfı kurucularından Sabiha Gündüz koşarak yanlarına geldi. Tiksintiyle Cengiz'e baktı.
"Biz bu ağaçları her türlü felaketten koruduk da Cengiz Bey'in arzularından koruyamadık." dedi.
Ecevit elini hırsla çekti.
"Seni piç seni! Ferhat gibi dağları mı deleceksin, yoksa bizi mi?"
O sırada o meşhur efsanenin kahramanları Ferhat ile Şirin içeri girdi. Ferhat mahcubiyetle bir itirafta bulundu:
"Ağalar, o dağları ben delmedim aslında. Cengiz ağam delmiş. Ben de dağları kimsesiz bulunca ben deldim diye yalan attım. Hemen de yedi enayiler."
Bunu hiç kimse beklemiyordu. Kafalar yeniden Cengiz'e çevrildi ve bir hikaye daha usulca bitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birbirinin Kuyusunu Kazanlar Matinesi
Misterio / SuspensoGerçek bir sinsi kuyu kazmaz, kazdırır.