Sigara

97 14 0
                                    

"Sanırım şu an en çok istediğim şey bu." dedim.

"Ama gördüğün gibi kalkacak halde değilim." diye ekledim. Arabasının kapısını açtı. Kapatma gereği duymadan yanıma geldi. Elini uzattı. Elinden güç alarak ayağa kalkmaya çalıştım. Tekrar canımın acısıyla inledim.

"Ben götürsem daha iyi olacak." dedi. Kafamı salladım. Elimi tutup kolumu kaldırdı ve omzunun üstüne aldı.

"Biraz sabret." dedi.

"Acıyor." diye mırıldandım.

Arabaya normal bir insan 10 saniyede ulaşabilse de 1 dakikadan uzun sürede arabaya ulaştık. Beni şoför koltuğunun yanına oturttu. Şu an daha rahattım. Kafamı koltuğun başlığına doğru geriye yasladım. Arabayı çalıştırdı.

"Beni nereden buldun?" diye sordum.

Saniyeler sonra cevap verdi.

"Kardeşimin yanına gidiyordum ve yolun kenarında duran güzel bir kıza yardım etmem gerektiğini düşündüm." cümlesini bitirirken sonra bana doğru dönüp gülümsedi.

"Öyle diyorsan öyledir." dedikleri hoşuma gitmişti.

"Ben nereye gittiğini sormadan seni arabaya bindirdim de nereye gidiyordun?" elini direksiyondan ayırmayıp bana baktı.

"Aynı yere gidiyoruz, ben de annemi yanına gidecektim." dedim.

"Annen? Demek onun için geliyordun hastaneye." bu sefer yüzünü bana çevirmedi.

"Evet, 1 yıldır orada kalıyor."

"Sorunu ne?"

Olanları anlatmak için erken olduğunu düşünüyordum. Gözümü camdan dışarı ayırmadan bir şey demedim. Derin nefes aldım.

Nefes alışımdan anlamış olsa ki "Özelse sorun değil." dedi.

"Hayır özel değil ama erken olduğunu düşünüyorum." dedim.

"Anlayış gösteriyorum." dedi.

"Son iki gündür her yerde karşıma çıkıyorsun." dedim.

"Rahatsız mısın güzelim?" dedi.

Güzelim, iyiymiş.

"Hayır o anlamda söylemedim, sadece şimdiye kadar hiç konuşmamış olmamız biraz saçma ve ilginç."

"Önceden ilgimi çekmiyordun." dedi saniyesinde.

Cevap verme gereği duymadım. Biraz sinirlendim. İki günde ne sanıyordu bu kendini?

Hastaneye geldiğimizde arabayı park etti. O arabasının kapısını açtığında dışarı çıkmaya çalıştım. Ayağım üzerine basmayı denedim. Biraz daha iyiydim.

"Dikkat et." dedi yanıma doğru gelirken. Kolumu yine tutup kaldırdı.

"Gerek yok." dedim kolumu çekerken.

"Sen bilirsin." dedi üstelemeden.

Ben bilirim tabii.

Hastane kapısının önünde Elmas Hanım'ı gördüm. Sigara içiyordu. Beni görünce gülümsedi.

"Daha iyi mi?" dedim Elmas Hanım'a. Salisesinde annemi sorduğumu anladı.

"İyi, baya baya konuşuyor." dedi bakışlarını Ecevitten ayırmadan.

"Sevindim." dedim, cevap vermedi.

"Ecevit ben, tanıştığıma sevindim." dedi Ecevit elini Elmas Hanıma doğru uzatırken. Gülümsedi Elmas Hanım.

"Bende." dedi Elmas Hanım Ecevit'in elini tutarken. Sigarasını söndüren Elmas Hanım bizimle beraber içeri girdi. 2. katı çıktıktan sonra Ecevit'e yöneldim.

"Senin kardeşin bu katta değil miydi?"

"Aynen, nasıl haberleşiriz?"

"Yarım saat sonra çıkış kapısında görüşürüz." dedim.

Beni bıraktıktan sonra Elmas Hanımla merdivenlerden çıkıyorduk.

"Yakışıklı çocukmuş." dedi.

"İlgilenmiyorum, dün tanıştık." diye mırıldandım.

"Daha yirminin başındasın ve etrafında bir sürü erkek vardır eminim, güzelsin ayrıca. Biriyle ilgilen derim..." dedim. Cevap vermedim lakin soğuk gözükmemek için güldüm.

Annemin odasının kapısı açıktı. Annem arkasını dönük bir şekilde camdan dışarı izliyordu. Kapıyı tıklattım.

"Nasılmış benim annem?" Odaya girdim. Yüzünü bana doğru çevirdi ve ayağa kalktı.

"Hoş geldin kızım." dedi kollarını sarılmak için bana doğru açarken.

"Hoş buldum." dedim. Annem hayatta tutunabileceğim tek daldı benim için. Elmas Hanım bize doğru baktı.

"Ben sizi yalnız bırakayım en iyisi." dedikten sonra odadan çıkıp kapıyı kapattı.

Annemin odasına iki kişilik, çiçek desenli, alçak bir koltuk vardı. Annemi elinden tutup koltuğun yanına götürdüm, oturdum.

"Nasılsın?" dedi annem.

"İyiyim canım, sen?"

"İyiyim. Baban nasıl, gelmiyor artık yanıma." dedi annem.

"Babam..." sesim titredi. Gözlerim dolmuştu. Ayağa kalktım. Sol gözümden akan ilk damla saniyesinde sildim.

"İyi o da." dedim.

"Ara sıra gelsin. Küs mü bana? Gelmiyor, özletti kendini."

"Niye küssün canım, yoğun sadece." dedim. Gözümden akan ikinci damlaya engel olamadım.

"Ağlıyor musun sen?" dedi annem ayağa kalkarken.

"Yok canım, ne ağlaması." dedim ikinci göz yaşımı da silerken.

"Bak gülüyorum bile." Sanırım hayatımın en yapmacık gülmesiydi.

"Bir şey mi oldu kızım?" dedi annem.

"Bir şey olmadı anneciğim, sen beni merak etme." dedim. Tekrar sarılma isteği duydum anneme.

"Seni seviyorum kızım, unutma bunu." dedi.

Annemle sarılırken kapıya tıkladı biri. Kapıyı açmak için kapı kolunu kendime doğru çektim.

"Görüşmeniz gittiyse gidebilir miyiz?" dedi Ecevit kızarık gözlerle. Ağlamış mıydı bu? Ecevit'in arkasından Elmas Hanım girdi.

"Hem senin annenin uyku saati." dedi nazik bir sesle.

"Peki." dedim sadece. Anneme sarıldım tekrar.

"Seni seviyorum, anne."

"Seni seviyorum, İkra."

Kapıdan dışarı çıktığımda son kez dönüp anneme el salladım.

"İyi misin?" dedim Ecevit'e.

"Değilim, kardeşime deli teşhisi koyulmuş." dedi.

"Benim anneme de koyuldu. Son 1 yıldır ilk kez dün konuştu. Ne diyebilirim ki? Üzüldüm." dedim 1. kata inerken.

"Ben ona söz vermiştim İkra. Bana yardım istermiş gibi baktı o gün. Sen deli değilsin dedim o kadar. Sözümü tutamadım." Üzgün olduğu o kadar belliydi ki içim sızladı.

"Senin yapabileceğin bir şey yok." dedim moral verircesine. Çıktığımız anda cebindeki sigara paketini çıkardı. Çakmağıyla dört kez üst üste sigarasını yakmaya çalıştı, yakamadı.

"Sikeyim böyle işi." dedi çakmağını yere doğru fırlatırken. Cebimdeki çakmağı çıkardım. İlk deneyişimde yandı ve sigarasına doğru tuttum. Sigarasını içine çekti.

"Boks maçına gidelim mi?" dedi nefesini dışarı verdikten sonra.

AŞKIN ÖLÜMCÜL TARAFIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin