Duvar yıkılmış, Almanya birleşmişti ama bu birleşme henüz sadece kağıt üzerinde olan bir birleşmeydi. Hala batı ile doğu ayrımı tüm açıklığıyla göz önündeydi. Batıdakiler sahip olduğu refahı kimseyle paylaşmak istemiyorlardı ve bu konuda sonsuz bir haklılık duygusu taşıyorlardı. Savaş sonrası bu ülkeyi batıda olan insanlar ayağa kaldırmış onların yarattığı sanayi sayesinde Almanya eski gücüne kavuşmuştu. Doğudakiler ise yaklaşık kırk beş yıl süren bu ayrılıkta hakları olan zenginliğin batı tarafından gasp edildiğine inanıyorlardı.
Her iki tarafından da haklı olduğunu söylediği bu davanın doğu tarafındaki merkezlerinin başında gelen bir şehirdi Dresden. Soğuk savaşın sürdüğü yıllarda Doğu Avrupa ülkelerinden göç eden insanların ilk durak yerlerinden biriydi. Anton’da ülkesi Romanya’dan bu şehre daha iyi bir yaşam kalitesine ulaşmak için kaçak yollarla gelmiş ve burada bulunduğu yıllar içinde ulaşmak istediği yaşama çalışarak ulaşamayacağını anlamıştı.
Doğu Almanya, yönetildiği baskıcı rejimle ülkesinden farklı değildi. İstediği hayat bu değildi ve iki yıl kaldığı Dresden'i terk edip ülkenin batısına geçiş yaptı. Batıdaki şehirlerde sık sık yer değiştirerek çeşitli etkinliklerde boy gösteriyor ve burada tanıştığı insanlar sayesinde hiç çalışmadan hayatını sürdürüyordu. Yeni hayatını sevmiş bundan vazgeçmek istemiyordu. Gençliğinden itibaren hayalini kurduğu yaşam tarzını sürdürmek için her türlü ahlaksızlığı yapmaya razıydı.
Zengin ailelerin kızlarıyla kurduğu gönül ilişkileri bazen de kaçamak yapmak isteyen evli kadınlarla yaşadıkları sonucu onlardan kopardığı mücevherler ve paralarla lüks sayılabilecek bir hayat yaşıyordu. Bu kadınlarla olan ilişkileri ayyuka çıktığında kafasında tasarladığı miktarı alıp başka şehre geçiş yapıyordu. İnsanlar ahlaksızlık yapmaktan çok bunun duyulmasından çekiniyorlardı. Anton bunun bilincindeydi ve bu sayede pazarlık konusunda eli güçlü olan hep o oluyordu.
Monika ise diğerlerinden farklı olarak insanın hayatında karşısına bir kez çıkabilecek büyük ikramiye gibiydi. Babasından sevgi görmemiş bu genç kadın sayesinde sonsuza kadar lüks yaşamını devam ettirebileceği maddi imkanlara kavuşabilirdi. Monika, Anton için kolay bir avdı. Bu kolay avın önündeki en büyük engel, sevgilisi Monika'nın babası Herrman Prunkvoll'dü. Bu gaddar adam ikna olacağa benzemiyordu.
Anton, karşısına çıkan buna benzer bir durumla karşılaştığında belirli bir miktar para koparıp ilişkiyi sonlandırma talebini kabul ederdi. Bu sefer bu yöntemi tercih etmedi. Çünkü Herrman zorlu bir adam olsa da Monika’nın asla ona inanmayacağından emindi. Bu gaddar babanın bir süre sonra yumuşayacağını düşünüyordu ve sonrasında alacağı ödül bu riske girmeye değerdi.
Her konuşmalarında aşkından vazgeçmeyeceğini ısrarla Herrman'a anlatıyordu. Anlattıkları karşısındaki adamda hiçbir etki yaratmıyordu. Geçmişi ahlaksızlıklarla dolu olduğu için inandırıcılığı yoktu. Aylar süren ikna çabası sonuç vermedi. Monika'yı ikna edip Dresden'e doğru yola çıktılar. Dresden yıllar önce bu ülkeye ilk adım attığı yerdi. Bu şehir onun gibi kaçak yollarla ülkeye girmiş binlerce göçmenle doluydu. Eskiden tanıdığı insanlar sayesinde kolayca bir ev kiralamıştı. Telefon aracılığıyla devam ettireceği ikna sürecinde bildiği bir şehirde, tanıdık insanların arasında olması daha güvenilirdi.
Monika ile babasının arasında geçen son konuşmadan sonra geldikleri bu şehirde ilk yılları sona ermek üzereydi ve bu süreçte Monika’nın yanında getirdiği mücevherlerini satarak lüks hayatlarına devam ediyorlardı. İlk zamanlarda ilişkileri çok iyi ilerliyordu. Yeterli paraları vardı ve bu para sayesinde gönüllerince geziyorlar, hayatın tadını çıkarıyorlardı. Monika, güzel bir kadındı. Böyle güzel bir kadınla hiçbir maddi sıkıntı yaşamadan devam eden hayatı mutluluk vericiydi.
Anton, sürekli aklındaki büyük iş projelerini sevgilisine anlatıyordu. Monika onun bir gün bile çalıştığını görmemiş olsa da sevgilisin anlattığı hayali projeleri can kulağıyla dinliyordu. Bu çalışmama durumu her gün yenisini bozdukları mücevherleri olduğu için maddi bir sıkıntı yaratmıyordu. Tam aksine yıllarca babasının iş temposu nedeniyle eve uğramadığı için eksiklik hissetmiş olan Monika, bu durumdan gayet memnundu. Sevdiği adam sürekli yanındaydı.
Herrman'ın kırılmayan inadı Anton'da gerginlik yaratmaya başlamıştı. Dresden şehrindeki gösterişli hayatları yerini her gün tartışma ve kavganın olduğu bir sürece bırakmıştı. Anton, sevgilisini babasını arayıp gerekirse yalvarmasını istiyordu. Monika yıllar süren itaatten sonra isyan ettiği babasıyla tekrar görüşmek istemiyordu. Tıpkı annesinin hayallerindeki özgürlüğüne kavuşmuştu. Tekrar o esareti andıran hayata dönmektense aç kalmayı yeğlerdi.
Monika'nın yanında getirdiği mücevherlerin azaldığını gören Anton düşünceliydi. Sevdiği adamın peşinden hiç bilmediği bir şehre gelen Monika her şeye rağmen vazgeçmeyi düşünmüyordu. Anton'u seviyordu ve uzun yılların ardından ulaştığı aşk için sonuna kadar mücadele etmeye hazırdı. Son günlerde hakaret dışında bir sözcük duymadığı sevgilisinin her gün anlattığı projelerinin bir gün gerçekleşeceğine ve mutlu yaşamlarına devam edeceklerine tüm kalbiyle inanıyordu. Buna inanmak dışında bir seçeneği asla aklına bile getirmiyordu.
İlk kez biri tarafından seviliyor ve aşk sözcükleri duyuyordu. Bu sözler zamanla yerini kötü olan sözlere bırakmış olsa da tekrarlanma ihtimalini düşünmesi bile içinin umutla dolmasına yetiyordu. Anton’un babasıyla irtibat kurması için gösterdiği ısrarlı tavır onu kızdırıyordu. O gün hastanede aldığı haber tüm kızgınlığını silip atmıştı. Bu haberi sevgiline vermek için koşar adım eve gitti.
Bir çocukları olacağı haberini sevgilisinden öğrenen Anton bu haberi duyunca bir sevinç çığlığı atmaktan kendini alıkoyamadı. Demek baba olacaktı. Bu muhteşem bir haberdi. Attığı çığlıklar eşliğinde Monika ‘ya sarıldı ve onunla dans etmeye başladı.
Monika onun heyecanını görünce çok mutlu oldu. Son günlerde ufakta olsa bazı şüpheleri vardı. Anton'un babası konusunda ki ısrarlı tavırları bu şüphelerin nedeniydi. Gerçekten Anton babasının anlattığı gibi zengin kadın avcısı olabilir miydi?
Monika sevgilisinin çığlığını duyduktan sonra bir kaç haftadır aklından gezinen bu şüpheler nedeniyle mahcubiyet hissetti. Tabii ki babası yalan söylemişti. Eğer Anton, onun dediği gibi bir adam olsaydı çocuğu olmasına bu kadar içten sevinir miydi?
Bir süre sarılarak dans ettikten sonra Anton acil bir işi olduğunu söyleyip evden hızlıca çıkıp gitti. Çıkmadan önce kısa süre sonra döneceğini ve bu haberi kutlayacaklarını söyledi. Ardından baktığı adamı çok seviyordu. İlişkilerinin bir gün düzeleceğine olan inancından bir gün bile vazgeçmemişti. Aşk zor elde edinilen bir olguydu ve boş bırakmaya gelmezdi. Bir an olsun onun için mücadele etmeyi bırakırsanız, elinizden kayıp gider. Bu gidişi fark etseniz bile artık durdurma şansınız çok azdır.
Monika aşkı için mücadele etmiş ve kazandığını düşünüyordu. Zaferini kutlamada önce bu zafere neden olan karnındaki çocuğu düşündü. Onu kendisine veren Tanrı'ya binlerce kez şükretse az gelirdi. Babasından birgün bile sevgi görmemişti ve çocuğunu sevgiyle büyütmeye kararlıydı. Ölen annesi yanında olsa o da bu habere çok sevindirdi. Monika'nın gözlerinin içi gülüyordu. Geleceğe umutla bakmasına yetecek bir sevgilisi ve karnında taşıdığı çocuktan daha büyük mutluluk olamazdı.
Anton evden ayrılırken, Monika sağ elini karnına koymuş ve çocuğunu hissetmeye çalışıyordu. Anton bir daha dönmedi. Monika ömrünün sonuna kadar bir daha görmediği sevgilisinin attığı sevinç çığlığını ve ettikleri dansı aklından bir gün bile çıkaramadı. Bundan sonra hiçbir şey güzel olmadı her şey günden güne çirkinleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vahşetin Karşı Konulamaz Hazzı
Mystery / ThrillerAcılar içinde geçen bir hayat. Yaşadığı ve yaşattığı acılar asla affedilmez. Vahşetin hazzını bir kere tadan insan, insan olmaktan çıkar. Bu hikayeye bulaşmayın, vahşete ortak olduğunuz an vazgeçmeniz imkansız olur...