Üç gün su gibi hızlı geçmişti ve sonunda festivale gideceğimiz gün gelmişti.
Sabahleyin, akşam heyecandan uyuyamamama rağmen dinlenmiş bir şekilde uyanmıştım. Yani öyle demek isterdim. Gözümü yine Atsumu'nun mükemmel ötesi(!) sesiyle açtım. Şarkının adını asla hatırlayamıyordum. Belki 7 ya da 8 yıl önce falan dinlemiştik en son. Ama bu aptal hala hatırlıyordu.
Banyoya girdiğimde karşılaştığım manzarayı ne siz sorun ne ben söyleyeyim demek isterdim ama söyleyeceğim. Tarağı mikrafon olarak kullanıyordu her zamanki gibi ama asıl olay "tilki" sesi çıkarıp "tilki" taklidi yapmaya çalışmasıydı.
Eğer uyku sersemi olmasaydım bu anlar kayıt altına alınmıştı.
Ben gülmekten yerlere serilmişken 'tsumu sanki daha çok güleyim diye daha da abartılı yapmaya başladı. Ben de dayanamayıp onu banyoda tarağıyla başbaşa bırakıp müthiş(!) sesi eşliğinde bize kahvaltı hazırlamaya gittim.
Bugün Atsumu da Omi-kun'uyla dışarı çıkacağı için erkenden kalkmıştı.
Festival bugün sabahın erken saatlerinde etkinliklerle başlamıştı aslında. Rin bizim biraz gecikeceğimizi önceden düşünmüş olacak ki bir arkadaşına bizim kuracağımız çadırlar için de yer tutmasını söylemiş. Bu yüzden çok acele etmeden hazırlanmaya başladım. Bugün Rin bize kahvaltıya gelecekti. Gerçi 'tsumu Omi-kun'uyla kahvaltı da yapacağı için bizimle olmayacaktı.
'tsumu sonunda süslenmesi bitince aşağı inip kendince manken yürüyüşü yapıp bir tur etrafında döndü. Sonra bana bakıp göz kırptı.
Nereye kusabilirim!??!!
"Nasıl olmuşum?"
"Bok gibi."
"Teşekkürler sen de öyle."
Bu kısa konuşmamızdan sonra dışarıdan korna sesi yükseldi ve 'tsumu hızlıca ayağına ayakkabılarını geçirip çıkmaya çalışırken merdivenlerde henüz bağlamamış olduğu bağcıklarına basıp düştü. E buna da gülünür yani.
Gülmekten gözümden yaş gelirken Rin'in de karşı kaldırımda gülmekten yarıldığını gördüm. Kiyoomi-kun hakkında konuşmuyorum bile. O benden daha bile çok keyif almış olabilir bu durumdan. Daha sonra 'tsumu'dan sağlam trip yiyecekti.
Sonunda Rin ile kahvaltıya oturduğumuzda ortama rahatsız edici bir sessizlik hakimdi. İkimiz de arada konuşmak için ağzımızı açıyorduk ama bir şey demeden susup kahvaltıya devam ediyorduk.
Kahvaltımız da nihayetinde bittiğinde artık çıkmak için hazırdık. Rin bir arkadaşının bizi buradan alacağını ve birlikte gideceğimizi söylemişti. Bu yüzden arkadaşının gelmesini beklemeye başladık.
Ayakkabılarımızı giyip dışarı çıkmıştık ki kapıda Kiyoomi-kun ve 'tsumu vardı. Biz 'tsumu'yla birbirinize şok içinden bakarken Rin ve Kiyoomi-kun aga moduna geçmişlerdi. Bunlar ne ara arkadaş olmuştu ki?!
Rin ile Kiyoomi-kun' un selamlaşma faslı bitince dönüp bir ağızdan bize açıklama yaptılar. Aslında bu planı Rin ve Kiyoomi-kun beraber yapmış ama Kiyoomi-kun piçlik yapıp Rin'i 'tsumu'yla beraber gitmek adına satmış. Bunun üzerine Rin de benimle gitmek için Kiyoomi-kun'nun biletini bana vermiş. Kiyoomi-kun da Atsumu ve kendi için en baştan bilet almış derken beraber gitmeye karar vermişler hal böyle olunca. Yani olaylar bir tık saçma gelişmişti ve ben, şahsen, hala nasıl birlikte gitmeye karar verdiklerini anlamamıştım ama olsun.
Festival alanına dört buçuk saatin sonunda gelmiştik. Kiyoomi-kun arabayı park etmiş ve Rin de bizim için yer tutan arkadaşını arıyordu.
Bu sırada bize doğru mavi-yeşil gözlü, piercingli biri yürüyordu. Yanlış düşünmüyorsam festivalde çalacak gruplardan birinin üyesiydi. Ve sonra bana günün ikinci şokunu yaşatarak o da Rin ile gayet samimi bir şekilde selamlaştı. Bu Rin'in tanımadığı biri var mı ya?!
İsminin Keiji olduğunu öğrendiğim çocuk bize bayağı iyi bir yerde yer tutmuştu. Burası heryere ne uzak ne de yakındı. Burası o kutsal alandı. Heryere eşit mesafe. Neyse.
Çadırlarımızı kurup biraz dinlendikten sonra bir şeyler yemek için büfenin olduğu yere gittim. Diğerleri uyukluyordu zaten. Hızlıca sipariş ettiğim yemeği yiyip bizimkilerin yanına gittim.
Festivalin ilk konseri yarım saat sonra başlayacaktı. Hep birlikte pufların olduğu yeşillik alana geçtik. Gecenin ilerleyen saatlerinde sahnenin yakınındaki kalabalığa katılmanın daha eğlenceli olacağına karar kılmıştık. Puflarda bir yandan şarkıya eşlik ederken bir yandan da bira ve patatesin keyfini sürüyorduk.
Ne ara buraya geldik hiçbir fikrim yok ama şuan deliler gibi zıplayarak şarkıya büyük bir kalabalıkla beraber eşlik ediyorduk. Burada kimse kimseyi umursamıyordu. Ay çarptıymıştı, ay ezdiymişti kimsenin umrunda değildi. Herkes zil zurna sarhoştu. Gerçi bizim de çok bir farkımız yoktu. Zaten 'tsumu ayakta bile duramadığı için Kiyoomi-kun aramızdan biraz erken ayrılmıştı. Rin'in de nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu ve bu kalabalıkta onu aramak gibi delice bir şey yapmak da aklımdan geçmiyordu. Nasıl olsa aynı yere dönücez. Bir dakika BİZ RİN İLE AYNI ÇADIRDA MI KALICAZ!?? Neyse bu konu hakkında yarın da heyecanlanabilirim, şuan da bunun sırası değil.
Sonunda son şarkıyı söylediğini duyurmak için küçük bir ara vermişti Keiji. Bir iki yudum su içip ardından kalan içkisini shot attıktan sonra kaldığı yerden devam etti.
Bağıra bağıra asla bilmediğim bir şarkıya eşlik ediyordum ama oldukça eğlenceliydi. Grup son şarkısını da bitirdikten sonra baterist, yanlış hatırlamıyorsam adı Koutarou'ydu, ayağa kalkıp Keiji'nin gitarını bırakmasını bekledi ve onu tüm kalabalığın karşısında öptü.
Kalabalıktan nidalar yükselirken bir anda Rin yanımda belirdi. Yüzüme anlamsız anlamsız baktı ve sonra gülümsedi. Ben de ona aynı şekilde anlamsız anlamsız bakıyordum. Ama O beklemediğim bir şey daha yapıp bana günün üçüncü ve son şokunu yaşattı, beni öptü. Sonra da kolumdan tuttup beni kalabalığın arasından sıyırarak çadıra sürükledi. Ama daha çadıra girmeden sızdığı için onu taşımak zorunda kaldım. Aslında beklediğimden hafifti. Onu nazikçe çadıra yatırdıktan sonra yanına kurulup uyudum.
Bu şekilde festivaldeki ilk günümüzü bitirdik.
----------------------------------------------------
Bu kurgunun nereye gittiği hakkında hiçbir fikrim yok.
(830 Kelime)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wasting Time - SunaOsa
FanfictionYaz tatilinde ne yapacağı hakkında hiçbir fikri olmayan Osamu kendini Rintarou'nun planlarına dahil olmuş bir şekilde bulur.