1-Vakitsiz Ekilen Tohum Yeşermez.

14.3K 230 64
                                    

Bölüm şarkısı ile beraber okumanı isterim! Bu ilk bölüm, burası kocaman bir gökkuşağının hemen altında yer alıyor. Ufak bir ağaç ev gibi hayal edebilirsiniz, her renge, herkese ayıracak yerim var. Hoş geldiniz kocaman. Burada rahat rahat yorum yapabilir, eleştirebilir, istediğiniz gibi ulaşabilirsiniz bana. Kalbimde herkese yetecek yer var. 🌻🌈

∆;;

Boş bir sokakta, cılız bir ışığa sahip olan sokak lambası son gücüyle karanlığa dayanıyordu.
Diğer lambalar sönmüştü, hepsi güçlerini yitirmişlerdi belli ki.

O son yanana çok imrendim o gün, bir açılıp bir kapanıyor ama yine de ne kendisini ne de sokağı o amansız karanlığa mahkûm etmiyordu.
Benim aksime.

Yalnız kendini değil, içindeki tüm evreni karanlığa gömen bir zavallının aksine.
Yanacak gücüm kalmamıştı, ateş yakabileceği her yeri yakar ve ancak o zaman sönerdi.
Olimpos'un sönmeyen ateşi olan Yanartaş bile bu kadar uzun zamandır yanmamış gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Ne zaman bitecekti içimde yanacak yerler, ne zaman sönecekti bu harlı ateş?
Kafamdaki düşünceleri kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum boş ve soğuk sokakta yavaş yavaş ilerlerken epey sarhoştum.
Her şey yaşanmadan önce böyle bir durumda olsam, kahkahalar atardım.
Bir sarhoşken beş sarhoş gibi davranırdım, sabahlara kadar gülerdim, yakın bir arkadaşımın kucağına koyardım başımı ve ona anlatırdım balkondaki çiçeklerden birisini nasıl ölecekken yeşerttiğimi, yavru kedileri ne kadar çok sevdiğimi.
Pembeliklerinin nasıl sevimli göründüğünü, kedilerin minik patilerini; saçımı okşardı o günün kucağına başımı koyduğum talihsiz kişisi.
Cıvıl cıvıl bir şeyler anlatırdım gün ışığı odaya sızan dek.
Ve sonrasında iki birayla çok sarhoş olmuşum ya güya, sızıp kalırdım.
Hiç şaşmazdı, kendi toy zamanlarımı hatırlarken kendimden utanmak yerine o çocukça ve belki de aptalca davranabildiğim zamanlara dönmeyi çok istedim.

Utanç verici davranabilmek, olduğun gibi kabul görmek büyük lüksmüş.
Birilerinin sizi sevdiği sanrısına kapılmanız, hiç kimsenin sizi sevmediği gerçeğinden çok daha yumuşakmış. Yalanlar hep çok tatlıdır ya, aynen öyle. Gerçeklik, çok kaba birisi.
Adımlarım iyice savsaklaştı, çok içmiştim. Yanağımdan akanları unutmak için ağzımdan akıtmıştım acı sıvıları.

Alkol, yüksek doz uyuşturucu, seks, kavgalar, açlık, uykusuzluk.

Yalım dedim kendime tam da o cılız bir şekilde yanan sokak lambasının altında durdururken,en az onun ışığı kadar cılız olan bedenimi,
Yapmamalısın bunu kendine, böyle uzun süre devam edemezsin;ya açlıktan ya da kendine bakmamaktan öleceksin, öldürüleceksin belki de tehlikeli birisine bulaşırsan kendinde değilken.
Kendi sesimden öğüt veren cümleler duymaya alışkın değildim, zihnim genelde ya beni suçlamak için çalışırdı ya da... Neyse.

Öleceğimi söylüyordu, zavallı bir şekilde bir sokak arasında ölecekmişim.
Beni korkutmaya çalışıyordu kendi zihnim, biraz daha yaşamam, biraz daha incinmem için.
Bilmiyordu ki o dün ki ölü çiçekleri dahi görmeye dayanamayan çocuk değildim.
Artık yere ayaklarımı sert basınca ayağımın bir şeyi incitip incitmediğini düşünmüyordum.

Ölümden korkmuyordum.
Yalan.

Beni kimse hatırlamayacak, doğumum gibi ölümüm de çok sessiz olacak.
Baba, ölmek istemiyorum, yardım edin bana. Ben kendime edemiyorum, içimdeki ışık sönüyor ama ben yaşamak istiyorum, yıldızları saymaya devam etmek istiyorum. Lütfen!

Yardıma ihtiyacım yok.
Bu bir yardım çığlığı.

Telefon rehberimdeki numaralara teker teker göz gezdirdim, dünyada yaklaşık 8 milyar insan varken benim telefon rehberimde arayıp da yardım edebileceğim tek kişi bile yoktu. Tanıdığım insanlar vardı, hatta normal bir insana kıyasla geniş bir çevrem var denilebilirdi lâkin hiçbiri tanıdık olmaktan öteye gitmiyorlardı, yürekten bağlı değildik hiçbiriyle.

Girift ° bxbxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin