* * * * * *
Onu öpmek pek de bir işe yaramamıştı. Buradan hangi dersleri çıkarabiliriz?
Ders 1: Filmlerde ve kitaplarda gördüğünüz her şey gerçek değildir.
Ders 2: Ergen cesaretiyle hareket etmeden önce bir kere daha düşünün, fena rezil olabilirsiniz.
Yüzüme bile bakmıyor, benimle karşılaşınca yolunu değiştiriyordu. Derslerde hemen arkamda oturmasına rağmen benimle konuşmuyordu...
Kısacası, o geri zekalı aylardır benden kaçıyordu. Peki ya ben bu durum karşısında ne yapıyordum? Evde oturup içine edilmiş hayatıma lanet ederken televizyon karşısında çekirdek çitliyordum.
Şaka tabii ki, Aisha Jackson vazgeçer mi? Gururumu ayaklarımın altına alıp kapısında bekliyorum, nasıl vazgeçmiş olabilirim ki?
Kapısında beklemek demişken... ÇIK ARTIK ŞU KAPIDAN DA OKULA GİT APTAL!
Bir dakika, iki dakika, üç, dört, beş... Okula geç kalıyorsun, Parker, her zamanki gibi! Ve bu sefer ben de sana katılmak zorundayım.
Kapının açılma sesiyle, heyecanla oturduğum çimlerden fırladım. Tam karşısına dikildim ve yorgun iki çift kahverengi ile karşılaştım.
Önceki hayatında koşu yarışı birincisi olduğunu düşündüğüm kalbim deli gibi atıp nefesimi keserken anca konuşabildim. "Peter!"
Eliyle, önünden çekilmem için hafifçe beni itti. "Aisha, hiç uğraşamam..."
Ne?
Ne demek uğraşamam!
"Benden kaçmanın ne kadar saçma olduğunu ne zaman anlayacaksın?"
"Senden kaçtığımı kim söyledi?"
Sinirle güldüm. "Bilmem? Mesela... Davranışların?"
"Zaten okula geç kaldım, Jackson. Ne söyleyeceksen söyle."
Jackson mı? Emir kipi mi? Şu bacaksıza bak ya! SEN KİMSİN DE-
Sakin, Aisha. Gururun bir anlamı yok şu an...
"Beni tehlikeye falan atmıyorsun ve benden uzaklaşarak beni korumuş olmuyorsun. Aksine, uzakken başıma bir iş gelmesi daha olası."
"Anlamıyorsun..." Durdu. Sinirle nefes aldı ve konuştu. "Seni sevmiyorum. Büyüdüm artık. Ne yapmaya çalıştığının farkına vardım."
Bir şey mi yapmaya çalışıyormuşum? Benim niye haberim yok peki bundan? "Ne yapmaya çalışıyormuşum?"
"İlgi manyağısın, Jackson. Sen tam bir ilgi manyağısın. Sekiz yıl! Koskoca sekiz yıldır seni seviyordum ve bunu umursamadın! Her seferinde beni aşağıladın ve ben her seferinde aptal gibi sana geri döndüm!" Gözleri doldu. Sesi titrememişti, o öfkesini kusuyordu... "Gideceğimi anlayıca ise ucuz bir öpücükle beni tutmaya çalıştın!"
"Ne? Peter, ben-"
"Git, Aisha." dedi daha sakin bir sesle. "Daha fazla kırılmak istemiyorsan git ve bir daha benimle konuşma." Bana omuz atarak yanımdan ayrıldığında öylece gidişini izledim. Yanaklarım, sıcak gözyaşı ile ıslandığında omzumu ovuşturdum. Hayır, omzumun ağrısı kırık bir kalpten önemli değildi. Tüm acıyı suçsuz kemiğe yüklüyordum. Haklıydı, ben bir ilgi manyağıydım. Sevgisinden hoşlanmıştım... Bu yüzden de onu sevmemiş miydim zaten? Can yakıyordu ama haklıydı işte. Tam bir sürtük gibi davranmıştım ona!
Bir daha görüşmemeliydim, canını yakmamalıydım. Yapamazdım, onun da yarası vardı ve hiç de taze değildi. Yüzlerce kez ölmüştü o. İçinde tuttuklarını dışa vurmasıyla yarası biraz iyileşmiştir umarım...
Gömleğimin yeniyle gözlerimi sildim. Ellerimle yelpaze yaptım onlara, kızarıklığı çabucak gitsin diye. Burnumu çektim, kendime gelmeye çalıştım. Kabullenmiştim artık, okula doğru attığım her adımda tekrarlıyordum aynı şeyi. Hak ettin, Aisha. Az önce sana söylenen her şeyi hak ettin. Artık vazgeçmenin zamanı geldi.
* * *
Evde, masamın başında oturuyordum. Önümde ders kitabım açık, kalemim elimdeydi. Halbuki odaklanamıyordum, sıfırın altına düşen moralimle bu pek mümkün olmuyordu doğrusu.
Mental sağlığım da iyi değildi. Dakika başı pencereme bakıyor, Peter var mı yok mu diye kontrol ediyordum. Belki de pencereyi tıklayacak ve açmamı isteyecekti. Göğsündeki kocaman yaranın acısıyla bayılıp kalacak ve ben de onun yarasını dikecektim. Hiçbir şey olmamış gibi beraber uyuyacaktık tekrar...
Hayır, kimse yok.
Kalemi kitabın arasına sıkıştırdım ve kitabı kapattım. Sandalyemden kalkıp sırt üstü yatağa uzandım, karda melek yaparcasına kollarımı ve bacaklarımı açtım. Tavanı izledim öylece. Henüz babasını kaybetmiş olan Gwen'in benle ve Peter'la olan ilişkisini kesmesini düşündüm. Kavga etmiştik bugün, tıpkı Peter'la olduğu gibi. Benzer kelimeler. İlgi ve manyak. Benzer cümleler. Kalbini daha fazla kırmak istemiyorum.
Seni sevmiyorum.
Seni sevmiyorum.
Seni sevmiyorum.
Yalan mı, gerçek mi?
Tuzlu sıvı yine gözlerimden yana süzülürken ne kadar zayıf olduğumun farkına vardım. Tüm hayatım bu iki kişiye mi bağlıydı cidden? Terk ettiler şimdi beni, ikisi birden. Devam edecek miydi hayat? Ederdi, değil mi? Ne de olsa, güneş yine doğuyordu dünyaya.
Ama bana değil.
Suçlu arıyordum. Bazen bu ben oluyordu, lanet ediyordum kendime. Bazen de, şimdi de olduğu gibi, Peter oluyordu.
"Aptal!" diye mırıldandım. "Aptal Peter! Şimdi şuracıkta öldürülsem haberin bile olmayacak! Yanımda değilsin, seni aptal! Ve bu dinmeyecekmişçesine acıtıyor!"
Nefes almak kolaydı, zor olan rahatça alabilmekti ve bu şu an için neredeyse imkansız bir şeydi.
Bir insanın yok olurcasına sevmesi normal miydi?
* * * * * *
Biraz kısa ve depresifti kabul ediyorum sksvslshksbehslbd
Ama dedim, ben bölüm atmıyorum lan
Bir şeyler yapmalıyım
Hep güllük gülistanlık da olmamalı
Böyleceeee böyle bir şey ortaya çıkmış oldu
Her neyse
Tutmayayım sizi ajsıdgdşdglndlwbs
Sihirli günler!
07.04.23
~Deniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Belası // Peter Parker (DÜZENLENECEK)
FanficPeter Parker ve Aisha Jackson. İki dahi. İki baş belası. Ve şey... İki aptal ergen! (Ara verildi → 23.06.23) (Tamamlandı → 23.12.23) #1 aisha (17.01.23) #1 may (17.01.23) #1 örümcekadam (15.03.23) #1 parker (04.07.23) #1 spidey (29.01.24) #1 andrewg...