7

169 26 23
                                    

W

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

W

İnsan vücudundaki her uzvun; evrenenin her hengi bir yerindeki her hangi bir şeye benzer olduğunu duymuştum. İşte fasulyenin böbreğe, zencefilin mideye, beyinin cevize benzemesi falan.

Ama düşünmek eyleminin değirmen taşına benzer olacağını hiç tahmin etmemiştim. Bilinen tek düşünen canlı olan insanın aslında bir değirmen taşından farkı yok-muş.

Bunu ne zaman ve nasıl farketmiş olduğumu açıklayayım. Geç saatte yemek yedikten sonra geç saatte yataklara geçiyoruz ve mavi kazağımla hemencecik uykuya dalıyorum. Sabah erken kalkmıyorum ama günlerimin acısını çıkaracak kadar çok da uyuduğumu düşünmüyorum.

Jay hemen sağımda yerde uyuyor. Ve inanın uyurken hiç masum gözükmüyor. Yüzünde alaycı gülüşlerinden biri yok yada bakayım Heeseung bana ne diyor diye gözünün içine bakmıyor. İfadesiz bomboş yüzü gözleri kapalı olmasına rağmen korkutucu bir his veriyor bana. Heeseung'u merak ediyorum o an. Nasıl uyuduğunu bilmek istiyorum. Bir tıkır da ikisini karşılaştırıyorum. Dakikalarımı alan uyuyan Jay'i izleme seansımdan sonra odayı seyretmeye başlıyorum.

Perdeler koyu renk. Nedense içimden bir ses bunları Jay'in sipariş ettiğini söylüyor bana. İnanılmaz ferah duran ama aslında o kadar ferah olmayan bir oda. Duvarlar bomboş. Konsolun üstünde irili ufaklı birbirinden alakasız biblolar var. Gri-krem tonlarıyla donatılmış yalnız halı açık yeşil.

Zaman geçiyor oda da beni cezbedecek bir şey kalmıyor. Hemen solumdaki mutfaktağın ayrıntılarını inceleyeyim biraz da diyorum. Sarmıyor. Resmen sıkılıyorum.

Ah diyorum. Bu çatıya başımı sokmasaydım hiç sıkılır mıydım? Sokaklar caddeler beni hiç bunaltmazdı, canım hiç sıkılmazdı. Kinaye mi yapıyorum, cidden böyle mi düşünüyorum yoksa kendime laf mı dokunduruyorum; işte onu anlayamıyorum.

Sonrası tam benlik hareketler. Evin içinde hiç bir yere sapmadan -çekindiğim için- ayakkabılarımı giydiğim gibi yokuşlu mahalleye atıyorum kendimi. Öyle ki yüzümü bile mutfak musluğunda yıkıyorum. Çok fena da Heeseung'u görmek istiyor gözüm ama dedim ya çekiniyorum. Kapının önünde hayatımda gördüğüm en karizma araba 67 mustang duruyor hem de turuncu. Biraz ilerde büyükçe bir park var. Bir kaç teyze ve biraz amca eşofman takımlarıyla birlikte parkı istila etmişler. En güzeli benim mavi kazağım.

Birine saati soruyorum.

Sekizi çeyrek geçiyor.

Birinden de fırın yolu tarifi alıyorum.

Şurdaki binanın sağından dümdüz ilerle. Ana caddeye çık. Heykelin tam arkasında. Caddeye çıkınca heykeli hemen görürsün zaten.

Sağolun.

Öyle bir heyecanlıyım ki. Sanki ilk maaşımla anneme hediye almaya gidiyorum.

Duruyorum.

Kafamdan geçen yersiz cümleler heykeli görmeme rağmen ilerleyemememi sağlıyor. Bildiğin çakılıyorum oraya bir yere. Pot kıran insan çok gördüm ama. Kendine kıranı ilk defa görüyorum. Kendime darılıyorum. Böyle yersiz konuşan cüretkar insanlara arama mesafe koyarım. Kendime bir hayli mesafeliyim artık.

sıfırdan geriye say, taegyu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin