Aynadan kendine baktı, bunu son beş dakika içerisinde ondan fazla kez yapmıştı. İyi görünmek istiyordu, yakışıklı olup Sinem'in dikkatini çekmek ve aynı zamanda şirin olup ailesine kendini sevdirmek istiyordu. Bu onun için çok büyük bir adımdı ve neden davet edildiğini bilmiyordu bile. Sinem ısrarla ailesinin sadece tanışmak istediğini söylemiş olsa da içi içini yiyordu. Hem öyleyse de, neden tanışmak istesinlerdi ki? Sinem'in her arkadaşını tanıyorlar mıydı?
"Yeter artık, çok yakışıklısın işte." Babası sıkılmıştı, oğluna iyi göründüğünü defalarca söylese de ikna edemiyordu.
"Ama iyi anlamda yakışıklı, değil mi?"
"Kötü anlamda nasıl yakışıklı olasın, benim saf oğlum?"
"Bilmiyorum, çapkın gibi? Öyle bir izlenim vermek istemiyorum."
"Emin ol, gayet elin yüzün düzgün şu an." Utku ciğerine hapsettiği havayı serbest bıraktı ve oflayarak yatağına oturdu.
"Bir şeyler eksik gibi hissediyorum, sivilcelerime kapatıcı mı sürsem?"
"Kırmızı halıya çıkmayacaksın, sadece 'arkadaşının' evine gidiyorsun. Sakinleş. Hem kız ağaç olmuştur seni beklerken."
"Öyle mi dersin?" Gözlerini deviren babası cevap vermeye bile gerek duymamış ve onu kolundan çekip odadan çıkarmıştı. "Biraz daha aynaya bakarsan halisülasyon görmeye başlayacaksın."
Sinem ise annesini uyarıyordu o sırada. "Sakın saçma sapan şeyler sorma çocuğa. Amerika veya annesiyle ilgili hiçbir şey söyleme."
"Ne diyeceğim be, yemedik sevgilini. Kime ne diyeceğimizi biliyoruz herhalde, oradan bakınca hadsiz birine mi benziyorum?" Kendini koltuğa attı ve eteğini düzeltti. Annesiyle konuşurken yorulduğunu hissediyordu.
"Sevgilim değil, kendi kafanda yazıp oynamayı bırak." Dil çıkaran annesinin ona inanmadığını biliyordu, bir doğruya kafayı taktıysa vazgeçirmek atomu parçalamaktan daha zordu.
"O yüzden mi böyle süslendin?"
"Pantolon ve tişört giymiştim, sen dedin ya 'git üstünü değiştir' diye!"
"Anneye ses yükselmez!" Zilin hemen şimdi çalması için dua etti. Karşısındaki kadın bazen çocuk gibi oluyordu ve bu normalde hoşuna gitse de misafirinin yanında da saçmalaması ihtimali korkutuyordu. Şanslıydı ki duası kabul oldu.
"Ben bakarım!" Küçük kardeşinin minik adımlarıyla kapıya koşmasını gülümseyerek izledi. Kapı kulbuna gücü ancak yetiyordu. Lüle lüle saçlarını iki yandan toplamış, çiçekli tokalarla süslemişti. Prenses kostümünü giymişti, ablasının geçen yıl hediye ettiği elbiseyi giymeyi çok severdi. Anaokulu mezuniyet töreninde de aynı kostümü giymişti doğum gününde de. Şimdi ilk defa yüz yüze göreceği ama daha önce fotoğraflardan gördüğü genç adamla tanışacağı için heyecanlıydı ve aynı kostümü gitmekte ısrarcı olmuştu. Yeni insanlarla tanışmayı severdi fakat Utku için ayrıca hevesliydi, belki ablasının bir türlü kabullenmediği heyecanını hissetmişti.
"Hoş geldin Utku Abi!" Ablası Gül'ün aksine kısık bir sesle selamlamayı ve baş selamını yeterli bulmuştu. Utku da aynı şekilde çekingence ev halkına selam vermiş ve gülümsemişti. Gülüşündeki gerginlik açıkça belli oluyordu. Orta yaşlı kadın sırtını sıvazlayarak içeri buyur ettiğinde aptalca bir şey yapmamak için her adımı için iki kez düşünüyor ve dikkatle etrafı inceliyordu.
"Ne içersin tatlım? Gazoz var, portakal suyu var, çay veya kahve de alabilirsin."
"Şimdilik sadece bir bardak su alsam olur mu, efendim?" Ayşe Hanım mutfağa gittiğinde Sinem ortamdaki gerginlikten rahatsız olmuştu, daha doğrusu, Utku'nun gerginliğinden.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Bulsana Bana | texting
Novela JuvenilSinem: Sevgili bulsana bana ° Utku: Sevgili arıyormuşsun ve adayların en uygunuymuşum ° [texting]