Gözlerimi odamın tavanına açtığımda yorgunca nefesimi bıraktım. Elimi, ağrıyan başımı ovuşturmak için alnıma getirmemle kapı çaldı. Elimle yavaşça başımı ovarken "Gir," diye mırıldandım.
Avuçlarının arasında tepsiyle içeriye giren Uraz ile yatakta yavaşça doğruldum. Tepsiyi, masamın üzerine koyduktan sonra yatağımın kenarına oturdu. Başım çok ağrıyordu ve ağrısı midemi bulandırıyordu. "Çok yoruldu bugün, hem bedenen hem de zihnen, başının ağrımasının nedeni bu. Biraz bir şeyler ye, daha sonra ilacını iç." Tepsiyi kucağıma koydu ve bana yavaşça gülümsedi.
Bunları yollayan kişi ne yapmamı istiyordu veya neden beni seçmişti? "Hala algılayamıyorum Uraz. Bana bunları gönderen kişi her şeyi nereden biliyor?" Başımı hala ovmaya çalışırken Uraz elimi avucunun içine koydu, sonrasında bakışlarını elimden yüzüme çıkarttı.
"Bilmiyorum ama öğreneceğiz sinirli pandam." Demesiyle çatılmış kaşlarım, şaşırmış şekilde açıldı. Yüzümün gevşemesi başımın ağrısını hafifletirken Uraz gülüyordu. Evet, artık itiraf etmeliydim ki Uraz ve Soner benim için sadece bir koruma ya da bir eğitmen değildi; onlar benim ruhumda ki çocuğun koruyucularıydı.
"Bana öğrettiğin o silah eğitimleri sırasında sana suikast düzenliyeceğim Uraz!" Diye ona bağırdığımda kapı açıldı. Soner'e "beni kurtar" der gibi bakış attıktan sonra Uraz'a döndüm. Sinirli panda nedir ya? Cidden her an Uraz'ı öldürebilirdim.
Bazen beni çıldırtıyordu ama onu da Soner'i de çok seviyordum. Ne olursa olsun onlar benim çocukluğumdu, onlar için her şeyimi ve herkesi feda ederdim. Onlar benim en büyük destekçim, üç kişilik ailem olmuşlardı. Bizim ailemiz: Soner, Uraz ve Elis'ten oluşuyordu. Başka hiç kimseye yer yoktu ailemizde. Hiç kimse yokken, onlar beni yanlarına alıp, kardeşleri yapmışlardı.
Onların üzerimde ki haklarını asla ödeyemezdim, onlar benim ailemdi. Benim olmayan ailem, olmuş; her şeye rağmen beni gülümsetmişlerdi. Herkese bencilce davrandığım yerlerde onlar için kendimden ödün dahi veriyordum. Onlar, benim için her şeye karşı dururlardı.
Ağlayan bir insan değildim. Çocukluğum da yaşadığım şeyler ve Uraz ile Soner'in verdiği eğitimler duygularımı köreltmişti. Duygularımı yönetmemi, bunun yanı sıra ise duygusuz gibi görünebilen biri olmamı sağlamıştı her şey. Şuana kadar ağladığımı hiç hatırlamıyordu, Uraz'la Soner'in beni bulduğu geceden sonra sanırım hiç ağlamamıştım. Ne kadar ilginç bir şey.
Zihnim de dolanan şeyleri silmek için gerçek dünyaya döndüm. "Al şu dağ ayısını başımdan!" Kesinlikle dağ ayısı onlar için uyumlu bir tamlama ve benzetmeydi. Soner gülerken başını iki yana sallayıp bana yaklaştı. O da Uraz'ın yanına oturduğu ama Soner bana daha yakın yerdeydi.
Başımın sızlaması ile tepsinin içinde benim için getirilen yemekleri hızlıca yemeye başladım. Yemeklerim biter bitmez ilacı ağzıma atıp bir bardak suyu kafama diktim. Su boğazımdan aşağıya doğru, içimdeki yangını söndürmek ister gibi indi.
Gözlerim içimdeki çocuğun koruyucularına kaydı. Yatağıma sırt üstü uzanmış ikiside beni izliyordu. "Benim yatağım üç kişilik değil!" Diye gıcıklık yaptığım sırada ikiside kahkaha attı. Arkamdaki yastığa alıp aynı anda ikisinede vurdum. Duygularımı sadece bu ikilinin yanında ortaya çıkartmam açıkça benim zaafımın onlar olduğunu belli ediyordu.
"Seninle uğraşmak ne kadar yorucu, biliyor musun sinirli pandam?" Uraz'ın alayla söyledikleri beni daha çok sinirlendirirken, onlara vurmak gibi saçma bir şeyin yastığıma eziyet olduğunu düşündüm. Yataktan kalkıp tam ortalarına uzandım. Yatakta yanlamasına uzanmamıza rağmen yine büyük bir yataktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
72 Sahte Yaşamlar
Mystery / ThrillerBir şirket 72 tane ailesi olmayan çocuğu kaçırır, çocukların üzerinde deney yapıp klonlar. Deney yaptığı çocukları öldürür ve klonları onların yerine koyar. Polis ise çocuklar geri döndüğü için bu davayı kurcalamaz zaten şirketin arkası güçlü olduğ...