Dudaklarımı hareket ettirip üst dudağını dudaklarımın arasına alıp emdim. Beni kucağına doğru çekti. Sesimi çıkartmadan usulca oturdum. Ellerimi ensesinde birleştirdim. Dudaklarından nefesimi aldım. Yaşar gibi. Alt dudağımı ağzının içine çekip o da emmeye başladı. Dudaklarımızın ıslak sesi beynimi uyuştururken kendimi sakinleştirmek için en ufak bir çaba sarf etmedim. İlk defa her şeyi oluruna bıraktım. Dudaklarıma eziyet ederken de sesimi çıkartmadım. Sessizce öpüştük. Gözlerimden yaş düşmeye devam etti. Bağıra çağıra ağlamak istedim ilk defa. Ben en son çocukken içli içli ağlamıştım.
Kollarını belime dolayıp beni kendine hapsetti. Göğüslerimiz çarpışırken ağzımdan küçük bir inleme çıktı. Nefes nefese geri çekildim. Parıldayan gözlerine baktım. Biri bans böyle güzel bakabilir mi sahiden? Yoksa bu bakışlar da mı yalan? Hayatım hep yalan mı doğru mu diye sorgulamakla geçti o yüzden bu sefer hiç sorgulamadım. Doğru olduğuna inanarak tekrar atıldım dudaklarına. Öpüşünü çeneme indirdi. Hafifçe ısırdı orayı. Çenemden boynuma doğru ilerledi. Sadece sakince saçlarını okşadım. Tenimi dişlerinin arasına alıp çekiştirdi. Ağzımdan anlamsız sesler çıktı tekrar ve tekrar. Beni mahvetmeye yeminli gibi tüm boynumu ısırıp öptü. Zaten hassas ve beyaz olan tenimde kalacak izleri şimdiden tahmin edebiliyorum.
Kalçalarımı ona sürterken sızlandım. Şuana kadar hiç kimseye karşı cinsel bir açlığım olmadı. Sadece okuldayken benden hoşlanan bir kız beni öpmüştü. Onun dışında kimseyle temasım bile olmadı. Ama sanki bu adamın tenini yıllardır ezbere bilir gibiydim. Boynumdan çekilip beni yere indirdi. Tişörtümü ve altımdaki pantolonu çıkarttı. Ben de sessizce onu izledim. İç çamaşırımla onu beklerken o üstünde ne var ne yoksa hepsini çıkarttı. Adem ve havva gibiydik. Benden izin alarak iç çamaşırımı da çıkarttı. Yemememiz gereken bir meyveyi yiyecektik hem de iştahla. Günaha koşar adım gittik çekinmeden. Ben bu adamla günaha gidiyorum dedim içimden. Adem elmasını ısırdım. Onun yediği elma boğazında kalırken ben de elmadan bir ısırık almak istedim. O bilmez ama ben elmayı hiç sevmem.
Kucağına beni tekrar oturtup göğüs uçlarımı ağzına hapsetti. Onun zehirli dudakları tomurcuklarımı mahvetti. Ben şimdiye kadar böyle güzel günah görmedim. Ellerimi göğsüne çıkartıp kaslarını okşadım. Yapılı vücudu zaten hayran olunası. Yaptığım her harekette ilk defa aklıma geçmişimden bir şey geçmedi. Öylece senkronize olduk sadece. İçimi ezdiğinde bile acısa da sesimi çıkartmadım. Tüm gece vücudumuz uyumla dans etti. Ben ağladım o ağladı. Sanki bilir gibiydi her şeyi. Sessizce bedenlerimizi birbirimize sunduk.
Gece soğuğu gelip çattığında yanımda uyuyordu. Sessizdi. Ev sessiz, odam sessiz, gece sessiz. Ama içim hiç susmadı. O yatakta sabaha kadar ağladım. Şimdiye kadar yaptığım her şey için. Yapmayı düşündüğüm her şey için. Yapmayı reddettiğim her şey için.
Sabah olduğunda ikimiz de hiç bir şey olmamış gibi kahvaltımızı ettik. Gülerek bitirdik kahvaltımızı. O gece vücudumdaki bazı yaraları görmüştü.
"Neden yaptın bunları? "
"Canım yandı. "
"Her canın yandığında kendine bunu yapamazsın. Bak neler yaşadın bilmiyorum ama-"
Laflarının gerisini dinlemedim. Benim için bomboş sözlerdi sadece. O bana nasihat vermeye devam etti. Ben de haklı olduğunu söyledim. Her şeye tamam dedim. Kendime bir daha bir şey yapmamaya söz verdim. Mutlu oldu sarıldı bana. Gülerek ayrıldı o evden.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama vücudumuz birkaç kez daha dans etti. İlki gerçekti diğerleri yalandı benim için.
Kasabada bir söylenti baş gösterdi. Changbin eski şerifin kızıyla görüşüyormus. Bir daha dans ettirmedim vücudumu. Ve dediklerimde de haklı çıktım. Kimse benim içimdeki beni sevemezdi. Sorun etmedim. Gerçekten hiç sorun etmedim. Changbin bana açıklama yapmak için konuşmalar yaptı. Ama dinlemedim onu. Haklısın dedim sadece. Gerçekten haklısın sorun değil dedim.
Zaman ilerledi. Mahsullerim kocaman oldu. Onları hasat edip pazarda sattım. Tüm köylüyle hasat zamanını kutladık. İçkiler, danslar, eğlenceler. Çok güzel günler geçti. Changbinse hala bana gülümsüyordu. Ben de ona gülümsedim. Herkes oradayken eline dokundum.
"Bugün çok güzel olmuşsunuz şerif. "
"Teşekkür ederim. "
Biraz aramızda muhabbet ettik. Havadan sudan konuştuk. Köylü gene bans kız ayarlamaya çalıştı. Evimi güzelce temizledim. Kendime birkaç mobilya aldım. Bir gece kendime söz geçiremedim. Onu takip ettim. Nelrr yaptığını görmek için. Kasabayı geziyordu her zamanki gibi. Bir sorun var mı yok mu ona bakıyordu. Her zamanki gibiydi. Kasabalı da öyleydi. Herkes uyanır bahçede çalışır. Akşama kocaman sofra kurar beraber yer.
Akşam evime döndüm. Bir şarap açıp yudumladım. Tok bir sesle kapım çaldı. Kim olduğuna bakmaya gittim. Genç bir çocuk bana bir zarf uzattı. Vakti gelmiş demek ki. Sesimi kısarak teşekkür ettim. İçeri girip şarabımı yudumlamaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nida | BinChan
General FictionHerkesten kaçmak ve uzaklaşmak için geldiğim bu yerde kendimle yüzleşeceğimi bilsem adımımı dahi atmazdım o evden. Çıkıp gitmez, odamın bir köşesinde sessizce ağlar yalnızlığıma sarılırdım. Tüm eşyalarımı küçük bir valize sığdırdım. Onca hevesle ald...