Sabah olduğunda tüm köylü gencin evinin önünde toplandı. Köyün şerifi ne olduğunu anlamak için koşar adımlarla o eve gitti. Başına bir şey geldiğinden korktu. Eve giderken adımları hızlandı. Sonunda eve vardığında kalabalık çekilerek ona yol verdi.
Gencin evinin bahçesindeki küçük malzeme deposundaydı herkes. Koşarak oraya gitti. Bir anda yere yığıldı. Sesini çıkartamadı. Sadece boş gözlerle depoya baktı. Dizlerinin bağı çözülmüştü şerifin. Nefes alamadığını hissetti. Zorla şerifi ayağa kaldırdılar. Depoya girdi gencin vücudunu ipten kurtarıp yere indirdi. Üstünde en güzel takım elbisesi vardı. Şerif seçmişti bu takımı ona.
"Çok şık bir yere gideceğim ona uygun bir şey seçer misin bana? " Demişti o zaman genç. Elleriyle bedeni sarıp yere oturdu. Kucağına çekti bedeni. Göğsünü göğsüne yasladı. Haşır huşur sesler çıkınca gömleğin cebine baktı. Sağ ve sol cebinde iki zarf. Sağ cebinde şerifin düğün davetiyesi vardı. Zarftan tanımıştı şerif. Onu es geçerek sol cebindeki zarfı çıkardı. Ellerinin arasına sıkıştırdı. Ama okumadı. Bedene sarılıp ağladı sadece. Belki gecelerce ağlardı, belki birkaç güne unuturdu. Hiç bir zaman bilemedi bunu genç. Kucağındaki bedeni vermeyi reddetti. Kimseye veremezdi. Öyle diyordu içinden.
En sonunda onu zorla aldılar. Son kez soluyabildi en azından sigara ve ten kokusu karışan bedeni. Buz gibi elleri son kez tuttu en azından. Bunu son kez yapabilmek mi daha iyidir? Yoksa bu ana hiç şahit olmamak mı? Son kez görmemek mi onu o haldeyken?
Cevabı veremedi kendine. Oturdu sadeece o bahçede. Gencin o sıcakta ektiği çiçeklere baktı. Sırtını duvara yasladı. Mektubu çıkartıp okumaya başladı.
"Anlaşılmamak ve yalnızlık.Bir insanı bu derece uçuruma sürükleyen iki seydir şerif. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nida | BinChan
General FictionHerkesten kaçmak ve uzaklaşmak için geldiğim bu yerde kendimle yüzleşeceğimi bilsem adımımı dahi atmazdım o evden. Çıkıp gitmez, odamın bir köşesinde sessizce ağlar yalnızlığıma sarılırdım. Tüm eşyalarımı küçük bir valize sığdırdım. Onca hevesle ald...