2

79 15 17
                                    

4. Ders olmuştu. Fakat ben yakında kafayı yiyecektim. Önceki okulum da da bu kadar ses oluyordu ama nedenini bilmiyorum -tatilde sessizliğe alıştığım için sanırım- birazdan kafam patlayacaktı. Sınıfta o kadar fazla boş kafalı insan vardı ki bir saniye bile konuşmadan veya ses çıkarmadan duramıyorlardı. Bende -belki bir müddet buna engel olurum umuduyla- kulaklarımı kapatarak sıraya yattım. Yok Amına koyayım olmuyor lanet olası sesleri kısılmıyordu. Bende baktım uyuyamayacağım, sıranın üzerindeki kafamı duvar tarafına çevirdim, çantamın açık gözünden az birsey gözükecek şekilde telefonuma bakmaya çalıştım. Kimse görmeyecekti beni zaten varlığım ve yokluğum birdi. sessiz bir çocuğum, insanların pek benimle işi olmaz. Zamanımı böyle geçirerek bitirdim günü.

.....

Eve gittiğimde beni mutfakta yemek hazır bir şekilde bekleyen ailemle karşılaştım. Heyecanlı gibilerdi. Açıkçası Onlara üzülüyorum. Benim gibi, bir arkadaşı bile olmayan çocukları olduğu için. Ailem benden günümü anlatmamı istiyorlar, merak ediyorlar sanırım ne yaptığımı. fakat ben onların merakının karşılığını veremiyorum. Okulda bile tek ilgilendiğim şey telefon iken hayatımda anlatılmaya değer ne olabilirdi ki? Keşke daha sosyal bir çocuğa sahip olsalardı...

Zor bela sorulardan kurtuldum ve kendimi odama attım. Bugün olanları kısa bir şekilde düşündüm. 'Acaba bu sefer herhangi bir değişiklik olucak mı? ' diye merak ettim ve böyle olmasını umdum. Aslında şimdiden bir değişiklik vardı. Bugünkü İngilizce öğretmeni iyi birisine benziyordu en azından parmağımda kalemi oynattım diye bana bağırmamıştı veya gözümün içine o saf nefretiyle bakmıyordu. kısa bir anlığına tekrar o lanet kadın geldi aklıma kabus gibiydi adeta. Uzun boylu, yapılı bir vücuda sahipti ve işi gücü benimleydi. Benden o kadar nefret ediyordu ki derslerde varlığımı yok etmeye bile başlamıştı. Eğer sıra sıra metin okunacak ise bilin ki orada ben okumayacağım. Beni yok sayar ve geçerdi sıramı. Herhangi ufak hatamda cehenneme çevirirdi günümü. Ama çok şükür ki ondan kurtulmuştum. Artık onun yüzünden İngilizceden de soğumayacaktım. İstediğim gibi dilimi geliştirebilirdim artık. Ah gerçekten beni mutlu eden bir olay oldu, teşekkür ederim tanrım.

.....

Alarmımın o sinir bozucu sesiyle kalktım. Hızlıca alarmı kapattım ve kalkıp hazırlandım. Klasik rutin işlerimi yaptım ve okula gittim. Merdivenlerden çıkarken aklıma müdürün onun yanına gelmemi istediği geldi. Eh biraz geç gelmişti bu şey aklıma fakat sorun değildi yani öyle umuyorum. Şu ana kadar okul binasında tek öğrendiğim şey sınıfımın katı ve yeri, giriş - çıkış yerleri ve müdürün odası. Geri kalan hiçbir yeri bilmiyorum. Müdürün odasına geldim içeride birisi vardı sanırım kapısı kapalıydı ve içeriden sesler geliyordu. Bende duvara yaslanıp beklemeye başladım.

2-3 dk sonra içerideki kişi dışarıya çıktı. İşte o an, içeriden çıkan kişiyi gördüğüm an vücudum kas katı kesilmişti. Bu nasıl olabilirdi?
Ne yani beni takip mi etmişlerdi? Hayır bu imkansız amına koyayım! Düşüncelerimden acilen çıkmam gerekiyordu çünkü yüzü bana dönüktü ve beni inceliyordu. Ani bir haraket ile arkamı döndüm ve gitmek için adım atıcak iken "sen..." diye başlamıştı cümleye. Bunu duyar duymaz bacaklarım titremeye ve kontrolüm dışı hareket etmeye başladı. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Hayır şu ana kadar hiçbir şey bilmiyordum. Onun neden burada olduğunu da bilmiyordum. Tanrım Delirecek gibiyim! Kaç kat çıktım bilmiyorum ama yolun sonuna gelmiştim en üst kata çıkmış bir vaziyette buldum kendimi. Kolidorun sonuna doğru yürüdüm boş sınıflar ve kurslar vardı. Bulunduğum katın Aydınlatması da pek iyi değildi. Kendimi Bir an Korku filimlerindeymiş gibi hissettim. Boş bir sınıfın içine girdim, en arka sıralardan birine gittim ve yere çöktüm. Kolumu bacağımın üstüne diredim elimi başıma koydum ve düşünmeye devam ettim. O gördüğüm kişi...

More than friendship// Seungin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin