6

28 4 2
                                    

Pazartesi gününün son derslerine gelmiştik. Bir türlü bitmeyen bir günün ardından bitkin bir şekilde herkes sırasına kafasını koymuş yatıyordu. "Bit artık bit biiiiiittt!!" Jisung sırasında olduğu yerde tepinmeye başladı. "Hayır bide okul bitse neyse daha bunun kursu var....." Minho hyung bizi acı gerçek ile baş başa bırakınca yeniden fark ettik hayatın ne kadar boş ve sıkıcı olduğunu. "Ders beden...." Jeongin son sözü söylemişti. Felix arkadan bağırarak "YA SUSAR MISINIZ ATTIK! SIZ KONUŞTUKÇA BEN KÖTÜLENIYORUM DURUN DURUUUN!!"

"Dokunsak ağlayacak durumda..." Dedim. Minho hyung da "drama Queen işte ne beklersin. Felix ağlama kalk la sanki ders dinliyor işin gücün yatmak bide yoruldum diye zırlama!" Diye felixi çekiştirmeye başladı. "Hyunjini özlediiiğmm!"
"Aman kalkma yerinden lütfen geri yat hyunjin falan yok burada. Iyyy gına geldi 5 senedir hyunjininden puğh." Jisungun sitemi hepimizi güldürmüştü.

Son iki ders bedendi bu yüzden tenefüste spor salonuna indik çocuklarla. Oturup sohbet ederek üstümüzü değiştiriyorduk. Felix katlarda hyunjine bakacağım diyip bize katılmamıştı. Jeongin de aniden "of ya hırkamı sınıfta unutmuşum. iki dakika bir gidip geleyim ben." Dedi ve gitti. Jisung da minho hyunga "hyung fazladan suyun var mı?" Diye sordu. "Yok geçen ders bitti benimde. Su almaya mı gitsek?"
"Olur valla derse girmeden bayılacağım yoksa susuzluktan."
"Bizimle gelecek misin seung?"
"Yok siz gidin bende eşyalarımı toplayacağım."
"Tamamdır."

Spor kıyafetlerimi çantamdan çıkarttım ve giyinme kabinine girdim. Vücudumun üst kısmındaki kıyafetlerimi çıkartırken soyunma odasına birilerinin girdiğini duydum. Jeonginler dir diye düşünmüştüm ki bu düşüncem çok sürmedi. Bulunduğum kabinin tam önünde durdu ayak sesleri. Ve kabinimi tıklamaya başladı. "Dolu." Dememe rağmen her seferinden daha şiddetli bir şekilde ısrarla tıklanıyordu. Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Nefes alış verişte zorlanıyordum. Kabinin en dip duvarına geçip kendimi korunduğuma ikna etmeye çalışıyordum. Kilit zaten fazla sıkı değildi her an açılabilirdi.

Ki açıldı. En sonunda kapıyı tekmelediği için kilit açıldı. Ben gözlerimi sıkı sıkı kapatmış köşede büzülmüştüm bu yüzden içeriye gireni göremedim. Kalp atışımı kulaklarımda hissediyordum korku tüm vücudumu kaplamışt. "insan gibi çaldığımızda açsaydın şu kapıyı şu an zorlamak zorunda kalmayacaktım gerizekalı!" Bu, yeonjun?
"Bana bak!" Diyerek ellerimle kapattığım yüzümü bir hareketle açıp çenemi tutarak kendisine çevirmişti yüzümü. Gözlerim dehşetle açılmıştı. "Ne o canavar mı gördün yoksa?" Sağa sola ufak bir bakış attı sonra bana geri döndü "hani nerede?" Gözlerim ateş gibi yanıyordu, hüngür hüngür ağlamak istiyorlardı.

Bana sanki hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi bakıyordu. "Eee yeni arkadaşların nasıl? iyi anlaşıyorsunuz gördüğüm kadarıyla. Yok eve gelmeler yok bizde çalışmalar falan kendini geliştirmişsin aferim." iç çekerce nefesini verdi. "Ah keşke bizi de unutmasaydın seungie'm. Eskisi kadar eğlenemiyoruz sen yokken biliyor musun?" Çenemdeki elini sıkarak konuştu. Sonra beni süzmeye başladı. "Bende o yüzden biraz eğlenmeye gelmiştim. Ah hemde tam zamanında gelmişim. Vücutun görmeyeli güzelleşmiş. Aha yaraların da iyileşmiş baya." Elini üst gövdemdeki bir kaç kabuklanmış yarada gezdirdi. Gözleriyle de üzülüyormuş gibi bir ifadeyle bir bana bir de yaralara bakıyordu. O şu an...Deliler gibi eğleniyordu..

Gözümden en sonunda bir kaç damla yaş düştü. Yine o iğrenç surat ifadesiyle bana baktı ve elini yanağıma götürüp göz yaşımı sildi. Bir yandan eli yanağımda, diğer yandan ise ayağını arkaya doğru uzatıp kapıyı kapatmıştı. Olacakları az çok tahmin edebiliyorum. Bittim ben.
"Şhhh sakın ağlama biliyorsun sen üzülünce bende üzülüyorum ve buraya sadece birazcık eğlenmek için geldim. Ağlamanı gerektirecek bir durum göremiyorum seungmin."

More than friendship// Seungin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin