"Hadi Jeongin, bahçeye top oynamaya inelim."
"Tamaam."
-
Jeonginin eve gelmesinin üzerinden 4 yıl geçmişti, artık Hyunjin 11 , Jeongin 9 yaşındaydı. Jeongin hâlâ çocuk psikiyatristine gidiyordu, ara sıra ona travmalarını hatırlatacak şeyler yaşıyordu ama Hyunjin her zaman yanında olduğu için kolayca atlatıyordu. Her gün birlikte okula gidip teneffüslerde bahçede birlikte oyun oynuyorlardı. İkisi de birbirlerini öz kardeşleri yerine koyuyorlardı.
Anne ve babaları da çok iyiydi, ikisinin arasında hiç bir ayrım gözetmeksizin Jeongine de bu eve yabancı olduğunu hissettirmiyorlardı. Jeonginin eski evi büyük ve mahalle sonunda olduğu için rahatlıkla her açıdan gözlenebiliyordu, bu nedenle yaklaşık 3 yıl önce yıllardır yaşadıkları mahalleden ayrılıp bambaşka bir yere , siteye taşınmışlardı, Jeongin için. Fakat Jeongin hepsinin ne kadar iyi olduğunu bilse de, sevildiğini hissetse de içinde bir yerlerde hâlâ onları her an kaybedebilirmiş hissi vardı.
-
"Anne biz bahçeye iniyoruz!
Hyunjin elinde topla mutfağa doğru koşmuştu, Jeongin ise ayakkabılarını giyiyordu.
"Tamam oğlum ama bir yarım saat sonra gelin olur mu? Havuçlu kek yaptım yersiniz."
Kafasını salladıktan sonra kapıya koşmuştu, ayakkabılarını giyebilmek için elindeki topu Jeongine atmıştı ama Jeongin tutamamıştı. Top seke seke merdivenlerden düşmüştü.
"Ya tut şu topu bir kere de!"
"Elim cebimdeydi."
Jeongin hâlâ sessiz sakin bir çocuktu, konuşurken ne dediği anlaşılmıyordu bazen.
Hyunjin de ayakkabılarını giydikten sonra bahçeye inmişlerdi. Eski yaşadıkları yerden ziyade burası gerçekten çok fazla güneş alan bir konumdaydı. İkisi karşılıklı şutlaşırken bahçe merdivenlerinden gelen iki arkadaşlarını görmüşlerdi. Bunlar karşı binada yaşıyorlardı.
"Biz de oynayabilir miyiz?"
Biri oğlan biri kız olan çocuklara çevirmişlerdi gözlerini.
"Tabii oynayabilirsiniz, değil mi Jeongin."
Hyunjin gözlerini Jeongine çevirmişti ama Jeongin hâlâ beyaz yazlık elbisesini giymiş, siyah uzun saçlı kıza bakıyordu. Hyunjin ayağının altındaki topu Jeongine atmıştı.
"Oynayabilirler dimi Jeongin?"
"Evet."
Çocuklar da yanlarına gelirken Hyunjin Jeongine yavşak bakışlar yolluyordu.
"Ne oynayacağız?" Uzun saçlarını ensesinde toplayan kıza döndü bakışlar.
"Ne istersen." Jeongin sadece 9 yaşında olmasına rağmen her zaman cebinde olan elleri ve rüzgarda uçuşan saçları ile kızların gözdesi olabiliyordu.
"Yavaş ol abim."
Jeongin Hyunjine ters ters bakmakla yetinmişti.
"Tamam o zaman takım olup yakan top oynayalım."
Aralarında biraz daha iri olan Ha ru nun fikri ile hepsi başını sallamıştı.
"Benimle Ha ru olsun, Jeongin ile de Na rae."
"Bana uyar," Küçük kız Jeongine yaklaşıp elini omzuna atarak gülmüştü. "Sizi çiğneyeceğiz!"
İlk önce Hyunjinlerin sırasıydı ve bir set daha kazandıkları için bir tur daha oynamışlardı. Sıra Jeonginlere geldiği sıra balkondan bağıran annelerinin sesini duymuşlardı.
"Çocuklar hadi kek yemeğe gelin."
Hepsi topu bırakıp eve doğru giderken Hyunjin ve Jeongin arkadan geliyordu.
"Bana bak, Na rae den hoşlanıyor musun len?"
"Hayır ya konuşma şöyle."
"Hmm tabii tabi."
Eve gelip kekleri yedikten sonra biraz evde oyun oynamak istediler ve Hyunjin ile Jeonginin odasına gittiler.
"Oha Jeongin bu oda senin mi? Çok güzel."
Nam rae odaya hayran hayran bakıyordu.
"Abim ile benim."
"Çok güzel değil mi Ha ru?"
Ha ru ise rafta duran arabalara bakıyordu.
"Evet çok güzel."
Nam rae elinde tuttuğu kitabı bırakıp Jeongine döndü.
"Ya Jeongin bir şey diyeceğim, Hyunjin annesine benziyor ama sen ne annene ne de Hyunjine benziyorsun."
Jeonginin bakışları yere dönmüştü. Ne cevap vereceğim bilmiyordu. Hayır, şu an yıllar öncesine dönmenin zamanı değildi.
"O babama benziyor, gerçekten bir görsen resmen aynısı."
Hyunjin el koymuştu duruma, babaları genellikle yoğun çalıştığı için işe geç geliyordu ve bu yüzden arkadaşları onu muhtemelen görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
never mind , hyunin
Fanfiction"Duydunuz mu? Bay Yang tüm ailesini dün gece öldürmüş ve sonra kendi kafasına sıkmış. Polisler herkesin öldüğünü düşünürken çatıda çıtırtı duymuşlar ve baktıklarında en küçük oğlan orada duruyormuş."