9.

739 62 15
                                    

CHAT
@berkesongur: Hic dusmedim mi aklina

@belizustunkaya: Ne bu?

@berkesongur: Sarki sozu canim
sen ne anladin

@belizustunkaya: Hiç
Simru hoca kimya quizini ne zaman açıklar sence

@berkesongur: Bilmem
bilgeyle sikismekten ne zaman vakit bulursa

@belizustunkaya: Ne alaka
herkes tutturmuş Bilge'yle Simru hocanın arasında bir şey var diye
nerden emin olup insanlar hakkında böyle konuşabiliyorsunuz ki

@berkesongur: belli degil mi
bilge sikisip partilemekten nasi vakit buluyo okul
birincisi olmaya onu da anlamiyorum

@belizustunkaya: Siz demiyor muydunuz çok zeki diye
ineklemesine gerek kalmıyordur ondandır

@berkesongur: orasini ben bilemem canim ya rakibi olan sensin

(görüldü 16.18)

—-
Bilge'den

Elimdeki biradan bir yudum aldıktan sonra sahnede güzel sesiyle bir şeyler söyleyen kıza döndüm.

Kumral saçları vardı ve mikrofona aşkla bakıyordu.

Beliz'in de kumral saçları vardı.
Ben de Beliz'e aşkla bakıyordum.

Biradan birkaç yudum aldıktan sonra titreşen telefonuma döndüm. Nehir üst üste mesajlar atıyordu.

@launelalune
Gecenin bu saatinde nerdesin sen amk
irem arayip duruyor
bilmiyorum diyorum sen tassak mi geciyosun benimle yaziyor
ac su telefonu siktirtme belani bilge

(görüldü 00.23)

Nehir'in mesajlarını gördükten sonra İrem'in yazdıklarına bakasım dahi gelmemişti.

Biramdan birkaç yudum aldıktan sonra bu sefer müziğe cidden kulak vermem gerektiğinde karar kıldım.

"Beklersin seneler geçer
Yatağın baş ucunda bir nefes bir ten
Başlar şimdi o karanlık
Geceler, geceler
Duyarsın uzaklardan
Dalarsın yakınlara
Unutmadan söylersin şarkını
Keşkeler, keşkeler"

Bekledim. Beklerdim de. Seneler de geçmişti. Geçerdi de.

Yatağımın baş ucunda hep bir nefes bir ten vardı da.

Beliz kendini kötü hissettiğinde o karanlık başlardı da.

Biliyordum. Babası ne zaman aklına gelse aynı şarkıyı söylerdi de.

Keşke üzümlü çikolataları daha erken vermek için merdivenleri daha hızlı tırmansaydım da derdi.

Düşüncelerimin beni daha çok boğmasına izin vermeden kendimi bir gece yarısı, Kadıköy'ün sesli sokaklarına attım.

—-

Beliz'den

Islak hamburgerlerimizi yedikten sonra Berke'nin beni en sevdiğim lokal bar diye ısrarla bir gece yarısı soktuğu bara girmiştim.

Bana kalsa bu kadar sesli ve alkollü bir mekanda eğlenilmezdi. Sadece kafa dağıtılırdı.

Acaba buraya gelenlerin kaçı eğlenmek için geliyor?Peki kaçı kafa dağıtmak için?

Berke bana bira almak için barmene yaklaşırken sahnede siyah, pırıltılı elbisesiyle şarkı söyleyen sevimli kıza gözlerimi doğrulttum.

"Ben seni unutmam, unutmam
Sen beni güzel, güzel hatırla
Zaman ilaç derler ya
Ellerin neden uzak hâlâ?"

Babam gelmişti aklımda. Oracıkta. Birden.

Gözlerim dolmuştu ancak Berke gelene kadar bunu belli etmezsem iyi olurdu.

+Al bakalım prenses
-Sağ ol, çok alkollü değil değil mi?
+Beş sene oldu kızım, bir zahmet tanıyalım seni artık
-Berke, saat 12'yi 23 geçiyor. Yavaştan kalksak olur mu?
+Korkma prenses, annenden bizzat iznim var. Ben bırakacağım seni birazdan. Tekinleşirse kalkarız ama.
-İyi öyle diyorsan, ben bir rujumu tazeleyip geleyim.

Berke'nin yanından kalkıp barın koyu bordo, uzun holümsü koridorlarından geçtikten sonra kadınlar tuvaletini bulduğumu sanmıştım ki, bu oradan geçen bir garsonun tuvaletin dış kapıya açılan koridorda olduğunu söylemesine kadar doğruluğunu korudu.

Birkaç adım ötede karanlıktan pek silüetini seçemediğim biri sigara yakmaya çalışıyordu. Şu zıkkımı içmeseniz ne olur diye içimden geçirdikten sonra kendimi uzun bir aynanın önünde bulmuştum. Dudak parlatıcımı bir kat geçtikten sonra tuvaletlerde ayılıp bayılanlara daha fazla katlanamadığımı anımsayıp hızlı bir biçimde adım aldım.

O sırada, omzuma kolunu atan biri yüzünden irkildim. Çok geçmeden Berke'nin parfümünün kokusunu hissedip sakinliğime geri döndüm.

-Tuvaleti bulamazsın diye yanına gelecektim ki zeki olduğunu tekrar fark ettirdin
+Yok canım, ne alakası var zekayla? Garson söyledi. Geldim ben de.
-İyi madem öyle diyorsan.

Barın kapısının önüne çıktığımızda omuzlarımda bu sefer Berke'nin deri montunu bulmuştum. Ona doğru döndüğümde, benden oldukça uzun ve iri bu cüssenin dudaklarıma doğru eğildiğini gördüm.

Bu, yanlış geldi.

+İstemiyorum...

Bunun üzerine Berke hiçbir şey demeden bana arabanın kapısını açmıştı. Bara girdikten yaklaşık 4 dakika içinde çıktığımızı fark ettim. Bira masada kalmış olmalıydı.

Yol boyu tek kelime etmeden önüme bakabilmiştim sadece. Berke'yi düşündüm. Beni düşündüm.

Berke'nin bana aşık olduğunu neredeyse 4 yıldır biliyordum. Ama benim Berke'ye neden aşık olmadığımı 4 yıldır bilmiyordum.

Ona gözümün kenarıyla bir bakış attığımda; onun belki de her kızın hayali olan bir erkek olduğunu anladım. Yıllardır basketbol oynadığından uzun bir vücudu, kaslı bir cüssesi vardı. İnsanın içine işleyen yosun yeşili gözlerini koyu kumral saçları tamamlıyordu. Bunun ötesinde, olgun, zeki, kültürlü ve centilmen birisiydi. Benim için bir anlam ifade etmese bile çok varlıklı bir aileden geliyordu. Üstüne üstlük çok iyi bir eğitim almaktaydı.
Birini sevebilecek olsaydım bu Berke olurdu dedim içimden. Keşke. Keşke sevebilseydim onu.
Ama içimden bir ses, onu sevmenin hep yanlış olduğunu haykırıyordu.

Evimin kapısının önüne geldiğimde, Berke koltuğundan inip benim kapımı açmıştı. Kuru bir biçimde "İyi geceler." diyebildim sadece. O da aynı şekilde, ancak benimle göz teması kurmadan aynısını demişti.
Mahcup hissetmiştim.

Berke'yle olduğum her an kendimi fazla özel hissediyordum. Bütün dünyayı önüme sermeye hazırdı. Ne zaman bir yere gitsek, Berke'yi kesen kızların bana nefretle bakmasına neden oluyordum.
Ama olmuyordu işte. Bir biçimde, olmuyordu.

Gecenin geri kalanıyla ilgili aklımda kalanlar, makyajımı yarım yamalak temizledikten sonra, külotlu çorabımı çıkarmaya dahi tenezzül etmeden kendimi yatağa atışım olmuştu.

selamlar, kitap nasil gidiyor?
neler yapiyorsunuz?
bu bolumde yazariniz olarak hem kitapla hem de kendi yasantinizla ilgili biraz icinizi dokmenizi istiyorum. <3

nerdy | gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin