0.4

270 49 34
                                    

Ne derler bilirsiniz. Gülme komşuna gelir başına. Tam şu anda bu cümlenin fiiliyata geçmiş halini yaşarken sitem etmekten başka elimden bir şey gelmiyordu çünkü beni bu duruma sokan kişi kendisine asla kızamayacağımın farkında olan birisiydi. 

Evet doğru tahmin. O kişi tabii ki de küçük kardeşim gibi gördüğüm Han Yujin!

Birkaç hafta önce yazı boş geçirmemek adına -ki bu tamamen bahaneydi asıl sebep beni yalnız bırakmak istemeyişleriydi ve buna o zaman mırın kırın etsem de şimdi minnettardım- ve Matthew'un ısrarları sonucu fotoğrafçılık kursuna kayıt olmuştuk. Bugün ise ilk dersimiz ve o derse de son on beş dakikamız vardı ama ben burada oturmuş Yujin'in kıyafetlerle kavgasını izliyordum.

O gün kendimi kurtarmak için de olsa geç kalmasından dolayı sataştığım biricik, canım arkadaşım Gyuvin'e kesinlikle bir özür borçluydum.

''Yujin!'' 

Dakikalar önce girip bir türlü çıkamadığı odasından bana geri seslendi.

''Hyung!''

Dalga geçer gibi olan cevabına gözlerimi devirdim.

''Hadi artık. Geç kalacağız daha ilk günden.''

Sonunu uzatarak söylediği bir 'Tamam'ın üzerine birkaç dakika daha geçmişti ki artık ben de son raddeye ulaşmıştım.

''Han Yujin!''

Bağırmamla onun odasından çıkması ve ''Çıktım!'' demesi neredeyse aynı anda olmuştu. Asırlar geçen sürenin sonunda yaptığı kombine şok içinde baktım.

Ağzımdan istemsiz bir ''Bu ne?'' çıktı.

''Kıyafet.''

Rahatça verdiği cevap karşısında sakinleşmek adına derin bir nefes alıp gülümsedim.

''Bunca zaman dümdüz beyaz bir tişört ve kot pantolon seçmeni beklediğime inanamıyorum.'' 

Yujin kıkırdadı. 

''Üzgünüm ama bilmeni isterim ki sen benim favori hyungumsun.''

Oyunbaz tavırla söylediği pembe yalanına gülmemek için hafifçe dudağımı ısırdım.

''Aynı cümleyi geçen gün Gyuvin'e söylerken seni duyduğuma eminim.'' 

Yakalandığını anladığında bile yüzündeki o haylaz gülüş gitmedi hatta üstüne bir de bana göz kırptı.

''O yalandı. Bu gerçek.''

Gözlerimi devirip hafifçe güldüm.

''Hadi, hadi. Yürü artık. Beni bu şekilde kandırıp tavlayamayacağını biliyorsun,'' telefon ekranımı açıp saati gösterdim. ''On dakikadan bile daha az zamanımız kalmış.'' 

Kot ceketini üzerine geçirirken dönüp gösterdiğim saate baktı ve kayıtsız bir tavırla ''Yetişiriz ya,'' dedi.

*

Yetişemedik.

Kursa varmamıza az bir mesafe kala Gyuvin'den dersin başladığına dair bir mesaj aldık. Yujin girelim bir şey olmaz diye ısrar etse de tam girdiğin anda tüm gözlerin üzerine dikileceği düşüncesi bile beni rahatsız ederken gerçeği kim bilir ne yapar deyip Yujin'i de bu fikrinden vazgeçirdim ve binanın önündeki parkta oturup dersin bitmesini beklemeye başladık. 

Telefonumda sosyal medyada gezinirken Yujin'in seslenişiyle ona döndüm. 

''Hyung, içecek bir şeyler alacağım, çok bunaldım sıcaktan. Sen de ister misin?''

sıcak bir yaz günü | haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin