Hümeyra'dan
Bu sefer bekleyen ben değildim. Anlaştığımız saatten erken gelmiştim fakat o, buradaydı. Geçenki oturduğu masada ve hatta sandalyede oturuyordu. Sanki aradan hiç zaman geçmemişti. Az önce gözlerimden rahatsız olup olmadığını düşünmüş, benimle evlenmek istediği için şaşırmış, biraz zaman istemiştim. Hayır, bunların üzerinden bir haftadan fazla zaman geçmişti.
Masanın yanına geldiğimde beni fark etti. Başını kaldırıp gözlerime baktığında nefesimi tuttum. Tenimin gerilip soğuduğunu hissettim. Birkaç saniye göz teması kurmanın yan etkisinin bu kadar kuvvetli olması garip geldi. Soğuyan ellerimi yumruk yaptım. "Es-selamü aleyküm."
"Ve aleyküm es-selam, buyrun oturun."
Sandalyeye oturduktan sonra kabanımı çıkarmadığımı fark ettim. Böyle mi dursaydım? İçerisi çok sıcaktı ama... Buz gibi olsa da bedenim, içerideki havanın sıcak olduğunu algılayabiliyordum. Sonradan pişman olmamak için kalkıp kabanımı ve atkımı çıkardım. Tekrar oturduğumda yalnız olduğumuzu fark ettim. Abim soğukta bekleme diyerek içeri girmemi söylemişti, ama neden kapıda beklemek yerine gelip masaya oturmuştum ki? "Abim geldi." dedim sesime yansıyan telaşla. "Arabayı park edecek yer arıyordu." Boğazımı temizledim. "Üniversiteye yakın olduğu için kalabalık buralar. Bir de hafta içi ya."
"Anladım... Hümeyra Hanım." Güldü.
Bana mı gülmüştü o? Aynısı onun başına gelseydi ben ona güler miydim? Gülerdim. Hatta Asuman'a anlatır bir daha gülerdim.
Yüzüm ısındı. Abim gelene kadar susmama yetecek kadar utanmıştım. "Selamün aleyküm gençler." diyerek yanımıza geldiğinde bir ses duymuş olmak sevindirdi çünkü birkaç dakika da olsa sessizlik bıçağa dönüşüp saplanmaya başlamıştı ikimize. Bir an hiç konuşmayacağız sanmıştım.
"Ve aleyküm selam Halit abi." derken kalkmaya yeltenen Buğra'yı omzuna bastırarak durdurdu abim. "Oturun siz." Birkaç kere tuttuğu omzuna vurdu, aslında biraz sert bile vurdu. Buğra ne tepki verecek diye yüzüne baktım ama değişmemişti ifadesi.
"Hümeyra'm, ben yine arka masadayım. Bir isteğiniz, arzunuz olursa söyleyin."
"Tamam abi." dedim.
Bizi yalnız bırakıp geçenki yerine oturdu.
Boğazımı temizledim. "Nasılsınız?"
"Elhamdülillah, siz nasılsınız?"
"İyiyim... elhamdülillah." Tekrar sessizliğe bürüneceğimizden korkup konuşmaya devam ettim. "En son konuşmamız yarım kaldı. Aslında durumun garipliğinden dolayı aklımdakileri soramadım, sonra fark ettim ki siz bana hiçbir şey sormadınız." O söylediklerimi düşünürken yüzünü inceledim. Unuttuğumu düşünmüştüm aradan çok zaman geçmese de. Fakat bakarken anladım ki yüzü benim için bir tanıdığın yüzüne dönüşmüştü. Yolda gördüğümde durup saatlerce konuşmak isteyeceğim kadar tanıdık... Hümeyra kendine gel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çekirgeler ve kelebekler
General Fiction"Tüm gerçekleri bir anda söyleseydim ne değişirdi ki?" demiştin. Ne değişirdi ki? Tüm gerçekleri, pençeleri kıvrık bir hayvanınki gibi derime geçirseydin ve kanım sahile vursaydı dalgaların ardından, bu hikayeyi hiç yazmazdım. Sen bunları hiç okumaz...