Giriş Bölümü - Kelebekli Rüya

19 4 6
                                    


Merhabalar :) 

Herkesin çocukluğundan beri sevdiği ve sevimli bulduğu mutlaka bir hayvan vardır. Ben ise hayvanların kendine özel duyu ve yeteneklerinin farkında olarak büyüdüm ama hayatım boyunca en çok kelebekleri merak ettim. Bu hikayemde kelebeklerin ne kadar özel olduklarını sizlere de anlatmak istedim. 

Kitabımın bölümlerini haftada en az iki kere şeklinde düzenli aralıklarla paylaşacağım.   

 Çok heyecanlıyım, umarım siz de çok beğenirsiniz.

 Herkese iyi okumalar diliyorum... 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


O gece, yemek yemeden neredeyse otuzuncu saatine yaklaşırken kütüphanenin loş ışığında gözleri kararmaya başlamıştı. Fakat bu göz kararması açlıktan değil öğrendiği bilgilerin derinliğinden kaynaklanıyordu. Kimse yoktu kütüphanede. Nisan ayının ortasıydı. Çok sıcak değildi ama karşısındaki pencereyi yine de açmıştı. Bir şeyler okurken ya da keşfederken içerideki havanın dışarıdaki taze havayla değiş tokuş etmesini her zaman severdi. Kalın gözlüklerini bir daha düzeltti. Bu mümkün olabilir miydi?

İki gece öncesine kadar hayatı normal olmasa da bu kadar rahatsız edici de değildi. Her zaman vaktini kütüphanede geçirir, kitaplara gömülerek matematik çalışırdı. Sayılar onun için her şey demekti. Dünyanın var olmasındaki ayrıntıların hepsini sayılarla cevap bulurdu. Evrensel bir dünya olan sayılar yaşamda merak edilenleri de cevaplardı. En çok sevdiği rakam sıfırdı. Ortada hiçbir şey yokken birdenbire her şeyi yapabilen ve her şey varken birdenbire hiçbir şeye dönüştüren tek sayı hep; sıfırdı. Böylece günlerdir onu rahatsız eden soruların cevaplarını da bulmak için sıfırı arkasına alarak saatlerdir okuyordu. Ava'nın karnından yine bir acıkma sesi geldi. Bu seferki oldukça yüksek sesliydi, hatta kütüphanede biri olsa en uç noktadan bile onu duyabilirdi. Ava aldırmadı, bir eliyle karnını tutsa da sorularını düşünmeye devam etti.

Onu rahatsız eden şey; dün gece gördüğü rüyaydı. Kapkaranlık bir köy gibi yerdeydi. Baykuşlar ötüyor, kurtlar uzaklarda uluyor, yarasalar uçuşuyor, kargalar ona yakın dallarda arada öterek Ava'yı izliyordu. Nerede olduğu hakkında en ufak bir bilgisi yoktu. Daha önce öyle bir yerde olsa mutlaka hatırlardı. Ağaçların heybeti Ava'yı korkutuyor zira Dolunay'ın ışığındaki ağaçlar kocaman dallarıyla sanki bambaşka varlıklara benziyordu. Yavaş yavaş yürümeye başladı Ava. Bir yandan korkuyor bir yandan da nerede olduğunu keşfetmek istiyordu. Ağaçların arasında heybetli bir şeyin yükselişini gördü. Karşısında en az bin yıl öncesinde yapılmış şato duruyordu. Bahçe kapısını gıcırtıyla açan Ava bahçede yürüdükçe kargalar ve baykuşlar onu takip etti. "Kimse var mı?" diye bağırdı ama sesi sadece karanlıkta yankılandı. Şatonun kapısını açtı, içeri girdi. Şatonun pencerelerinden Dolunay'ın ışıkları süzülüyordu. Ava korkuyla içeri doğru ilerliyordu:

Ava Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin